Doğanşehirli Şairler Antolojisi
 
 
 
 
 
 
 
                                     ESERLERİM – 8
 
 
 
DOĞANŞEHİRLİ ŞAİRLER                       
 
 
                        ANTOLOJİSİ
 
 
 
 
                  
 
 
 
 
                       DERLEYEN ; ENDER SÜMER
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ÖNSÖZ
 
 
Doğanşehir ;Dünyanın ilk şehri ve medeniyetler beldesi Malatya’nın 13 ilçesinden biridir.
Tarımı,iklimi,zengin kültürü ve doğa güzellikleri ile
ünlü bu ilçenin tarihi, Milad’ın I. yüzyılına kadar kadar uzanır.
Roma imparatorluğu döneminde kurulan ve Kayıtlar da;
Bizans döneminde:Zibetra,Supatra,
Selçuklular döneminde: Gülşehri,
Osmanlılar dönemi Timur istilasından sonra da; Viranşehir olarak
adlandırılmış,nihayet 1946 yılında nahiye konumundan çıkıp ilçe olarak ,Doğanşehir adını almıştır.Malatya’ya yakın oluşu , şehirlerarası yol üstünde bulunup,içerisinden demiryolu geçmesi ve
yoğun göç alışı nedenleri ile kısa sürede gelişen ilçe bu gün Malatya’nın  en kapasiteli ilçesi durumundadır.
Elması,Kurufasülyesi,Pancarı,Kirazı,Çileği,Balı,Kayısısı,Biberi ve Üzümü ile  ünlü Doğanşehir’in kültür potansiyeli de oldukca revaştadır.Ünlenen Küstüm şarkısının beste ve güftekarı
Mahmut ATABAY ve Cumali SARI yanında daha pek çok sanatcısı olup,İlçenin bu alanda 9 Ekim tarihinde yapılan geleneksel Tarım,Kültür ve Sanat festivali bulunmaktadır.
Sanata büyük merakı olan Doğanşehir’in şairleri,halk ve Hak aşıkları da çoktur.İşte bu kitapla, dağınık olan bu eserleri derleyip,şairlerini de tanıtarak milletimize mal etmek istedik.
Yüzlerce eserden ancak küçük bir kısmını örnekleyebildik.
Bu güzel Şiirlerin kaybolup gitmesine gönlümüz razı olmadı.
Umarım  bu eser zengin kültürümüze bir çeşni olur.
Yeni yetişen gençliğe örnek olur. Sevgi,kardeşlik ve birlik adına
bir katkı olur.Biz de bunlardan manevi haz duyarız.
Hem bu eseri,hem de Doğanşehir’i tanıtan diğer eserleri için
Milli Eğitim Müdürümüz Ender SÜMER’i  yürekten kutlar,
Bu tür kültür çalışmalarının devamını dilerim.
                                                                    Vahap KÜÇÜK          
            
 
          İÇİNDEKİLER
 
Mahmut Atabay…….      4-12
Sülbiye Kutlu ………    13-24
Hasan Türkmenoğlu..     25-41
Cumali Sarı…………     42-50
Yaşar Yaman ………    51-58
M.Hanifi Karadana …   59-63
Yaşar Aksoy ……….      63-72
A.Vahap Kaygusuz…    73-83
Mustafa Ürkmez …..     84-96
Hanifi Ünver ………... 97-101
İdris Çatı …………. . 102-112
Ender Sümer ……..   113-118
Şakir OLMUŞ ……. 119-121
İsmet Alagöz ……..   122-123
Sema Kamacı …….   124- 127
Dursun ERGEN ……128-129
Hüseyin Atmaca …… ... 130
 
 
 
 
 
 
 
            
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

                     
                  MAHMUT ATABAY
 
1954 Doğanşahir/Polat doğumludur.ilk öğrenimini Polat’ta gördükten sonra lise tahsilini Antalya’da tamamladı.
Müziğe 1965 yılında mandolin ve bağlama çalarak başladı.1969 yılında müzik dersleri almaya başladı ve bir süre ‘’Mavi Kelebekler’’grubunda çalıştı.Güfte ve bestesi kendine ait olan ve 2 kaseti bulunan sanatçının özellikle, Küstüm,Ayseli,Yar gelecek,Beyaz Gelinlik,
Kaç gündür,Hayırsız ve Bir tanem
gibi parçaları meşhur olup, diğer sanatçılar tarafından da okunmaktadır.
Halen Doğanşehir’de Lokanta işleten sanatçı evli ve 2 çocuk babasıdır.
                 
                     
    
 
         
           KÜSTÜM
 
Senin yüzünden canıma,
Damarımdaki kanıma,
Kur’an ıma kitabıma küstüm,
Daha seninle barışmam küstüm,
Ne yaparsan yap,barışmam küstüm,
Artık sana hiç karışmam küstüm.
 
Ekmeğimin tuzu olsan küstüm,
Kaderimde yazı olsan küstüm,
Padışahın kızı olsan küstüm.
 
Bitsin bu sevdamız bitsin,
Nereye giderse gitsin,
Bitsin bu sevdamız bitsin kimi istiyorsa gitsin,
Konuşursam dinim gitsin küstüm.
 
Küstüm kara gözlerine küstüm,
Küstüm acı sözlerine küstüm,
 Gölgesine,izlerine küstüm.
 
 
              
                      
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 
 

 

 
 

      
 
 
 
 
     YAR GELECEK
 
 
Bugün benim bayram günüm
Haber salmış yar gelecek
Öyle tahmin ediyorum
Dünya bana dar gelecek
Kınalı koç keseceğim
Doya doya içeceğim
Onu hiç üzmeyeceğim
Biraz sonra yar gelecek
Odam boyansın sarıya
Söylen,bal yapsın arıya
Biletin almış Salı ya
Biraz sonra yar gelecek
Yar gelecek yar gelecek
Dünya bana dar gelecek
Ismarladım Beydağı’na
Tane tane kar gelecek
Düğün alayı kurulsun
Saz çalıp,davul vurulsun
Gelinler,kızlar yorulsun
Biraz sonra yar gelecek
Halı serilsin yollara
Altın takılsın kollara
Darısı bekar kullara
Biraz sonra yar gelecek
Bulutlara yatak serin
Rüzgar essin serin serin
Ne dert kaldı ne kaderim
Biraz sonra yar gelecek
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 SAKLAMBAÇ OYUNU
 
Saklambaç oyunu oynadım sanki
Bir türlü elini tutamadım yar.
Sevdam demir attı gecelerime
Birkaç gecedir yatamadım yar.
 
Kırlarda çiçektin,tadın ballarda
Yaprak yaprak açtın bütün dallarda
Hep sen çıktın;baktırdığım fallarda
Bir türlü silipte atamadım yar.
 
Atamadım yar ,atamadım yar
Sen düştün aklıma yatamadım yar.
Kaşla göz arasında kayboldun birden
Selamın gelmedi gittiğin yerden
Seni unutmaya yemin ettim ben
Vallahi sözümü tutamadım yar.
 
Sevdan duman duman oldu başıma
Tadın kaldı ekmeğimde aşımda
Mektubun elimde,resmin karşımda
Kıyıpta ateşte yakamadım yar
Yakamadım yar yakamadım yar
Senden başkasına bakamadım yar.
 
 
                                                   
                           
 
 
 
 
 
 
 
   SANA BİR ŞEY DEDİYSEM
 
Her fırtına öncesi bir sessizlik olurmuş
Birkaç günden beri hep susuyorsun bir tanem
Demek ki büyük aşklar böyle yarım kalırmış
Olur olmaz her şeye küsüyorsun bir tanem
 
Sana bir şey dediysem, vu, yerlere ez beni
Sana bir şey dediysem, hiç çekinme üz beni
Sana bir şey dediysem, kurşunlara diz beni
Gidersen yaşayamam biliyorsun bir tanem
 
Hani ilkbaharımız yazımız olacaktı?
Hani birbirimize nazımız olacaktı?
Hani sarı saçlı bir kızımız olacaktı?
Valizini toplamış gidiyorsun bir tanem!
 
Ateş düştüğü yeri için için yakarmış
Sen beni alev alev yakıyorsun bir tanem
Seller bile bendini ağır ağır yıkarmış
Sen beni toz dumana katıyorsun bir tanem
 
Sana bir şey dediysem falakaya yık beni
Sana bir şey dediysem işte kibrit yak beni
Sana bir şey dediysem şu duvara çak beni
Gidersen yaşayamam biliyorsun bir tanem
 
Daha biz sevdamıza romanlar yazacaktık
Daha ayrılıkların mezarın kazacaktık
Daha zalim kaderin yuvasın bozacaktık
Bir şey olmamış gibi gülüyorsun bir tanem
 
 
        
 
 
 
 
        VURDU VURACAK
 
Yokluğuna dayanmadı yüreğim
Gönlümde kıyamet koptu,kopacak.
Bir tek sendin benim arzum dileğim
Kalbim yorgun düştü ,durdu duracak.
 
Sen yoktun ağaçlar yaprak açmadı.
Kuşlar daldan dala konup uçmadı.
Güneş doğdu ama ışık saçmadı.
Çiçekler dalında soldu solacak.
 
Neredesin ey vefasız neredesin
Sen başka yerdesin ben başka yerde
Secdeye durduğum kutsal kıblede
Hasretin sırtımdan vurdu vuracak.
 
Yıllardır ağladım sen diye diye
Sesimi duydun da gelmedin niye?
Bu ayrılık böldü beni ikiye
Bir yanım tutuştu, yandı yanacak.
 
Ya telefon eyle, ya telgraf çek.
Bana sevgin değil, sağlığın gerek
Son nefesimdeyim, sen sen diyerek
Azrail canımı aldı alacak.
                         
  
 
 
 
 
 
     
 
 
 
 
 
 
 
     HANİ DİYORLARDI
 
Kaç mevsime döndü dargınlığımız?
Barışalım yeter artık sevgilim.
Bitsin bu kahreden ayrılığımız.
Kavuşalım koklaşalım sevgilim.
 
Hani diyorlardı bunlar ayrılmaz.
Hani diyorlardı bunlar darılmaz.
Hani diyorlardı bunlar unutmaz.
O sözleri unutma, gel sevgilim
 
Hani diyorlardı bunlar mesutlar.
Hani diyorlardı bunlar aşıklar.
Duyarlarsa bize nasıl şaşarlar.
El alem duymadan gel sevgilim.
 
Benim senden başka yoktur hiç kimsem.
Yalnız tek varlığım her şeyim sensin.
Sen bana küssende ben sana küsmem.
Bana hayat veren can veren sensin.
 
 
  
                               
                                   
 
 
 
 
 
 
 
     POLATIN YOLLARI
 
Polat’ın yolları bükülür gider
Zülüf, ak gerdana dökülür gider.
Yiğidin sevdiği çirkin olursa,
Ölmez ama ömrü sökülür gider.
 
Doğanşehrin yolu kar dır geçilmez
Takaz’ın suları soğuk içilmez
Mevlam özenipte yaratmış sanki
Güzelleri birbirinden seçilmez
 
Kırmızılar giymişte alınan oynar
Dağılmış saçlarıda yelinen oynar
Yar beni bırakmış elinen oynar
Elinen oynayan yarı neylerim     
 
 
YORDU BENİ
 
Yordu beni yordu beni
Zalim sevdan yordu beni
Kurşun bile devirmezdi
Kipriklerin vurdu beni
Geçti yarim geçti yarim
Aşk zamanı geçti yarim
Buralardan bir yel esti
Sevdamızı biçti yarim
Darda benim darda benim
Bugün başım darda benim
Doğruysa dün bir söz duydum
Aklım fikrim yarda benim
Geçti yarim geçti yarim
Aşk zamanı geçti yarim
Beydağından bir yel esti
Sevdamızı biçti yarim
 
 
 
 
           HAYIRSIZ
 
Ne tam yaktın beni nede söndürdün
Duman duman tütüyorum hayırsız
Ne mutluluk verdin nede öldürdün
Ağır ağır bitiyorum hayırsız
 
Bubi tuzağı kurdun yoluma
Yaralandım dönemedim soluma
Bir de zincir vurdun iki koluma
Ardın sıra geliyorum hayırsız
 
Bahar geçer yazlar gider, kış gelir
Şimdi gülen gözlerimden yaş gelir
Her yiğidin başına bir iş gelir
Sen başıma bela oldun hayırsız
 
Ucu yanık mektup saldım sana
Ne diye yoluma çıktın hayırsız
Hele dönde halime bir baksana
Dünyamı başıma yıktın hayırsız
 
Ateşi küllenmiş ocaklar gibi
Açtın kollarını kucaklar gibi
Öksüz yetim kalmış çocuklar gibi
Sen benim boynumu büktün hayırsız
 
 
 
 
 
 
 
                                      
  
                              Sülbiye KUTLU

 1950 Doğanşehir-Polat doğumlu olup,ilk tahsilini Polat’ta yaptı.Şiir yazmaya 1983’te başladı,ilk kitabı olan ‘’Sevgi’’adlı şiir kitabı 1991’de yayınlandı.

Milli proviktivike merkezinin açmış olduğu yarışmada ‘’Juri Özel Ödülü’’nü aldı.
1994’te TRT2’nin açtığı yarışmada 1. oldu.
2000 yılında Malatya belediyesinin açtığı şiir yarışmasında Mansiyon alan ve şiir kitabı basıma hazır olan halk şairimiz,halen Malatya’da ikamet etmekte olup,3 çocuk annesidir:
 
 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 
           

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        
    MALATYADIR BURASI
 
YİĞİTLERİN HARMAN OLDUĞU BÖLGE
KAYSISI ŞİFADIR SAYISIZ DERDE
LİDERLERİ HİZMET VERMİŞ BU YURDA
SEVDAMIZDAN BÖLÜNMÜŞÜZ KIRK DÖRDE
 
İNÖNÜ ÖZALLAR EŞREF BİTLİSLER
BATTAL GAZİ DERKEN YÜREĞİM TİTRER
GÜCENMESİN SAYMADIĞIM YİĞİTLER
ABDULVAHAP GAZİ GİBİ ŞEHİTLER
 
ARAP ATLAR YETİŞTİRİR HARASI
YURT İÇİNDE İKİNCİLİK SIRASI
BIÇAK HANÇER DEĞİL HANÇER YARASI
GEL GÖR GARDAŞ MALATYADIR BURASI
                                            
                  

  

 
 

 

 
 
 
 
 
 

         
 
 
 
 
 
  
 KİMLİĞİM 
 
 
 
 
 
 
 
 
 (İNSAN KİMLİĞİM)
 
SABIR ELİNDENİM ÇOK ÇEKTİM ÇİLE
YALANCIYI SEVMEM YAPMADIM HİLE
DUYGULAR GEM OLMAZ GELİNCE DİLE
AŞKIN YARADANA SANMAYIN KULA
 
 
 (OZAN KİMLİĞİM)
 
MEVLANAYI PİRİM DİYE ANMAZSAM
İLHAM GELİP DUYGULARIM ÇÖZÜLMEZ
BURAM BURAM YUNUS KOKMAZSA ŞİİR
KAĞIT KALEM İSYAN EDER YAZILMAZ
 
        
 (KADIN KİMLİĞİM)
 
SADAKATLİ FAZİLETLİ ANAYIM
GÜN GÖRMEMİŞ ÇİLE ÇEKMİŞ SİNEYİM
AĞ YAZMALI MOR ŞALVARLI SUNAYIM
GELİN KIZA ER ASKERE YAKTIKLARI KINAYIM
 
 
 (VATANDAŞ KİMLİĞİM)
 
ÜLKE ZOR DURUMDA DİYOR KARDEŞİM
HERKESTEN ÖNCE BEN SIKARIM DİŞİM
KEMERİME DELİK AÇMAKTIR İŞİM
SOYADIM SADEDİR BEN VATANDAŞIM
 
(MİLLİ KİMLİĞİM)
 
VATAN MİLLET DERSEN ŞAHLANIR KANIM
ŞEHİTLİKE ÖZLEM DUYAR BU CANIM
ANADOLU TOPRAK KOKAN OZANIM
ÜLKEM İÇİN FEDA BİN KERE CANIM
 
 
 
 

 

 
 

 


                        
 
 
 
 
 
 
 
 
 
          
 
 
 
                   YİĞİT ÖZAL
 
ERKEN YİĞİT ÖZAL HENÜZ ÇOK ERKEN
BOYNUMUZ BURULDU YOLCU EDERKEN
HAKKIN RAHMETİNE SEN KAVUŞURKEN
AÇTIĞIN ÇIĞIRDA YÜRÜYOR ÜLKEN
 
HER ASRA BİR TEK DAHİ DÜŞERMİŞ
DAHİLER UFKUNU GENİŞ AÇARMIŞ
EKTİĞİN TOHUMLAR HENÜZ YETİŞMİŞ
BOYNUMUZ BURULDU YOLCU EDERKEN
 
FAKLI İLERİCİ HEMDE AÇIKTIN
SEN ÜLKENE SEN HALKINA AŞIKTIN
SÖNMEYECEK BİNBİR MEŞALE YAKTIN
ERKEN YİĞİT ÖZAL AYRILIK ERKEN
BOYNUMUZ BURULDU YOLCU EDERKEN
                                                                 17 NİSAN 1993
 
 
 
 
 
 
 
 
           AMAN HA GARDAŞ
 
İNSAN HAKKINA SAYGI DUYARASAN
SORUN OLSA BİLE AZALIR GARDAŞ
OLAN HAKSIZLIĞA KAYITSIZ KALMA
AYNI HAL SANA DA YAZILIR GARDAŞ
 
SEVGİYLE HOŞGÖRÜ HEP DİLDE KALDI
MERHAMETİN YERİN BAK ŞİDDET ÇALDI
DERLER Kİ KİMİNE MÜSTAHAK OLDU
SANMA Kİ İYİLER EZİLİR GARDAŞ
 
HERHANGİ BİR YERDE SIRANI BEKLE
NE SINIFLARA BÖL NE DE  İTEKLE
DÜŞÜN Kİ  HER  İNSAN YAŞAR EMEKLE
İŞ SEVMEKTE HER ŞEY DÜZELİR ARKADAŞ
 
DOSTUN KALMAZ SAKIN KUSUR ARAMA
CAZİP GELSEDE EL SÜRME HARAMA
SEBEP OLMA GÖZYAŞINA DRAMA
SANADA KİMSELER ÜZÜLÜR GARDAŞ
 
İSTER DIŞARIDA İSTER İŞİNDE
SEVGİYLE HOŞGÖRÜ OLSUN BAŞINDA
ÖRNEK ALSIN VSENİ ÇOCUK YAŞINDA
İHMALE GELMEZ HA BOZULUR GARDAŞ
 
MUSLUĞU DAMLATMA EKMEĞİ ATMA
FIRSATI GANİMET BİLEREK SATMA
TÜCCAR İSEN SUNİ YOKLUK YARATMA
ÇOĞALMAZ  SERVETİN AZALIR GARDAŞ
 
PAYLAŞ BİR EKMEĞİN BİR İÇİM SUYUN
KENDİNDEN HİÇ ARTMAZ BİR NOKSAN GİYİN
MUHTAÇSA BEKLEME RAMAZAN AYIN
HER GÜN AYNI SEVAP YAZILIR GARDAŞ
 
YARDIMI ESİRGEME ÖĞRENCİ İSE
YARIŞ İYİLİKTE ÖMÜR ÇOK KISA
CENNET CÖMERT İÇİN HİÇ ETME TASA
VEREN DEĞİL ALAN EZİLİR GARDAŞ
            NEDEN BU SAVAŞLAR NİÇİN BU KIYIM
            GÜÇLÜNÜN GÜÇSÜZE YAPTIĞI OYUN
           HOŞGÖRÜ DEDİKSE OLMAYAK KOYUN
           YOKSA SINIRIMIZ ÇİZİLİR GARDAŞ
                          
 
 
                    ÇAĞRI
 
SENİNLE GARDAŞIZ SANMA KI UZAK
ALDANMA GARDAŞIM KURDULAR TUZAK
İŞ İŞTEN GEÇİNCE BİZ KİME KIZAK
GEL SENİNLE YENİ BİR DESTAN YAZAK
 
EDİRNE MUŞ VAN AYNIDIR GÖZÜMDE
TÜRK KÜRT KARDEŞLİĞİ YATAR ÖZÜMDE
İNAN DOSTUMUZ YOK ŞU YER YÜZÜNDE
UYUMA DÜŞMANI BERABER EZEK
 
KIL ÇADIRI BİR DE BEŞ ON KOYUNU
DEPREŞTİ KATİLİN GENE OYUNU
TOPLUCA MEZARLAR ESKİ KIYIMI
GELEM ORALARI BERABER GEZEK
 
 
ŞEHİDİNE DUA ETMEDEN YATMAM
İNAN TIRNAĞINI YABANA ATMAM
HASANIM MEHMEDİM EMİNEM FATMAM
ÖLENLERE AĞIT BERABER DÜZEK
 
ÇOCUKLAR AĞLKARKEN KAYNIYOR SÜTÜM
NE YAPTI YAVRULAR KOYDUNUZ YETİM
İNSAN HAKLARINI SAVUNANLAR KİM
VERMEM MEZARINI SİNEME KAZAK
 
YASTAYIM SENİNLE KARA GİYERİM
ŞEHİT ERİN NİŞANLISIN NİDERİM
KORKUSUZ YÜREKLİ ARSLAN NEFERİM
İZLER YURT DIŞINDA YUVASIN BOZAK
 
ACINI PAYLAŞIP DERDİNİ BÖLEM
SÜNNİ ALEVİLİK ACABA NEDEN
CANIMIZ BİRDİR YA AYRI OLSUN BEDEN
KUTLUYUM BU SÖZÜN ALTINI ÇİZEREK
               
                       
           
         
            EKMEĞİME DOKUNMA
 
AÇLIK ZULÜM NEYE SEBEP OLURSA
EDEN BULUR DERLER BİLLAH BULURSUN
ZATEN EKMEK YAVAN NEYİN ALIRSIN
PAYIMI ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
        ARABA ZAMLANIR ANCAK YÜRÜRÜM
       DARBE ALMIŞ ŞU DERİMİ SÜRÜRÜM
        SEÇİM OLSA SANA OY MU VERİRİM
        OYUMU ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
BEKARIM EVLENSEM HİÇ YAPMAM DÜĞÜN
OLMADI BAŞIMI SOKACAK EVİM
GÜN BİR İSE EKMEK YENİR ÜÇ ÖĞÜN
SOYUMU ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
       VARSIN ACI SOĞAN REKORU VURSUN
       HAVYARLA ANANAS MİLYONLAR VURSUN
       BENİM SOFRAMDAKİ EKMEK BOL OLSUN
        SUYUMU ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
GÖBEĞİMİ BEN ELİMLE KESERİM
GÖRÜRMÜSÜN BU HALK SENİN ESERİN
GAYRİ GELECEKTEN UMUT KESERİM
HUYUMU ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
       ÖZÜ DOYMAZ GÖZÜ DÖNMÜŞ İNSANIN
      BÖYLE KANUNLARIN BÖYLE YASANIN
      VEBALİNİ GÖTÜR ELİF HASANIN
      KÖYÜMÜ ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
UNUTTUM DÜNYAYA GELİŞ AMACIM
ÇALIŞTIM ÇIRPINDIM GİNEDE AÇIM
DÜŞÜNMEME ENGEL OLUYOR BACIM
DUYUMU ALDIN EKMEĞİME DOKUNMA
      KUTLUYUM ELİMDEN ANCAK BU GELİR
       TOK ACIN HALİNDEN NE KADAR BİLİR
      DUA EDEK BELKİ GERİ DÜZELİR
      GAYRI YETTİ EKMEĞİME DOKUNMA
      SABRIM BİTTİ EKMEĞİME DOKUNMA
 
 
    
 
 
        İKTİSAT  GÜVENCESİDİR
 
İSRAF İLE ÖZENMEYEK FİLANA
MALIN HARAM OLUR GİDER TALANA
BİLMEDEN YOK ETME SOR BİLENE
BİR ŞEY BIRAK ARKANDAKİ GELENE
 
BÖYLE SAYGISIZLIK OLMAZ NİMETE
EKMEK FERYAT EDER GİDERKEN ÇÖPE
SANA YE İÇ DEMİŞ HİÇ İSRAF ETME
MURLULUK ARARSAN GEL KANAATE
 
SORUMLUSUN DAMLATTIĞIN MUSLUKTAN
HEMİ ŞAHSİ HEMİ MİLLİ BİR HAKTAN
NELER ARTAR KÜÇÜK DEDİĞİN FARKTAN
ÖLÇÜLÜ OL ABDEST ALSAN IRMAKTAN
 
HARMAN OLA TARLADA TANENİN KAYBI
HESAPLA DÜŞÜN Kİ NE BÜYÜK KAYGI
İNSANIN AÇLIĞI İNSANIN AYIBI
HİÇ AYRIM YAPMADAN CANLIYA SAYGI
 
TASARRUF YAPALIM ÖZDE GENELDE
FAZLA AMPUL SÖNDÜRÜLSÜN HER EVDE
TOPLU TAŞINALIM KÖYDE ŞEHİRDE
BENCİL OLMA BU FİKRİMİ BENİMSE
 
YAKIN YERE YÜRÜ YAP ANTIRAMAN
BACAY FİLİTRE AZ OLSUN DUMAN
HER ŞEYDEN KIYMETLİ İLLEDE ZAMAN
TASARRUFLU YUVA MUTLUDUR İNANAN
 
PARMAK BASIN BÖYLE YARAYA
SOKAKLAR CADDELER DÖNDÜ DEREYE
PARKLAR ASVALTLAR GİTTİ ARAYA
BU GİDİŞİN SONU NEREYE VARIR
 
 
 
 
 
TÜM ATIKLAR ARITMASIZ SALINDI
DENİZ KÜSTÜ BALIK İTHAL ALINDI
BU DURUMA UMURSAMAZ BAKINDI
DAYANMADI OZON BİLE DELİNDİ
 
DELİK DEŞİK ANADOLU TARUMAR
BİLİNÇSİZCE KAZDIK ÇOK VERDİK ZARAR
AĞACI DOST TOPRAĞIMIZ SADIK YAR
HAKKIN LÜTFU BİZE BÖYLESİ DİYAR
 
MİRAS EDĞİL ÖDÜNÇ ALDIK TORUNDAN
HOR KULLANMA EMİN OLSUN YARINDAN
NADAS DEĞİL DEĞİŞİK EK ÜRÜNDEN
TASARRUF ET ALNINDAKİ TERİNDEN
 
KUTLUYUM SORULAR HANGİ ÖMÜR
İKTİSAT; İSTİKLAL GÜVENCESİDİR
HAZIRA DAYANMAZ DAĞ BİLE ERİR
CİMRİ DE,SAVRUK DA BİZDEN DEĞİLDİR.
 
                             
                            
                                   
 
 
        
 
        
                    EJDAT GELİYOR
 
KADIN ERKEK DİYE TARTIŞILIRKEN
BİR NİDA YÜKSELDİ DİNLE MECLİSTEN
BU DURUMU HAK ETMEMİŞTİ ÜLKEM
KARA FATMA GELEN DİYOR TARİHTEN
 
GİNE KİMİ YİYOR KİMİ BAKIYOR
DOLARLA MARK VURMUŞ LİRA YATIYOR
HALA TEKBİR TEKBİR NABZI ATIYOR
SÜTÇÜ İMAM ŞAHİN BEYDE KALKIYOR
 
İSTANBULA BAKAR FATİH KAYGIDA
HOR KULLANDIK KUSUR ETTİK SAYGIDA
GELİBOLUDAN YÜKSELDİ BİR NİDA
ATEŞ DÜŞTÜ ŞEHİT KANI YANIYOR
 
HİÇ AFFETMEZ EJDAT YARGILAR BİZİ
BARBAROS KÜKRÜYOR YAKTIK DENİZİ
ŞEFAAT ETMEZSE RESÜLLE KIZI
MAHŞERDE DE BENİM ANAM AĞLIYOR
 
 
 
                       
 
 
           
 
 
          
               DOĞANŞEHİR
 
Sene binsekizyüz., Yerleşim başlar.
Taşınmış kültürün hayata geçer.
Kars’a,Erzurum’a gardaştır kışlar,
Burada saygılı,vefalı eşler.  
               
Geçmişin mührünü taşır şu surlar,
Yıkılmış da taviz vermemiş sırlar,
Yağmuru bol şimşek çakar, gök gürler,
Dirliğimiz bozulmasın bu yerler.
 
Gaziantep ,Adana’ya Mersin’e
Bir kavşaktır yurdun dört köşesine,
Rastlanmaz ki bir yerde hiç böylesine,
Hak Hak diye öten kuşun sesine.
                       
Merkeze giden yol ormandan geçer,
Pancar,tütün,buğday,fasulye yeter.
Kayısı bahçeleri hep başı çeker,
Diken eksen,toprağında gül biter.       
 
Kömbe,hınkel bir de meşhur ketesi,
Sakaltutan,Takas …çok mesiresi,
Gurbetten selamdır tren sesi,
Anadolumuzun şirin beldesi.
                                                                  
Fakülteye giden gençler rekorda,           
Okulları birincidir folklorda,                 
Yarışmalar itici güç her dalda,              
 Ayrı yeri var ilçenin sporda.             
 
 
Yüzde doksan sekiz okuyup,yazan,          
Mahkemelik azdır,yürüyor düzen,         
Örnek sayılacak adalet nizam,                 
Yıllar var olaysız,yok huzur bozan.        
 
 
 
 
Bu ilçe de çevresiyle bir bütün,                                    
Destek görür burda yoksul,dul,yetim.                                                                   
İdareler yarışında hizmetin,
Doruğa ulaştı bak milli eğitim.
 
Recep ağa asırlardır çağıldar
Geleneği bozulmamış bayramlar
Bezgin değil buradaki insanlar
Kristal şendir,şendir burada akşamlar.
 
Sonsuz saygım vardır iki ilçeye
Biri Doğanşehir,diğeri Arapkir’e
Saygı tükenmemiş buralarda büyüğe
Kutluyum,aşığım bütün ülkeye
 
 
           
 
 
 
 
 
 
 
                                    
 
                            Hasan TÜRKMENOĞLU
 
1936 Doğanşehir/Karaterzi doğumludur.İlkokulu Karaterzi’de okuyan halk şairimiz köy şartları ve maddi imkansızlıklar nedeni ile Ortaokulu okuyamadı.15 yaşından beri doğaçlama olarak şiir söyleyen ve yazanTürkmenoğlu,
1977 de köyüne muhtar oldu.
1980 de sağlık nedeni ile bu görevden ayrıldı.
1990 da tekrar muhtarlığa seçildi.Bir süre Almanya’da kalan Türkmenoğlu çok sevdiği memleketinin hasretine dayanamıyarak köyüne döndü.Evli ve 12 çocuk babasıdır
 
 
 
                              
 
 
 
 
 
           GÖRMEYE DEĞERSİN DOĞANŞEHİR
 
Bin dokuzyüz kırkaltıda kuruldu kazam
Hele şu kazamın tarihini yazam
Dolaşıp etrafı köyleri gezem
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
 ismini almışsın kendin yarenden
Halkın çok çalışkan çalışır candan
Fasülye pancarın meşhur yörende
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Kurucu rahmetli Esat Doğana rahmet
Rahmetle anarız buna ne minnet
Mahşerde şefaat eylesin Ahmet
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Asvalt demiryolu seni süsleyen
Halkın çok çalışkan binbir hayvan besliyor
Seher yeli ılgıt ılgıt esiyor
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Yeşil sürgü kurucaova ve Erkenek
Seni kuran cana tanrıdan rahmet
Toprağında vardır binbir bereket
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Tarihi surları görmeyi değer
Bütün yöre köyler kazayı sever
İlime bilime veriyor değer
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Harapşehir, kadılı, söğüt ,elmalı
Küçüklü,Kapıdere şu Berge’ye varmalı
Örencik,,Gövdeli halın sermeli
Görmeyi değersin sen Doğanşehi
 
Güzel Fındık,Çavuşlu,Polat beldesi
Her tarafı gül kokar cennet yöresi
Çalışıp kalkınmak halkın çabası
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Dedeyazı , Karaterzi bahçelik bağlık
Eskiköy,Koçdere ormanlık dağlık
Polatdere ,suçatı sanki sultanlık
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Mızgı ,Topraktepe kazaya yakın
Hele şu kazanın halkına bakın
Karanlıkdereyi unutma sakın
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Kelhalil ,Çığlıkla tüm oba köyler
Eksiğim var ise gücenmen beyler
Ne güzel görünür bütün yöreler
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Pazar kuruluyor her salı günü
Boldur içme suyu vardır imkanı
Gezmeyi görmeyi değer yöreni
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Malatya iline bağlı kazamız
Çalışıp kalkınmak bizim çabamız
Babamız Ademdir Havva anamız
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
Hasan Türkmenoğlu kazasını sever
Bütün insanlığa veriyor değer
Gelecek umuttur gün gibi doğar
Görmeyi değersin sen Doğanşehir
 
                
 
   
 
                      GÜZEL TÜRKİYEM
 
Bu vatan benim burada doğdum
Canımda özgebil vatanım sevdim
Çalışıp çırpınıp çok emek verdim
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
 
Buralarda doğdum burda yaşadım
Hizmetten hizmete durmaz koşarım
Azgın sular gimi kükrer coşarım
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
 
Ceddimizden emanetdir bizlere
Derya denizleri cennet Türkiye
Sana derim yavrum durma boşyere
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
 
Oğuzların gazilerin otağı
Miski amber kokar bahçesi bağı
Yaşıyor huzurla tüm insanları
 Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
 
Asırlar boyunca vardı bu millet
Bu vatan satında binlerce devlet
Vatanı bize etti emanet
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
 
Ceddimiz binlerce çileler çekti
Bu güzel vatanı bize bıraktı
Mamur bir türkiye hem imar etti
Bir uçdan bir uca güzel Türkiyem
 
 
 
 
 
 
 
Bütün kıtalarda söylenir türkler
Aslan türk ordusu vatanı bekler
Türk’e hayran olur bütün milletler
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Bu vatan bizimdir vermeyiz taviz
Burada yaşamış dede babamız
Tarihe mal olmuş aslan türkleriz
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Tarihler boyunca eyledik savaş
Emmiyiz dayıyız hepimiz kardaş
Uygar bir milletiz hepimiz çağdaş
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Güzel insanları uygar yapısı
Bütün insanlara açık kapısı
Topyekün dünyada yükseliş sesi
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Saygıdeğer türkler sever barışı
Atadan kalmadır demokrasi anlayışı
Bir takım yobazlar çıkarıyor savaşı
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Mustafa Kemalin şirin ülkesi
Memur münevverdir şehir kazası
Şahlansın dünyaya Türklerin sesi
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Yatar bu vatanda binlerce şehit
Aslan yürekliyiz ceddimiz yiğit
Babadan dededen almışız öğüt
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
Hasan Türkmenoğlu Türk oğlu Türküm
Vatan yüceltmek benimde hakkım
Yanlış bir adım atma ha sakın
Bir ucdan bir uca güzel Türkiyem
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        BU GARİP HALİMİ SORAN OLMADI
 
Pervaneliğimi yandım dutuşdum
Aşkın kazanında kaynadım taşdım
Gözlerimden yaş yerine kan saçdım
Bu dertli halimi soran olmadı
 
Tükendi sabrı kalmadı derman
Yokmu yüreğinde zerrece iman
Sabredip bekledim hayli bi zaman
Şu garip halimi soran olmadı
 
Yürüyemem derman yoktur dizimde
Vefasızsın sen durmadın sözünde
Bütün bu çileler senin yüzünden
Yandım alevimi alan olmadı
 
Beyhüda dolaştım hayli bir zaman
Bu felek kimseye vermiyor aman
Ele gülüstanlık bana cehennem
Yaram çok derindi saran olmadı
 
Cehenneme döndü benim hayalim
Bundan sonra dostlar gülmek çok çetin
Bu sine vurdu gamzesin okun
Şu benim halimden bilen olmadı
 
Açıldı aramız barışmak çetin
Nice bir çekeyim derdimi mihnetin
Köşelerde kaldım sanki bir yetim
Garibim yanıma gelen olmadı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hoşgörü güleryüz gösterdim ona
Bütün çileleri çektirdi bana
İlahi kalmışım ne kara güne
Kalmışım çöllerde gören olmadı
Küçük yaştan beri açmadı gözüm
Ne çare cahildir dinlemez sözüm
Hep çileyle geçti baharım yazım
                Beklerim yanıma gelen olmadı
Felek kara yazmış benim yazımı
Bilmem bu vefasız buna razımı
Ağlamaktan duman sardı gözümü
Akan gözyaşımı silen olmadı
Eksik olmaz derdi çile bitmiyor
O yar çok zalimdir gücüm yetmiyor
Dünyanın çilesi dertler artıyor
Bu derde derman bulan olmadı
Şimdi sende ben gibi perişan oldun
Kırıldı kanadın sahrada kaldın
Bana yaptığına pişman mı oldun
Tükendi takatım sabrım kalmadı
Ne kadar zalimsin acıman bana
Bilmemki sevdiğim ne yaptım sana
Hele bir gel bak dertli sineme
Gözlerimin yaşını silen olmadı
Sen bana çekdirdin sende çekesin
Bırak şu davamız mahşerde kalsın
Eğer hakkım varsa yaradan alsın
Yalvardım yakardım sözden almadı
Hasan türkmenoğlu çok çektin çile
Yalvadın yakardın gelmedi yolu
Sözüm para etmez boşa nafile
Şu senin sözünü tutan olmadı
 
 
 
 
 
 
 
 
           BU İŞLERİ SEN GETİRDİN BAŞIMA
 
Bir kar yağmış yüce dağın başına
O güzel hayalin gelir karşıma
Acı sen insafsız gözüm yaşına
Bu işleri sen getirdin başıma
 
Gül yüzünü gördüm perişan oldum
Gazel yaprak gibi sarardım soldum
Sefil kuşlar gibi gazelde kaldım
Bu işleri sen getirdin başıma
 
Al yanak kirazdır öpmeyi değer
Böylesi güzeli herkes de sever
Ay ile bahşetmiş gün ile doğar
Bu işleri sen getirdin başıma
 
O siyah saçların ela gözlerin
Beni benden etti şirin sözlerin
Bir fırsat düşerse yaradan kerim
Bu işleri sen getirdin başıma
 
Ağzında dişleri inci dizisi
Ne diyeyim dostla alın yazısı
Gitmez asla bu gönlümün sızısı
Bu işleri sen getirdin başıma
 
Mor belikler omuzuna dökülmüş
Ela göze siyah sürme çekilmiş
Yosma güzelliği yaradan vermiş
Bu işleri sen getirdin başıma
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Başına bağlamış sırmalı poşu
Ne deyim yazılıyor bu hakkın işi
Engellik çıkarın zalim kardaşı
Bu işleri sen getirdin başıma
Aklımı başımdan aldı bu güzel
Çıkmış avlusuna salınıp gezer
Kaşların gözlerin durmadan süzer
Bu işleri sen getirdin başıma
Siyah gömlek giymiş yakası beyaz
Ne olur sevdiğim konuşak biraz 
Dili şeker gibi dudaklar kiraz
Bu işleri sen getirdin başıma
Gerdana düzmüşsün altınla inci
Beklerim yolları gelecek sucu
İçimde çıkmıyor koyduğum acı
Bu işleri sen getirdin başıma
Yapma haksızlığı bençliğin biler
O yarın hayali burnumda tüter
Perişan haldayım gel beni kurtar
Bu işleri sen getirdin başıma
Selviye benzettim ince boyuınu
Soramadım bu güzelin soyunu
Kırdın bu gönlümü yıktın evimi
Bu işleri sen getirdin başıma
Dilerim mevladan yüzün gülmesin
Bana yaptıkların yanına kalmasın
Başıma gelene anam ağlasın
Bu işleri sen getirdin başıma
Hasan türkmenoğlu yaralı sinem
Böyle vefasıza ne diyem yanam
urdumdan uzağım görünmez sılam
Bu işleri sen getirdin başıma
 
 
 
 
 
 
 
              
 
                                 DOĞA
 
Kış mevsimi geldi dökülüyor yaprak
Her türlü bitkiyi saklıyor toprak
Her taraf oluyor bilesin çıplak
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
 
Yeşil yaprakları sararıp düştü
Günler kısalarak bir devir açtı
Soğuğu görünce kuşlar hep kaçtı
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
 
Dökülür yapraklar düşer toprağa
Bambaşka hal oluyor bahçeye bağa
Her türlü sessizlik gelir doğaya
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
 
O güzel yeşillik dökülüp bitti
Göçebe kuşlar bıçak yerlere gitti
Kısalıyor günler soğuklar arttı
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
 
Yapraklar dökülüp toprakda çürür
Bunlar hep gerçektir herkes de görür
Karışıp toprağa özellik verir
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
 
Üç ay kış mevsimim sessizlik başlar
Yörede kalıyor belirli kuşlar
Çırılçıplak olur belirli ağaçlar
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ala karga ile serçeler kalır
Kar ,tipi soğuktan bunalır ölür
Mart ayı gelirse sökünler gelir
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
Zindigen ağacı ardıçta çamlar
Kuşlar çileyle geçirir günler
Bu yörede yaşayan insanlar anlar
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
                Çok zaman soğuktan ağaçlar yanar
Evlere çekilen borular donar
Bütün bitkilere veriyor zarar
Doğanın yapısı bilsen vatandaş              
Buzdan donmuş sokaklar insanlar kayar
Yaşlı ve çocuklara veriyor zarar
Kahvede evlerde günleri sayar
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
Kurtlar bunalırsa iner köylere
Karla tipi zarar verir yollara
Yaşlılar kapanır burda evlere
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
Üç ay kış mevsimi saymakla bitmez
Mal sahibi olan gecede yatmaz
Çok zaman kar’ımız martta kalkmaz
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
Yörede yaşayan çeker zahmeti
Bitmiyor insanın derdi mihneti
Bilesin vatandaş cehalet kötü
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
Hasan Türkmenoğlu açma derdimi
Ben severim vatanımı yurdumu
Ceddimiz bize bu meskeni kurdumu
Doğanın yapısı bilsen vatandaş
                                  
 
 
 
 
 
 
 
 
 BİZİM ELLERİN TÖRESİ
                           
Çalınıyor davul oynuyor gençler
Bütün oyuncular sırasını bekler
Davul dövüldükçe çarpar yürekler
Güzeldir töresi bizim ellerin
 
Elle dutuşup çekerler halay
Buradan ayrılmak dillere kolay
Kimisi üç ayak kimisi nanay
Güzeldir töresi bizim ellerin
 
Elinde şişesi belde tabanca
Canım kurban olsun böylesi gence
Selamın alıyor hemen verince
Güzeldir töresi bizim ellerin
 
Halay başı çeker erkek ve kızlar
Buradaki gençler sırasını gözler
Halaya katılır gelinler kızlar
Güzeldir töresi bizim ellerin
 
Düğünün sahibi kurar sofrayı
Burada toplanır yoksulu bayı
İsteği olanlar çeker kafayı
Güzeldir töresi bizim ellerin
 
Hayırlı olsun diye toplanır köylü
Aşçı olan kimse yakar ataşı
Kavurma,haşlama güzel kuşbaşı
Güzeldir töresi bizim ellerin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Davetiye salar çevre köylere
Hoş geldin diyerek otururlar eve
Misafire ikram çay ile kahve
Güzeldir töresi bizim ellerin
Meydan havasını çalar davulcu
Meydanda dönüyor yaşlısı genci
Kızın annesini tutar bir sancı
Güzeldir töresi bizim ellerin
Kız evine gider yakarlar kına
Gelin alınması sabah ki güne
Kızım gider diye ağlıyor ana
Güzeldir töresi bizim ellerin
Gelin alıcılar gelini alır
Annesi babası bakarak kalır
Adet ve töreler yerini bulur
Güzeldir töresi bizim ellerin
Gelin alıcılar çekerler halay
Kızından ayrılmak dile ne kolay
Kimi türkü söyler kimisi nanay
Güzeldir töresi bizim ellerin
Gelinin atını çeker kirvesi
Ne güzel geliyor davulun sesi
Durmadan ağlıyor kızın anası
Güzeldir töresi bizim ellerin
Götürürler gelini oğlan evine
Kardaşı kuşağı dolar beline
Elveda ediyor baba evine
Güzeldir töresi bizim ellerin
Hasan tükmenoğlu yöreyi bilir
Kayınpeder gelir gelini alır
Acı ve kederler geride kalır
Güzeldir töresi bizim elleri
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                   HUZURLA YAŞAMAK LAZIM
 
Ademden havadan geldi neslimiz                                   
Bütün hep insanlar öz kardaşımız
Yaşamak dünya büyük şansımız
Huzurla güvenle yaşamak lazım
 
Mademki insanız insanca yaşam
Yoksula düşküne yardıma koşan
Öz kardaşı ile boşa savaşan
Birbirimiz sayıp sevmemiz lazım
 
Boş yere kavgalar kanlı ölümler
Bunca hakaretler bunca zulümler
Birbirine kardeş bütün insanlar
Huzurla güvenle yaşamak lazım
 
Ademe secde etti melekler
İnsanlık bizlerden çok hizmet bekler
Yaradan kulunu kazadan saklar
Birbirimizi sayıp sevmemiz lazım
 
Fikir ayrı olsa yine kardaşız
Kaderde kederde aynı yoldaşız
Dünya bir yuvadır bizde bir kuşuz
Huzurla güvenle yaşamak lazım
 
İnsan fikir ile bulur herşeyi
Hep bütün insanlar emmi ve dayı
Gelin bırakalım bu boş kavgayı
Huzurla güvenle yaşamak lazım
 
 
 
 
 
 
 
 
 
O benim kardeşim olsa da siyah
İkimiz balçıkta var etti Allah
Ne yaparsa inan kendine günah
Birbirimiz sayıp sevmemiz lazım
 
Doğruyu söylersin alana kurban
Kardaşı kardaşa öldürür şeytan
İncil,zebur,tevrat bilesin kuran
Huzurla güvenle yaşamak lazım
 
Hepimiz adem’in sülbünden geldik
Bir ululu mekanda kendimiz bulduk
Anamız rahminden doğup çoğaldık
Birbirimiz sayıp sevmemiz lazım
 
Dünyaya yayıldı bütün insanlar
Ayrı ayrı kurdu evler mekanlar
İlahi geçirdik ne kara günler
Huzurla güvenle yaşamak lazım
 
 
 
                  
 
 
 
 
 
 
 
 
    TÜRKMEN GELİNİ
 
Oturmuş Destiye koyun sağıyor
Kötü kaderine boyun eğiyor
Bütün komşuları onu seviyor
Ne güzel görünür Türkmen gelini
               
Çoban koyunları topluyor bere
Çalışıp geçinmek son çare
Çoluğu çocuğu düşer yollara
Ne güzel görünür yörük gelini
 
Sırtında yayığı süt ile dolu
er perişan hatta bütün bedeni
Eğilmiş kuyudan çekiyor suyu
Ne güzel görünür köylü gelini
 
Çoban sürüsünü yaymaya gider
Yanında köpeği hem eşlik eder
Çilesi çok olur kalır derbeder
Ne güzel görünür Türkmen gelini
 
Yan gelmiş bir yana elinde kaval
Çalıp kavalını eyliyor seyran
Meler kara koyun ediyor figan
Ne güzel görünür yörük gelini
 
Su zamanı geldi koyunlar yattı
Çoban keçisini alarak kalktı
Acele çeşmenin yolunu tuttu
Ne güzel görünür köylü gelini
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Çekip sürüsünü vuruyor yatağa
Bekler gele berçi sürüyü sağa
Çobana gücenme aman ha ağa
Ne güzel görünür Türkmen gelini
Sıcak vurmuş durmaz teri akıyor
Bizim eller hep yaylaya çıkıyor
Nergiz çiçeği güzel kokuyor
Ne güzel görünür yörük gelini
Ter ıslamış yanağını saçını
Derin derin hem çekiyor içini
Deveye yüklemiş güzel yükünü
Ne güzel görünür köylü gelini
Çadırını kurmuş çeşmeye yakın
Hele şu feleğin işine bakın
Sürüler geliyor komşular kalkın
Ne güzel görünür Türkmen gelini                  
Buram buram eser yaylanın yeli
Yanağına sokmuş her türlü gülü
Selviye benzettim incedir beli
Ne güzel görünür yörük gelini
Kaymak taze yağı dizmiş sofraya
Bekler yataktan kalka da ağa
Büyüğü küçüğü gelir sofraya
Ne güzel görünür Türkmen gelini
Koyunu kuzusu yaylada otlar
At koyun sahibi garip yiğitler
Her gün çoğalıyor artıyor dertler
Ne güzel görünür köylü gelini
Hasan türkmenoğlu yazar gerçeği
Gönül arzuluyor yayla suların
Geçim kaynağıdır koyun yörenin
Ne güzel görünür Türkmen gelini
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                
 
 
 
 
 
 
 
 
                               CUMALİ SARI 
 
 1955 Erkenek/Doğanşehir doğumlu olup 12 yaşından itibaren düğünlerde şarkı   söyleyerek Türk müziğine gönül verdi..1977’ de Mersin Halk Eğitim Merkezinin düzenlemiş olduğu sınavı kazanarak, Türk Halk Müziği Korosunda solist olarak çalışmayı kazandı.Halk Eğitim Müdürlüğünde 7 yıl halk müziği eğitimi gördü..1986’ da İstanbul’da BaharPlak ve Kasetçiliğin düzenlemiş olduğu yarışmada 1. oldu.Ödül olarak Malatya Güzeli adlı kaset yapıldı.1991 yılında İsviçre’ye sanatcı olarak gitti ve burada Kirvem adlı kaseti yaptı.Başlıca eserleri: 
Malatya Güzeli ,İp İp İlmeden ,Kirvem,Tandır,Fırat Kenarı,Pınarı Başında,Şalvarcı ‘dır.Halen Erkenek’te Büfe işleten sanatçı evli ve 4 çocuk babasıdır.
 
                                  
 
 
 
 
                                         ASKERİM
 
                 UZANIR GÖKLERE DUA EDEN ELİM
              ALLAHA YALVARIP MERHAMET DİLERİM
              SENSİZ SÖYLE YALAN DÜNYAYI NEYLERİM
              UMUDUM,HAYALİM CANIM ASKERİM
 
            SÖNMEDİ AYRILALIYAKAN HASRETİN
            ANA,BABA,BACI DİYİPTE BEKLERİM
            KULAĞIM KAPIDA POSTACI GÖZLERİM
            KAĞIDIM,KALEMİM ÖZLEMİM ASKERİM
 
            YAĞMUR OLUPTA YAĞSAM YANAKLARINA
            KINA OLUP YAKILSAM PARMAKLARINA
            AKLARDA DÜŞERSE BİR GÜN SAÇLARIMA
            ÖMRÜM,HAYATIM BİRTANEM ASKERİM
                       
 
         
 
           
 
      DÖN GEL SUNA BOYLUM
 
CUMALİ BU KÖYDE BİTERMİ DERDİN
MECNUN OLSAM BİLE SEVERİM DERDİ
BİZİM ELLERE KIRANMI GİRDİ
DÖN GEL SUNA BOYLUM MECNUN OLMADAN
 
YİNE GELDİ EYLÜL YAPRAK DÖKÜYOR
CUMALİM KAPINA BOYUN BÜKÜYOR
GÖZÜMDEN KANLI YAŞLAR SÜZÜLÜYOR
DÖN GEL SUNA BOYLUM MECNUN OLMADAN
 
           
 
 
 
 
 
 
   ERKENEK GÜZELİ
                                                   
EVLERİNİN ÖNÜ YONCA
YAPRAK DÖKER GÜZ GELİNCE
ÖPTÜRMEDİLER DOYUMUNCA
SANKİ ERKENEK GÜZELİ
 
O YARİN ELİ KINALI
SALLANIR ZÜKFÜNÜN TELİ
DAĞLARDAN NERGİZ GETİRİR
SANKİ ERKENEK GÜZELİ
 
PINARDAN SUYU GÖTÜRÜR
DAĞLARDA NERGİZ BİTİRİR
SEVDİĞİNE GÜL GETİRİR
SANKİ ERKENEK GÜZEL
 
 
 
 
 
 
              GELİN
 
GELİN GELİN OY GELİN
DUVAĞI TELLİ GELİN
ANAN SENİ VERİYOR
MUTLU OLSANA GELİN
 
GELİN GELİN OLUYOR
GONCA GÜLLERİ DERİYOR
MURADINA ERİYOR
DUVAĞI TELLİ GELİN
 
ADIYAMAN YOLUNDA
SEVGİNİN KOLLARINDA
BEYAZ GELİNLİK İÇİNDE
GİDESİN TELLİ GELİN
                           
               
     
                      MAHSUM ÇİÇEK
 
KOMİK BİR DÜŞÜNCE GELDİ BİRDEN O AN AKLIMA
NE DÜŞ DİYE BİLDİM NEDE GÜZEL GERÇEK
HER YANIMDA VAR OLUŞUNU FARK EDİPDE
ADIN KOYAMADIĞIM TUHAF MAHSUM ÇİÇEK
 
DAYALI DÖŞELİ MESKEN KURAN O HAYALİM
BOŞAYMIŞ ÇABAM TAHRİP OLMUŞ SAHİLİM
GÖZYAŞIM AKSADA O GARİP TALİHİM
SÖZLERİME DARILMA SEN MAHSUM ÇİÇEK
 
BELKİ DİLİMDEN ANLAMAZSIN HİSSEDERSİN
BENİM İÇİN MÜHÜM MISRAMA GERÇEKSİN
YİTİRMİŞ OLMA UMUDUNU HİS KOKARAK GERÇERSİN
TABİATIN KANUNU BUDUR AH MAHSUM ÇİÇEK
 
KIVILCIM ÇARPAR SAKIN O SICAK TEMMUZDA
VAR OLAN GERÇEĞİN BOĞULURSA TOZUNDA
EYVAHLARA DÜŞME EYLÜL EKİM KOZUNDA
GELECEK SENEYİ DÜŞLEME MAHSUM ÇİÇEK
 
  
 NİYE GELMİŞİM
 
 
BEN NİYE GELMİŞİM DÜNYAYA NİÇİN
HERGÜN BİR DERT DEĞİL BİN KAHIR İÇİN
KİM DİYEBİLİR BEN ÖLMEM İÇİN
ÖLÜM HER KAPIYI ÇALACAK BİRGÜN
 
KAMİL İNSAN BİLİR ÖZÜN KADRİNİ
SEVER İNSANLARI BİRDE RABBİNİ
DERTLER SARSADA BÜTÜN BEDENİNİ
DÜŞÜNÜP DE DURUR YUNUSA YAKIN
 
GELMEZLER SANIRSIN BİR DAHA GERİ
ONLARDA İSTEMEZ BIRAKMAK SENİ
YİTİRİRSİN CANDAKİ TATLI BEDENİ
İSTESENDE ANLAMAZLAR ARTIK SENİ
 
    
                       AMA NAFİLE
 
ÖYLE BİR DÜŞÜNDÜM O AN İÇİN
YÜREKTEN SÖZLÜYDÜM AMA NAFİLE
ELBET BU GÜNEŞ BANADA DOĞACAK
BİR GÜN SÜRÜNÜRSÜN AMA NAFİLE
 
DAYANAMAZ YANARSIN O AN ANLARSIN
KAÇARSIN KARANLIKTAN SONUÇ ALAMAZSIN
ELLERİN KAZAMAZ MEZARINI DUYAMAZSIN
BEN KAZARIMDA AMA SEN NAFİLE
 
SÖZÜM SADECE SANA BELKİ ANLAYIŞIN VAR
GÜN DOĞMADAN DAHA NELER DOĞAR
ÇEKTİĞİM SENDEN DAĞLAR KADAR
YARİN YAKAN ELİMDE AMA NAFİLE
 
SATIRI YAZARKEN SÖZÜM ÇOKTUR
İÇİME EZELDEN SAPLADIĞIN OKTUR.
BANA GEREĞİ YOK OLSAKİ DOKTOR
SÖZÜMÜ ANLAYAMAZSIN AMA NAFİLE
               
            
                   BOŞUNA YANMA
 
BİTMEYEN MELEĞİM SADIK SÖZÜM
YARINI YAŞARKEN TOZ PEMBE SANMA
YIKILIR KALENİN BU DUVARI ELBET
ÖZLEDİĞİN HAYAT BELLİ BOŞUNA YANMA
 
DUR DİYE BİLİRDİN BELKİ NEFSİNE SENDE
BİR SEVDAMIZ VARDI SEVGİNİN ÖTESİNDE
BOĞULDU SAYENDE GÜLÜN HEVES DENİZİNDE
İŞ İŞTEN GEÇTİ BELLİ BOŞUNA YANMA
             
NASIR BAĞLAMIŞ OLMALI SENİN YÜREĞİN
GERİYE BAK HELE ARTIK YOK HİÇ GEREĞİN
ACILARI SITLADIM BU DA AŞKIM GERÇEĞİM
BEN ALIŞTIM ÇİLEYE BOŞUNA YANMA
 
TAKTIĞIN YÜZÜK EN GÜZEL MANEVİYDİ BAK
BENİ YAKTIN YETMEZ SANKİ ACIYLA YAŞAMAK
SENDEN MUTLULUKTU DİLEĞİM SEVGİYE KOŞMAK
SENSİZLİĞE ALIŞTIM BOŞUNA YANMA                       
 
                 BULAMAZSIN
            
    HİÇ DÜŞÜNME KAVUŞMAYI
  MALATYADA DOLAŞMAYI
  GİZLİ GİZLİ BULUŞMAYI
  HİÇ ARAMA BULAMAZSIN
 
  GÖNÜL YASI FİRRALARDA
 KAPKARANLIK SOKAKLARDA
 ARTIK BENİ UZAKLARDA
 HİÇ ARAMA BULAMAZSIN
 
 NE KADAR SEVERSEM SENİ
 DUYMAK İSTEMEM SESİNİ
 DUDAĞINDA SON BUSEYİ
 HİÇ ARAMA BULAMAZSIN
 
 
 
 
 
      
 
 
 
 
                     GEL DE ÖĞÜN
 
 
ÇEKİLMİYOR YÜREĞİMDEN DUALARIN ESERİ
İSTER AĞLA İSTERSEN YAP DÜĞÜN
ARTIK SANA SÖZÜM KALMADI BUNU BİL
MUTLUMUSUN ESERİNLE GELDE ÖĞÜN
 
ÇÖÜZÜLÜR YÜREĞİNDEN BANA KARŞI NEFRET
BANA GEREK DEĞİL KOYDUM ADIN HASRET
HADTİNI BİLİP DE DÖNERSEN BANA ŞAYET
HATALARININ ESERİYLE GEL DE ÖĞÜN
 
CAN KATMAK İSTERDİM AMMA CANINA
ŞEYTAN GİRMİŞ SENİN DAMARINDA KANA
BİR SÖZÜM VAR SENİN İÇİN YALNIZ SANA
DENİZ DE BOĞULMUŞUM GELDE ÖĞÜN
 
NARİNDİR GÖNÜL İNCİNİR DARILMA SAKIN
GÜN GEÇTİKÇE HAYATIN BATMASI YAKIN
YAŞADIKCA ACILARA SENDE BAKIN
BİTMİŞ EFSANE ARTIK GELDE ÖĞÜN
 
 
                
                         ERENLER
 
DERVİŞ OLDUM ASLIDIRDA ELİM
DERTLERİN DERMANI ERENLER DERİN
NİCE BİLİNMEZ ADLARA YANARIM
BEKTAŞ VELİYİ ANIN ERENLER
 
DOSTLAR SOHBETİNE BUYRUN ERENLER
HER DEMDEN ÇAREYİ BİLENLER
ALİYİ MUHAMMEDİ SEVENLER
DOSTLAR SOHBETİNE BUYRUN ERENLER
 
HAKKIN YOLUNA KURBAN OLAYIM
SU OLUP TESTİLERE DOLAYIM
DÜNYA FANİ NEREDE DURAYIM
BENDEN BENİ SORUP BULUN ERENLER
 
DOSTLAR SOHBETİNE BUYRUN ERENLER
HER DEMDEN ÇAREYİ BİLENLER
HASAN,HÜSEYİNİ SEVENLER
DOSTLAR SOHBETİNE BUYRUN ERENLER
 
YÜZÜ SOĞUMUŞ KARA TOPRAĞIM
SARARMIŞ KURUMUŞ HAYAT YAPRAĞIM
DOĞMADI GÜNEŞ HANİ SABAHIM
AYDINLIK GETİRİP SÜRÜN ERENLER
 
DOSTLAR SOHBETİNE BUYRUN ERENLER
HER DEMDEN ÇAREYİ BİLENLER
HAKKIN YOLUNA GİDENLER
DOSTLAR SOHBETİNE BUYRUN ERENLER
 
                                    
              
 
 
                  MEHRİCAN VURDU
 
YÜCE MEVLAM DUYAR GELECEK SESİMİ
GÜLLER BU ELLERDE SOLDU KURUDU
BEKLEDİĞİM UMUT ŞAŞIRDI BİRDEN
TOZ DUMAN OLDU DA MEHRİCAN VURDU
 
 
KIRILDI BAĞLANAN DALLAR YERİNDEN
KUŞLAR ÜRKTÜ GÖNÜL YANDI DERİNDEN
O UMUTSUZ BARAN OLMUŞ SEVERKEN
UMUTLAR TİTRİYOR MEHRİCAN VURDU
 
ŞAHİN GİBİ UÇABİLSEM NE VARDI
UMUTLAR ŞENLENİRDİ BELKİ ÖYLE SARARDI
İMKAN VERSE BU YARAMI BAĞLARDI
HALSİZİM BAKASANA MEHRİCAN VURDU
 
DOLDU YÜREĞİMDE TADAMADIM SEVGİNİ
HAYALLERE DALDIM BULAMADIM BEN SENİ
O YILLARA DARGIN GÖNLÜM DUY SESİNİ
ÇARESİZLİK YÜZÜNDEN MEHRİCAN VURDU
 
 
             
                          
 
 
 
                
                     
 
                     Yaşar YAMAN
1944 yılında Doğanşehir'de doğdu. İlköğretimini Doğanşehir'de bitirdi.Ortaöğretimini Akçadağ İlköğretmen okulunda tamamladı. Köy öğretmeni oldu.
1954-1980 yıllarında, köy, kasaba ilçelerde Öğretmenlik ve Okul Müdürlükleri yaptı. Anadolu Üniversitesi Eğitim Ön Lisansını bitirdi.
1980-1993 yılları arasında Doğanşehir Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü yaptı. 1993 yılında emekli oldu. l yıl Malatya 'da Sürücü Kursu Müdürlüğü yaptı.
1993-2000 yılları arasında, Doğanşehir Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifi başkanlığı yapan Yaşar Yaman,evli ve 4 çocuk babasıdır.
 
 
           
           
 
        DOĞANŞEHİR
 
Doğanşehir’in içinde surkale
Kapıları açılmış dört bir yöne
Kendi benzer taze bir goncagüle
Güzellikte geçmiş,hepsinden öne
 
Etrafını çevrelemiş mor dağlar
Erkenek , Polat’ta şirin dağlar
Dereler,Beypınar’ı Takaz çağlar
Coşar,akar,giderler döne döne
 
Doyum olmaz,tatlı al elmasına
Yazın temiz,serin,hoş havasına
Bir bakan,yüze gülen ovasına
Vurgun olurda bakar döne döne
 
İçinden akıp gider çifte dere
Rastlanmaz hiç böyle güzel yere
Aramayın bulunmaz siz,boş yere
Kem gözle bakanın ışığı söne
 
Yaman vurdu zalim düşman hançeri
Düştük yola,doksan üç muhaciri
Çok gezdik,beğendik Viranşehir’i
Kurduk Doğanşehir,şükür bu güne
 
   
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
KERPİÇ EVLERİMİZ
 
Anlatayım kerpiç evleri,
Nasıldır,nedir görevleri?
Kerpiç evler,bizim evler,
Bir dinleseniz neler söyler.
 
Temeli taştır,üstü toprak.
Duvarı korur sacak.
Direkleri var hezenesi var
Kendine göre düeni var.
 
Kiler,odalar,merek,ahır,
Kimileri çeker kahır.
Damlardan çıkar bacası,
Bir odada,genci kocası
 
Damı loğlar,dam loğu.
Suyunu akıtır oluğu
Siviğine kuş yuva yapar,
Pisik yavrularını kapar.
 
Oduna arka tezeği var.
Zibili atacak,kömzeği var.
Ocağında pişer cadısı,
Koca nine evin kadısı.
 
Poğaca da pişer pileki de,
Nefsin gözü hep bişede.
Ekmeği buğday,mısırdı,
Yoksulun halısı hasırdı.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kerpiç ev,yazın serin yuva,
Koymaz içeri soğuk hava.
Bismillahla geçilir eşik,
Ninnilerle sallanır beşik.
 
Siviniğinde otlar biterdi
Acze “sivik otu” denilirdi.
Samanlarını saklar merek,
Pelittendir hep sağlam direk.
 
Kerpiç evler oluyor mazi,
Yeni eve geliyor fantezi.
Eski,yeni evler yuvamız,
Şenlendirmek bizim davamız.
 
Ebedi tutsün ocağımız,
Daim dalgalansın bayrağımız.
 
 
 
 
         
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  ERKENEK
 
Erken ek,erken biç.
Suyun Akdağ’dan iç.
Sakaltutan sevinç
Sevimli Erkenek.
 
Dağın var,Ovan var.
Serin bir yaylan var.
Her çeşit meyven var.
Sevimli Erkenek.
 
Yol geçer tünelden
Göz geçmez güzelden
Yürünmez güzelden
Sevimli Erkenek.
 
Ziyaretin Çört.
Yaz serin ,kış sert.
İnsanların hep mert.
Sevimli Erkenek
 
        
 
          
 
 
 
 
 
 
 
 
    GÖVDELİ
 
Gövün ovası sendedir,
Gövün yaylası sendedir,
Gövün alası sendedir,
Görenler seni beğenir.
 
Kurulmuşsun bir vadiye.
Yeşil verilmiş hediye.
Köyken oldun belediye.
Görenler seni beğenir.
 
Yol kenarında karatut.
Bahçelerde elma ,armut.
Yolun geleceğe umut.
Görenler seni beğenir.
 
Obalar bir bir dizilmiş.
Tüm güzellikler verilmiş.
Niymet ayağan serilmiş.
Görenler seni beğenir.
 
Ziyaretin Deli Bayram.
Güzellikler sende tamam.
Gelecekten çekme hiç gam.
Görenler seni beğenir.
 
                                    
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
              SÖĞÜT
 
Tahyurt’ta tutmuşken bir mekan
İnmişsin,bulunca bir imkan
Bir dağa dayamışsın arkan.
Kale gibi bir duruşun var.
 
Başındasın iki yokuşun.
Elamalı , Kadılı komşusun
Güezl ,belediye oluşun
Kale gibi bir duruşun var.
 
Çağlayıp akan suyun temiz
Yaylada kuzuların semiz
Elma ,armut,üzümün leziz
Kale gibi bir duruşun var
 
Komşun doğuda,Günedoğru
Yüzün bakar,Güneş’e doğru
İlerle hep ileri doğru
Kale gibi bir duruşun var
 
         
            
 
 
 
 
 
 
 
 
          KURUCAOVA
 
Kurulmuşken bir öze,
Sonra gelmişsin düze,
Hoş görünürsün göze
Güzel Kurucaova
 
İçinden yol geçiyor
Çiftçin ekin biçiyor,
Seni iyi gelecek bekliyor,
Güzel Kurucaova.
 
Açılmış bir çok kuyun,
Temiz akıyor suyun,
Çalışır eğilmez boynun,
Güzel Kurucaova.
 
Kalen ünlü Mamura,
Sahipsin pak hamura,
Alırsın tam numara
Güzel Kurucaova
 
Adın Yeşilkent oldu,
Ovan bereket doldu,
Yuvan afiyet buldu
Güzel Kurucaova
                  
                    
                                
               Mehmet Hanifi KARADANA
 
1944 – DOĞANŞEHİR/ Erkenek’te doğdu. 1967 yılından itibaren şiirle ilgilenmeye başladı. Okuma - yazması bulunmamasına rağmen pek çok şiir söyleyip yazdırtan Karadana bölge halkı tarafından Karacaoğlan yakıştırması ile anılmaktadır.İmkansızlıklar nedeni ile şiirlerini bastıramamıştır. Evli ve 6 çocuk babası olan halk şairimiz ,halen Erkenek’te çay ocağı işletmektedir
     
                
                          
 
                                   
 
 
 
 
 
 
                                          GEÇTİ GÜLLERİN ZAMANI
 
                                               Bahar oldu açtı güller
                                               Bülbülün ötme zamanı
                                               Hazan oldu güz ayları
                                               Güllerin bitme zamanı
                                                      Yeni yeten bir kız gibi
                                                      Gökte duran yıldız gibi
                                                      Bakma bana baldız gibi
                                                      Geçti sevgini zamanı 
                                                Gönül verdik bir araya
                                               Melhem yoktur bu yaraya
                                               Meyil ettin çık saraya
                                               Geçti buluşma zamanı               
                                                           Konca idin gül olmuşsun
                                                           Altın idin pul olmuşsun
                                                           Bekar kızdın dul olmuşsun
                                                           Geçti kızlığın zamanı
                                               Boşa geçti bunca yılım
                                               Köle değil ben bir kulum
                                               Seferiyim uzun yolum
                                               Geçti yolculuk zamanı
                                              Yedim içtim güzel hastan
                                                    Bir su içtim gümüş tastan
                                                      Son durağım kabiristan
                                                      Geçti ömrümün zamanı
                                         Karadana sen de seni
                                               Vuslatına yakma beni
                                       Arasatta mahşer günü
                                               Geçti tövbenin zamanı
                                                                                     
          
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        ZAMAN VE ÖZAL
 
Arılar bal toplar türlü çiçekten
Zaman bir gün çalmış kahpe felekten
Herkes sevdi onu canı yürekten  
Gözünü dünyaya açtığı zaman
 
Türkiye bulamaz ki böyle bir lideri
Yüklenmiş tasayı gamı kederi
Annesi okutmuş ölmüş pederi
Eline kalemi aldığı zaman
 
Malatya da doğdu asil bir kandan
Turgut,Korkut,Yusuf üçü bir candan
Fakir fukarayı doyurdu fondan
Turgut ÖZAL başkan olduğu zaman
 
Türkiye yi etti güllük gülistan
Hastaneler kurdu açtı bedestan
Telefon getirdi.Edirne’den Kars’a
Turgut ÖZAL başkan olduğu zaman
 
Doğu batı bizde güneyde kenan
Herkes kendine olmuştu yaran
Ne bir can kalırdı ne de canan
ÖZAL şartellere bastığı zaman
 
Dolar yükselmiyor çalışıyor kur
Bakanlar amade başlamıştı tur
Durak Amerika otel Singapur
ÖZAL kervanını çektiği zaman
 
Bu alem fanidir zaman giderdi
Ermenistan hala tarih diderdi
Takdire şayandı yiğit liderdi
Corc busha emiri verdiği zaman
 
Kimseyi kimseden ayırt etmedi
Yolları yaptırdı baraj bitmedi
Seccadeyi köşkten alıp gitmedi
Beş vakit namazı kıldığı zaman
 
Neyleyim dünyayı saraylar sende
Günde bir misafir konuktu sende
Özalsız olur mu böyle bir günde
Sevgisi bizlerde olduğu zaman
 
Dünya takdir etti Özal coşuyor
Gem vurmuş fırata baraj taşıyor
Ölü değil başkan hala yaşıyor
Sevgisi kalplerde olduğu zaman
 
Karadana niye hüzün eylersin
Allah kendisine rahmet eylesin
Özal mezarında rahat eylesin
Rahmet kendisine vardığı zaman
 
 
 
 
                              
                                       
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                           AYRI DÜŞTÜM
 
                        Ayrı düştüm vatanımdan yurdumdan
                        Tatar olda name gibi at beni
                        Av edeyim ceylanından kurdundan
                        Post olamda pazarlarda sat beni
 
                        Gurbet eller oldu bana yurt gibi
                        Üzengi vurmuş yağız at gibi
                        Yavrusunu yiyen dişi kurt gibi
                        Aslan olda vur pençeni yırt beni
 
                        Karadana söyle ne olacak halin
                        Bülbül figan eder kokmuyor gülüm
                        Odana serilen olaydım kilim
                        Doku doku vur kirkiri yırt beni
                                  
                                    KİM OLA
 
                        Ayrı düştüm nazlı yardan
                        Bülbül benim gül kim ola
                        Sararıp da serden geçtim
                        Dudak benim gül kim ola
                                   Geçit vermez yüce dağlar
                                   Yolcu benim yol kim ola
                                   Çayır çimen sular dağlar
                                   Pınar benim göl kim ola
                        Bahar oldu açtı güller
                        Lale sümbül karanfiller
                        Aşık çalar öter teller
                        Mızrap benim tel kim ola
                               Karadana söyle yarim
                               Arşa çıktı ahu zarım
                               Oğul verdi dönmez arım
                               Petek benim gül kim ola
                                  
 
 
 
 
 
 

 

 
 

 


       
 
 
 
 
 
 
 
 
                                         ÖMER ZELYURT
 
           ÖZ GEÇMİŞ
 
                 1962 tarihinde Doğanşehir’in Fındık Köyü
          Akçakoyun mezrasında dünyaya geldi. İlk ve
          orta öğretimimi Doğanşehir’de yaptıktan sonra,
          liseyi Malatya Şehit Kemal Özalper End.Mes.
          lisesinde bitirdi.1,5 yıl T.C.D.D. yollarında
          elektrik teknisyeni olarak çalıştıktan sonra,
          1989 yılında Doğanşehir End.Mes.Lisesinde
          teknisyen olarak göreve başladı. Halen aynı
          görevimde çalışmakta olan şairimiz,
          Evli ve 4 çocuk babasıdır.
 
 

 

 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 

                                         OĞLUM
 
              Zalim mazlum hakkı almayı
             Her şeyden önce insan olmayı
             Abdest alıp, namaz kılmayı
            Bilirsen adam olursun oğlum.
Pişip, ateşte yanarsan közde,
Nasihat vardır söylenen sözde,
Deden Fatih’in gittiği izde
Olursun adam oğlum.
           Her sözde herşey açıktır bayağı,
           Nefsin kimseye olmaz kıyağı
           Yanlış yoldaysa çevir ayağı
           Gelirsen adam olursun oğlum.
Kendi kabında kendini tanı
Çıkar içinden şüpheyi zanı,
Hak yolundan işte böyle imanı
Bulursan adam olursun oğlum
         Kötüyle cenge giren yanında,
         Kırk yıl öteyi gören yanında,
         Kendini hakka veren yanında,
         Kalırsan adam olursun oğlum.

 

 
Kur’andır çare senin ağrına

 

Bayrağa sarıl sakla bağrında
Böyle bir cennet vatan uğruna
Ölürsen adam olursun oğlum.
 
 
           
 
 
 
 
 
 
 
 
                 KIZIM
Rengi şekli derken desen bozuldu.
İffet mahkemede, çıkmıyor kızım.
Jorclara kızarken, Hasan bozuldu.

 

 
Evlatlar babayı takmıyor kızım.

 

 
Fadimeler şimdi değil ki halis,
Bir yanı açıkta bir yanı telis,
Kucaktan kucağa oluyor kulis,
Hiç kimse kafaya bakmıyor kızım.
 
Hayatın paketi, kapalı rafta,
Mahremin adını bıraktık kafta.
Geçen zamanla geçen her hafta,
Çirkinlik işinden bıkmıyor kızım.
 
Yıldızla utanır küskündür mehtap.
Madonna o donna yazıyor kitap
Tabiat virane menekşe bitap,
Gülümüz gül gibi kokmuyor kızım.
 
Şan şöhret endamın kıvrak yerinden
Namus insanlığın ırak yerinden,
Alkollü içkiler ırmak yerinden,
Bu sular tersine akmıyor kızım.                       
 
Kokuştu dünyamız koktuğu kadar.                         
Yoruldu gözlerim baktığı kadar,                         
Pantolon bedeni sıktığı kadar,                         
Hiçbir şey canımı sıkmıyor kızım.
 
idim diyene mertlik yakışır.
Mertliği kendine şiar etmeli
İyinin kalbinde sevgi akışır,
Sevgiyi gönlüne uyar etmeli.
 
 
 
Çok nefis insanı boşluğa çeker,
Kuzgunlar misali leşliğe çeker,
Ayağı kaydırır puşluğa çeker,
Aklını başına ayar etmeli.
 
Servetim dediğin küpe atılır.
Eşeklik edene sopa atılır.
Şerefsiz ölüler çöpe atılır.
İnsanın ölüsü değer etmeli.
 
Yiğitlik her zaman doğruluk ister.
Namertlik eyleme kendini göster,
Yüz gördüğün yerde isteme astar,
Yüzdüğün derile eğer etmeli.
 
Mazlumun ahını alma boşuna,
Sounda saçını yolma boşuna,

 

 
Gördüğün kafaya gülme boşuna,

 

Çekilen kulağı duyar etmeli.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
            BACIM
İslam bir pınardır akarsa eğer
Herkes nasibini alır ha bacım.
Bir şükür dünyayı alemi değer,
Her şey değerini bulur ha bacım.
 

 

 
Ondadır çıkar yol ondadır sadet.

 

Ancak ve ancak Ondadır medet.
İman bir kazançtır değildir adet
İstersen senine olur ha bacım
 
Hakikat kapısı İslam örtüsü.
Ezelden ebede onun öyküsü.
İffettir, ahlaktır en güzel süsü
İnsana ancak bu kalır ha bacım.
 
Hak bildin, hakikat yolundan dönme,
İmanla yüksek ol , aşağı inme,
Bu gece karanlık gün doğmaz sanma.
Her gece sabahı bulur ha bacım.
 
Dikendir gidilmez başka yollara,
Bel verme imandan zayıf kullara,
Bu dava küsüpte gitse ellere,
Hep döner döner de gelir ha bacım
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        FAKİR OSMAN
 
Bir ekmek uğruna gurbete gitti.
İş yoktu gurbette kaldı çaresiz.
Evini düşündü aş hayal etti.
Sonsuz hülyalara daldı çaresiz.
Ekmeği düşündün buğdayı saydın,
Düşledin pişirdin yemeden doydun.
Yemedi lokmayı yerine koydun.
Çocuklar aklına geldi çersiz.
Zengini düşündün her yanı para.
Fakiri düşündün yüreği yara.
Rızık dedin yine baktın yollara,
Her şeyi bir cümle sildi çaresiz.
Görmedin dünyada üç ile beşi
Sakladın cebinde uğurlu taşı
Uykuda gördüğün en güzel düşü.
Sabahtan çil horoz böldü çaresiz.
Zenginler tanırdım vermezdi zekat,
Çarpanları gördüm kim idi fakat,
Baktın ki o alem temelde sakat,
Gözlerin yaş ile doldu çaresiz.
Buralarda böyle bir Osman vardı.
Hangi işi görse koşardı,
Kıt kanaat sürünerek yaşardı.
Nihayet kahrından öldü çaresiz.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        HUKUK KAZANI
 
Küfürün kasırga olduğu yerde,
Durmaz bu fırtına, susmaz bu deniz.
Limanlar kaçtıkça gemi giderde,
Ne bir duman kalır ne ardında iz.
 
Zamanla suskunluk hacimli taşar.
Makama varmadan bozulur temyiz.
Sulanmış beyinler keyfini yaşar,
Arada kaybolur bütün sevgimiz.
 
Bozulmuş bir devrin dere beyleri,
Çareye ihanet eden sizsiniz.
İnsanlık düşmanı fare beyleri,
Hukuk kazanını siz devirdiniz.
 
Durmadı çanakta yalan çorbası,
Uyanan delidir uyanan keriz.
Yırtıldı iffetli kızın urbası,
Kaybolan zamanın vebali biziz.

 

 
           

 

       
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
              MİLENYUM (2000)
 
Bir yanda ağlaşan annesiz bebekler,
Bir yanda bir mezar ayakta dua bekler.
Bir yanda hayasız oynayan göbekler,
Bir yanda sahipsiz yerde yatan naşım.
Hoş geldin sefalet, hoş geldin yıl başım.
 
İsraf yığın yığın, kilo değil ton ton
Beyinler Sulukule, yürek safi beton.
Kimine milenyum, kimine gelen son.
Kazanda kaynayan tuzsuz, yağsız aşım.
Hoş geldin sefalet, hoş geldin yıl başım.
 
Üçüncü bin yıla hanesiz girenler,
Kaybolan sevgiye senesiz girenler,
Umut tezgahına manasız girenler,
Hayal olan bahar, kar döşekli kışım.
Hoş geldin sefalet, hoş geldin yıl başım.
 
Böyle bir zamanda vatansız Çeçenler,
Dünya eli kanda, bu kanı içenler,
Evcil hayvanlar , hayasız açanlar.
İşte kan, işte can, nedir benim işim.
Hoş geldin sefalet, hoş geldin yıl başım.

 

 
            

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                       SİNEK
Kavgada üstme yoktur inanın.
Bir sinek peşinde koştum bir sene,
Yinede şu alnım aktır inanın,
Tek cepheli bir savaş açtım bir sene.
Sinektir deyipte geçmiyorum.
Yurt bulup ellere göçemiyorum.
O uçuyor bense uçamıyorum.
Devasız dertlere düştüm bir sene.
Ne semada vardır, ne cihanda var.
Sanki de sesimi işitir duyar.

 

 
Benim olmadığım duvara konar.

 

Ak ile karayı seçtim bir sene.
Uçuşur başımda vızır, vızır
Tavana yol çizer duvarı kazır.
Her nereye baksam orada hazır.
Çaresiz halime şaştım bir sene.
En sonu dizimde koymadı takat,
Koşturdu peşinden her an, her saat.
Kendisi keyfiince eyledi rahat.
Yandım bu gam ile piştim bir sene.
Bende benliğimi yedi götürdü,
Ne varsa hep benim dedi götürdü.
Ben çıktım odamdan kendi oturdu.
Gurbetten gurbete koştum bir sene.
Böylece büyüdü kinimle hıncım,
Bir türlü tükenip bitmedi acım.
En sonu vurdum da kalmadı sancım.
Hatırına kırk mezar eştim bir sene
                                  YOKLUK
 
 
 
 
 
 
 
Ben gezemem dost içinde
Sıma saçlım ela gözlüm
Koyun gezer post içinde,
Sıma saçlım ela gözlüm.
 
Karlı dağa karlar yağar,
Ay batınca güneş doğar,
Oturmuşta koyun sağar,
Sıma saçlım ela gözlüm
 
Bu hal ben benden alır,
Her şey gider hasret kalır,
Olmaz deme elbet olur,
Sıma saçlım ela gözlüm
Hangi yöne dönsem şamar,
Elim bağlar gözüm yumar,
Dal yapraksız kuru damar
ma saçlım ela gözlüm
 
Koltuk ele sedir bize
Hep kalanlar budur bize
Ev onlara çadır bize
ma saçlım ela gözlüm
 
Sebebini sormadan hiç
Üç öğüne ayranı iç,
Düşer başıza kerpiç,
ma saçlım ela gözlüm
 
Rabbim böyle yazmışyazı,
Belki dener oldu bizi,
Ömer’im dert dizi dizi
ma saçlım ela gözlüm
 
Yırtık çorap yıkık hane
Arada geçiyor sene,
Sen aklıma geldin yine
Sıma saçlım ela gözlüm
 
                                            
 
 
 
                         İbrahim ALAGÖZ
 
ÖZGEÇ
1954 YILINDA Çavuşlu köyünde doğdu.İlköğretimini Çavuşlu’da başlayıp,Atatürk İlkokulunda sürdürüp,Topraktepe İlkokulun da tamamladı.1965’de Ortaokulu, dışarıdan bitirme sınavlarına girerek bitirdi.1978’de Ocak,1987’de
MÇP ilçe başkanlıklarını da bulundu.1988’de Doğanşehir belediyesinde memurluk görevine başlayıp,2003’de emekli olan şairimiz; evli ve 4 çocuk babası olup, halen ilçemizde asıl mesleği olan terzilik yapmaktadır.

 

 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 

        
 
 
 DOĞDUĞUM YER
 
 
 
 
Kartal oldum Dalkaya’nın taşına
Güneş olup durdun benim başımda
Eridim buz gibi senin karşında
Sulara karıştım deryaya döndüm
İçinde canım var,sendedir gönlüm
Çavuşlu sılamsın,ben sana döndüm
 
Ne kar ın eksilir,ne de dumanın
Her zaman borandır senin başın
Şakşak gibi bir pınarın var toprağında
Akar ılgıt,ılgıt dağlarından aşağı
Sulara karıştım deryaya döndüm
Çavuşlu sılamsın,ben sana döndüm
 
İki yakan dere,suların akar
Dağında,taşında keklikler öter
Nergizin kokusu genizleri yakar
Sana hasretlik orada biter
Sulara karıştım deryaya döndüm
İçinde canım var,sendedir gönlüm
Çavuşlu sılamsın,ben sana döndüm
 

 

 
Dağlarında kartallar gezerdi

 

Gökyüzünde kanatlarını süzerdi
Elimde darı ekmeği gezerdi
Gak suyu ile köy bayram ederdi
Sulara karıştım deryaya döndüm
İçinde canım var,sendedir gönlüm
Çavuşlu sılamsın,ben sana döndüm
 
 
 
 
 
ŞEHİT HAKAN
 

 

 
Tozlu yollarına anası

 

Kumda bebek beledin
Büyüttün,besledin
Asker eyledin
 
Kader ezeli bir yazgı
Ecel,içinde saklı
Sabreyle sende bacı
Hakan mahşere yolcu
 
Kahpece atılan bir
Kurşun gelmedi alnına
Kör bir kuyu aldı seni
Cennet bahçelerine
 
Hak’tan geldin anana
Hakan dediler adına
Sakın ardından ağlama
Veda bile edemeden,yürüdü Hakka
 
Peygamber bekliyordu
Alnından öpmek için
Şehitler zincirine
Bir halka daha takmak için
 
 
 

 

 
 

 

 
 
 
 
 
 
 

                VATAN                                 NAMUS ARA

Tutkunum sana

Doğduğum gündewn beri
Havana,suyuna
Tozuna,toprağına
Güneşine,ayına,yıldızına
Pınarına,ırmağına
Kuşuna,karıncana
Türkülerine,sevdalarına
Kurban olayım uğruna
Sevdamsın benim
Evimsin,çatımsın
Yorganım döşeğimsin
Son yoculuğumda ebedi kalacağım han
Mezar taşım,anamsın benim
Sen benim vatanımsın
Anadolum,baştacımsın
 
 
Bozuk parasın
Yazın silinmiş
Turayı aradım
Oda kazınmış
 
Dalkavuk,yılıksın
Boyun devrile
Kafandaki beynini
Fare kemire
 
Selamın menfaat
Zikrin para
Ne olur biraz da
Namus ara
 
Paran,pulun,servetin
Tekme atan katırmı
Makamın,mevkin
Baş vuran satırmı?
 
İnsanlıktan nasib al
Sofran şenlensin
Dostlar meclisinde Adın söylensin
 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

    SORAMAM

 
Zar atma hayata
Kumar değildir
Zaman hızla geçer
İnsan baki değildir
 
Yaratılan her şey
Tesadüf değil
İnceden inceye yapılmış
Hesap,rastgele değil
 
Alemden,aleme gelmişsin
Sofraya bağdaş kurmuşsun
Başıboş değilsin
Başın Hakka eğilsin
 
Göz,kulak,ayak
Kol,baçak,akciğer,böbrek
Neden çift,bul düşünerek
Allah’ı an daim,oturup giderek
 
Bütün galaksileri
Aklınla gezeceksin
Zerreden,Küreye
Aklında süzeceksin
 
Dünyayı kücülttüler
Avuca sığıyor artık
Açlıktan Somali’de
Müslüman ölüyor baktık
 
Gözlerini aç artık
İlimsiz din olmaz
Şu koca dünyada
Müslüman aç kalmaz
 
Allah cezamı vardi
Dindara bilemem
Böyle dindar Müslüman mı
Onu da bilemem
 
          ÇÖZSENE
 
Bir kış günüydü
Seni gördüğüm
Şu sinemde aşkın
Oldu kör düğüm
Çözemedim,öözülmüyor
Çözsene..
 
Hem çok uzaksın
Hem de çok yakın
Açın şu sinemi
Ne oluyor bir bakın
Çözemedim,çözülmüyor
Çözsene..
 
Gündüz hayalimde
Geçe düşümde
Hemi dudağımda
Hem dişimde
Çözemedim,çözülmüyor
Çözsene..
 
Kollarımda kelepçe
Ayaklarımda pranga
Ağzıma da vurulmuş bant
Çözemedim,çözülmüyor
Çözsene..
 
Güzelsin,tatlısın
Güneş ve ayınla başkasın
Alev alev yakarsın
Ne sevdiğin belli ne sevmediğin
Çözemedim,çözülmüyor
Çözsene..
 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

     DERDİN NE?

Ne gelmek nede gitmek
Elinde
Ezeli bir yazgı bu
Bir ömür verilir
Birden çicekler gibi
Açar, umut dolarsın
Bir gün seversin
Aşkla tutkuyla
Soğukları yer
Buğur,buğur terlersin
Karla el yıkar
Sinirinden buz yersin
Toz pembe düşler görür
Rüyalarını süslersin
Adı dilinde tesbih
Kendi adını unutursun
Hayat dolusun
Hadi yoluna
Sen o yana,ben bu yana
Seni gençliğimde de sevdim,ak saçlıda
Acı ızdırap çile verdin
Peki, neydi derdin.
 
YAKASIZ GÖMLEK
 
Yaşam hakkı ile doğan
sen ve ben
köyümün tozlu yollarından
bilinmeyen bir yone yolcu
Sen ve ben
Hancı kim?
Nereden gelmiş bilinmez
Son duraksa görünmez
Oku dediler okuduk
Anlat dediler
Heyecanlı nutuklar attık
Koş dediler
Pankartlarla koştuk
Çoştuk,çoştuk
Niye çoştuk?niye koştuk?
Çünkü boştuk
Şimdi dolduk
Gördük,bildik
Puştu gözünden tanır olduk
Bilirdik zaten
Bırakın yakamızı
Yaşam için giyeriz
Yakasız gömleği
      

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ZEMHERİ

 

 
 

 


Seyrettim geceleri
Gökyüzünde yüzen
Yıldız kümelerini
Her akan göktaşı
Yoğun kar taneleri
Donmuş buz tabakası
Kurumuş ağaç dalları
Hani yeşil otlar
Nerede bülbül sesleri
Uçan garip böcekler
Kara,kara sinekler
Şarkıcı bal arıları
Neredeler onlar,şunlar
        Gitti ardına bakmadan
       Bahar
       Ayazlar ve ben
       Sokakta itler gezer
       Bir de ben
        Gel sen de
 
       Ne bilirsin zemherinin
        Onu yiyen bir bana

 

 
       Bir de itlere sorsun

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                İHTİYARLADIM
 
Ellerim titriyor,gözlerim görmüyor.
Kollarım tutmuyor,gücüm yetmiyor
Gençliğimde gezdiğim sokakları
Gönlüm arzuluyor,gözüm kesmiyor.
 
Mihenktaşı gibi dizildi yıllar,
Ölümü bekleyen, gönlümde keder.
Kırlarda meleşen koyun kuzular
Bana hüzün verir ,kalbim sızılar.
 
Saçlarım ağarmış,dökülmüş artık,
Dik yürüyen belim,bükülmüş artık,
Şu yalan dünyayı Gezen gözlerim,
Kendi dünyasına çekilmiş artık.
 
Değerim kalmamış artık bu elde,
Sevenim yok ki seveyim bende
Kabüllendim artık ihtiyarlığı,
Gençliğe elveda dediğim günde.
 
Ölümle aramda bir an mesafe
Bir anda, şu canın elveda nerede?
Azrail tepemde döner pervane
Elveda sevgiye elveda feleğe
 
                                                     Sema KAMACI
 
 
 
 
                       SEN GÖRDÜN ,SEN İSTEDİN
 
Ağla ey gözlerim,gülme ne olur!
Güneşin doğmasın, hep gecen olsun
Sana acımak mı? ,yalan sözlerim
Gördüm diye sana buğzederim
 
Bakma ey gözlerim,çat kaşlarını
Sızma ey kalbim, taş kesil ne olur.
Uzanma ellerim,onun eline,
İlkbahar geldi derken,kış olur.
 
Titreme ey sesim, sert konuş ona,
Kanarsan ey kalbim, içime kana,
Ağlama gözlerim, dayan ne olur,
Elveda deyeyim de, sonra çağla.
 
Ağlama ey güzel gözler, dursun yaşların,
Gitti diye matemlere başlarım,
Sızlayan kalbimle arkadaşlarım,
Buruk kalbimle güne başlarım.
 
Çökme ey dizlerim,dik dur yerinde,
Dönme ey bedenim,dönme geriye,
Bakma ey gözlerim,O sevgiliye,
Sen sevmiştin önce, şimdi sen ağla.
 
                                      Sema KAMACI
 
 
 
 
 
 
 
 
             ANNECİĞİM
 
Sıcak kollarında,aciz bedenim.
Bağrına beni de sar, anneciğim.
Yaş görmek istemediğim gül yanağında
Güllerin rengini al, anneciğim.
Cılız bedenimi,titrek gönlümü
Koynuna al beni, sar anneciğim
İzinler yolunda savuran rüzgar,
Beni savurmasın,tut anneciğim.
Aksetmiş, zalimin buğzu gözünde
Kahretme, ağlama gül, annerciğim.
Fetheder beldeleri, senden doğanlar.
Kalbine su serpte gel anneciğim.
Deme ki yavrusun,küçüksün, cocuksun,
Bir çocuk, en büyük lider bilesin.
Fatihte küçüktü, çağlar açtı.
Beni de bir fatih kıl anneciğim
                                   
                              Sema KAMACI
 

 

 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

                 ŞİMDİ
 
Geçmiş tarihinden şeref duyanlar,
Nefretle gözleri büründü şimdi.
Hayatı durduran Müslüman Türkler
Kendi sevdasına çekildi şimdi.
Şen gelen ramazan, güzel bayramlar
Noel ile yerini değişti şimdi.
Güzel vatanına gül diken ana,
Sokak çocukları doğurdu şimdi.
Cıhanı kafirden koruyan yiğit,
Kendi sevdasıyla yoruldu şimdi.
Fetih lezzetini tadan dudaklar,
Hürriyet derdi ile yarıldışimdi.
Semaya el açıp af dileyenler,
Zalimlik yoluna dizildi şimdi.
Sonsuzluğa hükmeyleyen şehitler,
Bizim gibilere darıldışimdi.
Dört mevsimin yaşandığı bu yurda,
şmanla her yanı sarıldışimdi.
Sevginin sonucu acı ayrılık,
Kader defterine yazıldışimdi.
               Geleceği vadeyleyen umutlar,
Kendi öz davasını kaldırdışimdi.
Tüm cihana şanın salan bayrağın,
Karanlık yönde savruldu şimdi
                                
                                        Sema KAMACI
 
 
 
 
 
 
 
 
                              DOĞANŞEHİR’İ SEVİYORUM
               
                Her dere vardır dermanı
Soğuktur suları, bol meyveleri
Güneşi, havası güzel insanları
                Doğanşehir’ i seviyorum.
 
ÇİFTÇİNİN DURUMU
 
Tarımda emekler hep oldu heba
Buğdayı, kayısısı, elması caba
Zararı, ziyanı sayayım daha
                 Bu yıl da aldık hava
 
PÜR HALİM
 
Ne baharım kaldı,ne yazım
 Elimde kaldı küçük bir sazım
       Ağlarım sızlarım çıkmaz avazım
           Hıçkırıktan sesimi duyuramıyorum.
 
Ederim feryat ahula zar
          Zarardayım, elimde kalmadı kar
        İşlerim bozuldu edemem minnet
       Bir gün olursa bana da himmet
        Düzelir işlerim,çekmem zahmet
 
Duran KARATEPE
 
 
 
 
 
 
 
 
KARA  GÖZLÜM
 
Kara gözlerini sevdiğim güzel
Yolunu gözlerim göresim geldi
        Sormasın halimi nicedir diye
Saçlarını tutup öresim geldi.
 
Bu nasıl sevdadır geldi başıma
Çevirdin yazımı kışa sevgilim
 Bir selam verip geçsen buradan
                        Şadolur gönlüm kara gözlüm
 
Bu nasıl aşkmış bu nasıl sevda
şürdün beni umulmaz derde
     Ben kendi halimde durduğum yerde
Kara gözlerini sevdiğim güzel.
                  Ne gül dedin ne gül deste
Yürürsün yolunda aheste aheste
 Ben sana olmuşum gönülden hasta
Kara gözlerini sevdiğim güzel.
 
 Bir efkardır aldı yüreğimi içimi
Söyleyemem işlediğim suçumu
Bölük bölük taradığım saçımı
 Kara gözlerine kurban olayım.
 
                     Bu ne gamdır bu ne keder
      Sanma ki hayat hep böyle gider
Bir gün olur dönersen eğer
             Ne gam ,ne keder kalır kara gözlüm.
                                                                       Duran KARATEPE
 
 
 
 
 
RUHUMDA FIRTINA
 
Bir fırtınadır durulacak sanmıştım
ılmış yelkenim seyre dalmıştım
              Deniz kabarmış dona kalmıştım
        Büyük limanda dalgalar durulur bir gün.
 
       Felek kırdı kanadımı kolumu
       Söyleyemem kimse bilmez halimi
       Unuttum ben baharımı yazımı
 Dermanım yok gülemiyorum ben gayrı.
 
                                                            Duran KARATEPE
 
 
 

 

 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                 
 
                                    YAŞAR AKSOY
 
1952 Yılında Malatya’ nın Doğanşehir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Polat Kasabasında tamamladı.
     1973 yılında Malatya Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesi Elektrik bölümünü bitirdi.Askerliğini Denizli ve İzmir Menteş kampında yaptıktan sonra Doğanşehir Belediyesinde elektrik teknisyeni olarak göreve başladı. Daha sonra Malatya TEDAŞ İşletmesine geçiş yaptı. Doğanşehir TEDAŞ İşletmesinde çeşitli görevlerde bulundu. Evli ve iki çocuk babası olan Yaşar AKSOY’un 100 e yakın şiiri bulunmaktad
 
                    
                              
 
 
      
           ANADOLUM
 
Üç tarafın deniz, bir yanın kara
Seni kucaklıyor Ege, Marmara
Tarihte beşiksin uygarlıklara
Bir mazi bağrında hey Anadolum.
 
Yedi iklim hüküm sürer üstünde
Hititler, Frigler… Yaşadı sende
Tarihi abide nice üstünde
Parlayan bir güneş gör hey Anadolum.
 
İstanbul, İzmir, Konya ve Van’ ın
Dünyalar biliyor tarihte şanın
Vatanı uğruna Mehmetçik canın
Çanakkale şahit hey Anadolum.
 
Kızılırmak, Sakarya ve Meriç’ in
Ergene, Samsunda meşhur pirincin
Antalya, Adana, Konya Ovasın
Bolluk ve bereket sen Anadolum.
 
Efes’ in, Bergama’ n, Harput, Boğazköy
Urfa, Pamukkale , Nemrut güzel yer
Tarih dolu dört bir yanın hele gör
Eşsiz güzellikte hey Anadolum.
 
Malatya’da kaysın, İzmir’de üzüm
Doğanşehir ilçem, Polat’ tır köyüm
Anadolum sende doğdum büyüdüm
Gel kucaklaşalım can Anadolum.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                DOĞANŞEHİR(ZİPETRA)
 
Roma döneminden kalma surların
Nasıl geçti o yılların Zipetra
Çalışkandı elbet o insanların
Meyvelerin ünlü idi Zipetra.
 
Halep yolu kenarından geçerdi
Yel ağacın, Sıtma pınar güzeldi
Savaşçılar kalelerden gözlerdi
Çok acılar çektin elbet Zipetra.
 
Hala durur o tarihi surların
Mazinde saklıdır geçen yılların
Toprak oldu bağrındadır canların
Bugün Doğanşehir adın Zipetra.
 
Selçuklular nice sende yaşadı
Keykubat şifayı sende aradı
Timurlenk geçerken ateşe verdi
Acılar içinde yandın Zipetra.
 
Kimler attı o surların taşını
Akıttı mı acı gözler yaşını
Nerden ne zorlukla çekti taşını
Ah bir gelip anlat Zipetra.
 
Sıtması olana Sıtma Pınarı
Deva imiş elbet akan suları
Ağrısı olana yel ağaçları
Şifa verir imiş, inanç; Zipetra.
 
Hala akar sessiz Sıtma Pınarı
Nicesine uğrak oldu taşları
Elbet vardır bir tarihin izleri
Mazin bağrında canım Zipetra. 
     
 
 
 
 
     SÜRGÜ BARAJI
 
Sürgü Barajı’ nın mavi suları
Akar gider, Ören ta Akçadağ’a
Elbet ki kaynağı, Takaz suları
Hayat verir nice bahçe ve bağa
 
Onunla yeşerdi nice bahçeler
Susuz toprak durdu nice seneler
Bu gün sarı sarı kaysı bahçeler
Sürgü sularıyla zümrüttür ova.
 
Nice sifonlardan tünelle aştı
Atamanlar çok didindi uğraştı
Sarıkaya, Samrı yazısın aştı
Ulaşarak vardı… ta Akçadağ’a
 
Sürgü Beldesinde var alabalık
Dertlere şifadır bu alabalık
Takaz ve çevresi çok kalabalık
Hizmet verir elbet hep insanlara
 
             
 
 
 
 
 
 
 
    GÜL DOĞANŞEHİR
 
Etrafında vardır tarihi surlar
İlçeler içinde gül Doğanşehir.
Yaşanmış nice ki tarihi yıllar
Her taşın bir tarihtir Doğanşehir.
 
Sürgü senin elbet güzel belden
Suları fışkırır Takaz’ daki gözden
Ayrılmaz elbet onu her gören
Göz bebeğin senin gül Doğanşehir.
 
Yolunuz düşerse Doğanşehir’ e
Uğramadan geçmen sakın Sürgü’ ye
Alabalıkları şifadır derde
Sürmeli pınarın var Doğanşehir.
 
Takaz’ ın suları barajı besler
Kanallarla Ören, Akçadağ… gider
Geçtiği yerleri hep zümrüt eder
Bahçeler diyarı gül Doğanşehir.
 
Polat Beldesinde var Bey Pınarın
Yemyeşil zümrüttür güzel çamların
Acı Pınar, Derbent, Şakşak Dağların
Tarihi yaylalar bil Doğanşehir.
 
Cinoğlu’ nun virajlıdır yolları
Bölük bölük karlı Polat dağları
Kıvrılır bükülür gider yolları
Burcu burcu kokar gül Doğanşehir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
     
             POLAT
 
Etrafını çevreleyen dağların
Kucaklıyor seni, sevgiyle Polat.
Ne yazık ki ormansızdır dağların
Bey Pınarın çamlı, ne güzel Polat.
 
Girişinde vardır, Kral Tepesi
Yaşanılmış nice tarih öncesi
Atizi, Karabük, Keşen çevresi
Tarihin izleri ne güzel Polat.
 
Bağrından kaynıyor Akpınar, Ülger
Nice ata dede konup içtiler
Bayazıt ormanın bu yıl kestiler
Adatepen yeşil, ne güzel Polat.
 
Sırakaya, Karamanlı ve Derbent
Acıpınar, Ballık yaylandır elbet
Eski yaylacılar göçtü nihayet
Damalataş mağaran ne güzel Polat.
 
Uzunok’ da atlar cirit oynardı
Ulupınar çeşmeleri çağlardı
Çebişin döşeği Bayazıt’ taydı
Geçen mazilerin ne güzel Polat.
 
Çil Ali, Kalemkaş, Göbelek Durdu
Şişşik Memo sana beste uydurdu
Guzkaya’ ydı Kara Musto’ nun yurdu
Geçmiş mazilerin ne güzel Polat.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  SÜRGÜ—TAKAS
 
Doğanşehir, Doğanşehir
Sürgü, Takas’ ın ne güzel
Suları hep hayat verir
Sürgü barajın ne güzel.
 
Alabalık havuzların
Serin olur gör yazların
Meşhur elma kirazların
Takas’ da kalbin ne güzel.
 
Savaklı, Altıntop, Hudut
Yolkoru, Çavuşlu, Fındık
Söğüt, Beğre ve Karadut
Köylerin vardır ne güzel.
 
Çığlık, Suçatı, Eskiköy
Yuvalı; çilek ünlü köy
Polatdere’ n kaysılı köy
Kaysı toplarlar ne güzel.
 
Şatıroba, Çömlekoba’ n
Dağa Yaslanmış Güroba’ n
Kornos, Asipınar yaylan
Kekik kokar dağı ne güzel.
 
Polat’ ta Akpınar, Ülger
Beypınar’ ında güzeller
Sağolsun çam diken eller
Yemyeşil zümrüt ne güzel.
 
Karaterzi, Dedeyazı
Mendil sallar bazı bazı
Meşhurdur muhtarın sazı
Methiyeleri ne güzel.
 
Kadılı’ nın üzümleri
Bağ bozarlar hep güzleri
Yolları yorar sizleri
Virajları var ne güzel.
 
Küçüklü, Elmalı Hopun
Örencik yayladır bakın
Kapıdere türkü yakın
Demiryolun var ne güzel.
 
Erkenekli erken eker
Mahsulü de erken biter
Kurucova hep su çeker
Motopompları ne güzel.
 
Yaşar Aksoy TEK’ çi idi
Gezdi tek tek köylerini
Nice gerdi tellerini
Gövde Belde ne güzel.
 
            
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
   POLAT BARAJI
 
Sayın Turgut Özal, attı temelin:
1985 1 Nisan günü
Sevince boğuldu Polat, Fındık;Topraktepe köylerin
Bugün hayırla anıyor sizi her kesim
 
Sayın Emiroğlu, sayın Muammer Şahin
Suya kavuşturdu nice köylerin
Öpüyoruz buradan tek tek ellerin
Güldürmüştür vatandaşın yüzünü
 
Mütahit firmaydı Nafiz Yürekli
Kamalı’ da büyük uğraşlar verdi
Tarlalar bahçeye döndü yeşerdi
Hoşçakalın tek tek kutlarım sizi.
 
 
 
             
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                  
                  
                                 Abdulvahap KAYGUSUZ
 
1959 Yılında Malatya'nın Yaka kö­yünde doğdu, ilk ve orta öğrenimini Ma­latya'da tamamladı.  Gündüz çalışıp gece okuyarak Malatya Akşam lisesinde bitirdi. Bu arada birçok meslek edindi.
Askerliğini Burhaniye'de yaptıktan sonra 1983 yılında Doğanşehir Halk Kü­tüphanesi Müdürlüğünde göreve başladı. Halen bu görevde bulunmaktadır.
Evli bir, çocuk babası olan A. Vahap Kaygusuz zaman zaman bazı mahalli ga­zetelerde köşe yazıları yazmakta Basıma hazır Bahtıkaralım adlı bir de roma­nı bulunmaktadır.
     
                            
 
           
 
   
 
 
 ANNEME...
Niye yoksun şartmıydı ki hemen gitmen.
Acelen neydi seni benden fazla özleyen mi
 vardı ki gittin.
Niyeydi bu acelen niye.
Hiç mi düşünmedin beni.
Bilemedin mi sıcaklığına ihtiyacım olacak.
Aklına gelmedi mi seninle dertleşeceğim.
Sana birilerini şikayet edeceğim.
Senden nasihat alacağım.
Ya hastalanırsam kim duracak başımda.
Sırtıma kim havlu koyacak.
Kim bekleyecek hastane kapısında.
Kim kapıda ağlayacak sessiz sessiz.
Kim dua edecek benim için.
Ya ağlamak istersem kime sarılıp ağlayacağım.
Kimin kokusunu duyacak kimin sıcaklığını hissedeceğim.
Anneler gününde kime çiçek vereceğim.
Neden gittin annem ya niye gittin.
Niye bıraktın beni.Geç gitsetdin,
biraz daha kalsaydın nolurdu sanki.
Cenneti zaten kazanmıştın
Zaten ayakların altındaydı
CENNET...
Geç de gitsen kimse senden alamazdı ki onu
Anneler gününde sana vereceğim tek hediye
Galiba FATİHA olacak
Bir de bir kucak dolusu GÜL sunacağım sana
Nur içinde yat CANIM ANNEM
Ruhun şad olsun...
SAFA GELDİN
Nerdeydin yıllardır bekletip durdun
Akan gözyaşıma mendil olmaya mı geldin.
Hasretinle yaram her gün kanıyor
Yoksa yarama melhem olmaya mı geldin?
Suya hasret çöl gibi kurumuş gönlüm
Susayan gönlüme yağmur olmaya mı geldin?
Varlığınla şenlendirdin, ne iyi ettin
Virane olmuş gönlüme sen safa geldin.                              
   
 
 BABAMA
 
Bir dağ’dın bana
Sırtımı yasladığım
Engin ve yüce
Keşke olsaydın şimdi
Sırtımı yaslardım sana
Bir ulu çınar’dın
Gölgesinde durduğum
Hayaller kurduğum
Keşke olsaydın şimdi
Gölgende yatardım
 
Bir büyük okyanus’tun,
Sessiz ve mavi
Durgun ve sevecen
Keşke olsaydın şimdi
Dinlenirdim sende
 
Dağım yıkıldı
Çınarım devrildi
Okyanusum kurudu
Keşke olsaydın şimdi
Sevgili BABAM               
 
          
 
 
 
 
    
         GİDERSEN
 
Olurda bir gün gidersen eğer
Ne olursun çabuk dönesin
 
Aslında hiç istemem gitmeni
Gene be bekletmeden çabuk gelesin
 
Ardına bakmadan gitsen bile
Yalvarırım bekletmeden tez gel
 
Gecinden versin Rabbim dönülmeze gidersen
Bende seni bekletmem çabuk gelirim
 
                   ***
 
       SANACAKLAR
 
Peşinden koşturup durma beni
Sana kandım sanacaklar.
 
Sitem edip durma bana
Seni kırdım sanacaklar
 
Öyle yan yan bakıp durma
Seni üzdüm sanacaklar.
 
O kadar da naz etme sakın
Seni sevdim sanacaklar.
                  ***
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                   SAKIN
 
Yüksekte olmana güvenme sakın
Senin üstüne de gölge düşer bir gün.
 
Gençliğine güvenip övünme sakın
Seninde saçlarına aklar dolarsa bir gün
 
Dolunay olup ışık saçsanda
Işığına engel vurulur bir gün
 
                  ***
 
          ÖĞRETTİN
 
Unutmuştum sevmeyi
Sen gelmeden önce
Nedir nasıldır
Unutmuşum
Ta ki sen gelinceye kadar
Yeniden öğrendim sevmeyi
Seninle sevdim sevmeyi
Hayatı sevdim
Doğayı sevdim
İnsanları sevdim
Yaşamayı sevdim
Yaşamı sevdim
Seni sevdim yeniden
Ne güzel ettin gelmekle
 
                    ***
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
            GÖNLÜM
 
Bütün rüzgarlar poyraz eser
Şarkılar hüzzam çalar hicran okur
Yağmurlar hep sağanak yağar
Parçalı bulutlu bu gönlümde
 
Gök gürler fırtınalar kopar
Şimşekler çakar dolu yağar
Afet olur tufan olur tayfun olur
Parçalı bulutlu bu gönlümde.
 
          GERÇEK DOST
 
Dostlarında kusur aramayandır
Dostlarını kusurlarılayla kabul edendir.
Dostlarının hatalarını yüzüne söyleyendir.
Dostlarının ardından dedikodu etmeyendir.
Dostunun yüzüne gülüp ardından kuyu kazmayandır.
Dostunu gerçekten sevendir.
Dostunun zarar görmesini istemeyendir.
Dostuyla alay etmeyen onu aşağılamayandır.
Dostunu koruyandır.
Dostunu sevendir.
Dostunun kötü gününde yanında olandır.
Dostunu dost bilendir.
Dostluğu bilendir.
Dostuna değer verendir.
 
                                     ***
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        BİZİM KÜBÜŞ
 
Siz Kübüşü tanımazsınız ki
Bizim Kübüş çok tatlıdır şeker gibi
 
Biraz uçuk biraz kaçık biraz deli
Tam Bakırköylük değilse de epeyce yakındır hani.
 
Çevre dostudur çevrecidir bizim Kübüş.
Hayatta jöle kullanmaz tükürükle biter iş.
 
Yazıktır der;Kirletmemek için çevreyi,
Çoktandır terketmiş yüzünü silmeyi.
 
Takım elbise giyer kıran tuvalet gezer.
Şapkasıyla kravatını tartsan epeyce eder.
 
Keşke yüzünü yalayan itler doymasa
Keşke kolların parıl parıl parlamasa
 
Keşke elbisen yemek listesi olmasa
Keşke çay içtiğin bardaklar ayrı konmasa
 
Keşke duvarları ayna yerine kullanmasan
Keşke biraz daha da az kaşınsan
 
Keşke baktığın kadınlar senden kaçmasa
Keşke yüzün bu kadar asık olmasa
 
O zaman daha tatlı olursun Kübüş
Dikkat et seni yemesinler Kübüş.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                 
BİZİM ORALARIN HAVALARI
 
Hangi havaları severim bilirmisin.
Tabi ki bizim oraların havalarını.
Ağlarsın ya bazen
Gözyaşların sel olur akar,
 
Hıçkırsın gök gürültüsü gibi,
Sonra göz pınarlarından fışkıran sicim gibi göz yaşı taneleri
Sağnak yağış olur.
Sel olur.
Açılırsın
Pürü pak olursun
Rahatlarsın hafiflersin ya
 
Durulursun engin deniz gibi.
Çarşaf gibi olursun ya o zaman
Yani yağmurdan sonra
 
Bizim oraların havaları da öyle olur.
Yağmurdan sonra
Gök gürültüsünden sonra
 
Her yan tertemiz olur.
Açılır gökyüzü
Güneş bir başka gülümser, bir başka parıldar.
Ufuk bir başka görünür.
Temiz ve uzak
Kalbim gibi,kalbin gibi olur her yan
Temiz sadece ve sadece temiz olur.
 
         
 
 
 
 
 
     **
 
         BİLDİM
 
Dolu bildim boş çıktı
Kuru bildim yaş çıktı
Kötü bildim hoş çıktı
Hoş bildim nahoş çıktı
Gece bildim loş çıktı
Narin bildim taş çıktı
Ayık bildim sarhoş çıktı
Tatlı bildim yıloş çıktı
Adam bildim bomboş çıktı
                    ***
 
        ÜŞÜYOR
 
Hava soğuk gün üşüyor
Yüreğim bu gün üşüyor
Sevginle ısıtmadın
Yüreğim her gün üşüyor
Hava soğuk çiğ düşüyor
Gönlüne gül düşüyor
Gülümü koklamadın
Kalbim senden küsüyor
 
                  ***
 
          GÖRDÜM
 
Gözlerinde zehir gördüm
Sözlerinde sihir gördüm
Çok uzak değilsin ki
Seni bende esir gördüm
 
             ***
 
 
      YAŞANMAZ
 
Ne sensiz yaşanır
Ne de sevgisiz yaşanır.
Seni sevmek bir bela,
Seni sevmek binbir bela
Ne seviliyorsun
Ne vazgeçiliyorsun
Uzun gecelerde varsın
Rüyada varsın hayalde varsın
Ama bir türlü bulamıyorum seni
Her yerde varsın da bende niye yoksun
Biliyormusun sevgine değil senin
Sevdana talibim
Sevgin zaten var
Bolca
Yeterince
Sevdan lazım bana
Çünkü o çok özel
O bambaşka
Kutsal ve erişilmez
   
       
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                          SEVGİMİ SERDİM
Yorgan yaptım sevgimi
Örtmen için üstüne
Yorgan yaptım gönlümü
Isıtsın diye seni
Yorgan yaptım yüreğimi
Sıcaklığını duyasın diye
Kitap yaptım kalbimi
Okuyup bilesin diye
Defter yaptım
Kalem yaptım sevgimi
Yazasın sevgimi diye
Anlayasın diye
Anlayabilirsen
BANA KALMAMIŞ
Ellere dağıtmaktan
Kendime almayı unutmuşum
Mutluluk denilen şeyden
Bana kalmamış
Sevgi nedir ki
Var mı bilen,
Veya gören
Ben gördüm
Alacaktım
Baktım ki yalnız bana kalmamış
Ya sevda
O yüce şey
Ulaşılamaz
Erişilmez olan
Gönüllerde gizlenen
Yüreklerde saklanan sevda
Ne yazık ki
Ondan da kalmamış
Bana bitmiş, ben gelmeden bitmiş
Bana kalmamış
    
 
 
 
            
                      MUSTAFA ÜRKMEZ
 
                   
 
           ADATEPE
                                               
Adatepe sende bahar gelince
Lale çiğdem birbirine karışır
Karın kalkar güneş sana gülünce.
Sümbüllerin navruzunla yarışır
 
Kar suların şırıl şırıl akarken
Şakşak dağı sana mağrur bakarken
Yağmur yağar sende şimşek çakarken
Kurdun ,kuşun çığlık atar bağrışır
 
Kavağında çiçeklerin bitende
Sarp kayanda şahın,doğan ötende
Son zirvende dumanların tütende
Toprağında börtü böcek çağrışır.
 
Bu can doruğuna çıkmak istiyor
Yücelerden sana bakmak istiyor
Gönül ateşini yakmak istiyor
Mustafa der;gözüm sana ağrışır. 
 
                 Mustafa ÜRKMEZ
           
       
       
        NE DERLER BİZDE      
    Evin saçağına diyorlar süyük
     Çok küçüğe minik ,iriye büyük
     Serçe kuşu cücük,üveyiğe höyük
     Yabani hayvana tor derler bizde
 
     Harman dövenine deriz ki gem
     Yaraya bere ,ilaca em
     Hayvan yiyeceği otuna yem
     Dumansız ateşe kor derler bizde
 
     Ekmek pişen taşın adı süvedir
     İki yaşlı inek ismi düvedir
     Yün düşmanı böcek adı güvedir
     Bazende uçmaya çur derler bizde
 
     Kanala hendek ,arkına harık
     Toprakta açılmış çatlağa yarık
     Su ile yapılan çamura mırık
     Betonlu duvara sur derler bizde
 
    Emineye emik,fatmaya fatik
     Çocuk ayakkabısı oluyor patik
     Süt yüzüne kaymak,ayrana katık
     Bir çeşit peynire lor derler bizde
     Yetişmiş bir mala denilir eke
     Keçi erkeğine söylenir teke
     Besili tosuna diyoruz böke
     Siyah koyunlara mor derler bizde
 
     Yastık yatak örtü,sedire makat
     Güç kuvvete mecal,bazen de takat
     El ile vurulan şamara tokat
     Birşeyi bükmeye bur derler bizde
   
    Anahtara kilit ,bazı da köçek
     Yeni bitmiş buğday tarlada göcek
     Üvendire meses,demiri mecek
     Sürülmemiş yere bor derler bizde
 
     Yıkanmaya çimmek,hamama yunnuk
     Giyime kuşama deriz ki donnuk
     Un için ayrılan buğdaya unnuk
     Namusa şerefe ar derler bizde
 
     Fistana zıbın,düğmeye kebe
     Biz amcaya emmi,nineye ebe
     Genç yiğide efe,çocuğa bebe
     Sevgiliye dosta yar derler bizde
 
     İnsanın yüzüne sima ve sıfat
     Yaramaz çocuğa haşarı afat
     Bir şey küçültmeye deriz ki ufalt
     İmkansız çetine zor derler bizde
 
     Buraya gel dersek diyoruz çağır
     Birin sesleniyorsak ünne ve bağır
     Ismarlama söze git söyle çığır
     Konuşmada söze cor derler bizde
 
     İki evlenirsen gelene guma
     El yüzü yıkama temizlik yuma
     Bir şey arzulama isteğe uma
     Bilgi öğrenmeye sor derler bizde
 
     Burçağa küşne,mısıra darı
     Kadına arvat, bazen de karı
     Yakışıklı goska,temize arı
     Hafife yeğli,hor derler bizde
    
 
     Merdivene denir sümbül
     Başörtüsü yazma,bazı da dolak
     Yırtığa dikilen yamaya ulak
     Yamaya dikmeye vur derler bizde
 
     Daha da zengindir bizim lehçemiz
     Herkese açıktır fikir bahçemiz
     Kıymeti ölçülmez dilde akçemiz
     Yeter ki zekanı yor derler bizde
 
     Mustafa ÜRKMEZ’im yazdım şiirim
     İlçemi sorarsan doğanşehirim
     Ben bir öğretmenim ozan,şairim
     İlime aşığa nur derler bizde
 
                                        Mustafa ÜRKMEZ
 
                
 
                  
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
         DOĞANŞEHİR
 
Doğanşehir malatyanın ilçesi
Kardeşim ilçemi görmeden gitme
Hertarafı kaysı elma bahçesi
İnsanına selam vermeden
               
Sürgünün takazı her şeye değer
Barajı hayattır görenler över
Polat’a bir yolun uğrarsa eğer
Çavuşlu ,fındığa girmeden gitme
 
Yolkor’da Çangazının deresi
Beypınarı bir mesire yöresi
Düğünü sünneti konuk töresi
Gönlünü kalbini sermeden gitme
 
Günedoğru ,Söğüt, Elmalı
Kapıdere ,Kadılıyı bulmalı
Bu köylerin misafiri olmalı
İnsanlık tadına ermeden gitme
 
Çömlekoba,çığlık şirin köylerin
Çalışkan insanı,hürmet eylerim
Kelhalil,suçatı selam söylerim
Dedeyazı köyün görmeden gitme
 
Eskiköyün meşhur peyniri balı
Yuvalıda kaysı süslemiş dalı
Polatdere köyü sekili yalı
Tereyağını bala sürmeden gitme
 
Hudut köyü Altıntop’u görmeli
Topraktepe nakış nakış örmeli
Reşadiye sulu gözlü sürmeli
Peynir sıkmasını sürmeden gitme
 
 
 
 
 
Eenek otobüs taşıt durağı
Sakaltutan yolcuların uğrağı
İç suyunu buz tutmadan bardağı
Pirzolayı ateşe germeden gitme
 
Pancar ,fasulyesi söylenir dilde
Ağaçlar içinde çiçeği gülde
Tütünü meşhurdur bükülür elde
Buyur bir sigara sarmadan gitme
 
Gördünse ilçemi gitme kaygılı
İnsanları birbirine saygılı
Gönüller gönüle temiz duygulu
Sevginin tadına varmadan gitme
 
Şiirle türkü yaz söyle şarkını
Gez çarşıyı pasajını parkını
İmar olmuş yollarını arkını
Reis başkanı sormadan gitme
 
Ben bir öğretmenim ilime aşığım
İlçeme şiirim mısra koşuğum
Mustafa ÜRKMEZ’im sana aşığım
Kalbden kalbe köprü kurmadan gitme
 
                                    Mustafa ÜRKMEZ
               
       
          
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                    POLAT
 
    Adatepe eteğine serilmiş
     Demirci çok Polat ismi verilmiş
     Senin gibi belde nerde görülmüş.
               
                Her halinle çokta hoşsun Polat’ım.
                Adın duyan sana koşsun Polat’ım.
 
     Homanızda pancarları sökülür
     Fasulyesi ambarlara dökülür
     Tütünü var fitik fitik bükülür.
 
                Ben adına türkü yaktım Polat’ım.
                Mısra mısra sana aktım Polat’ım.
 
     Adatepe şakşak dağı karşısı
     Parkı ile iç içedir çarşısı
     Meşhur olur reçeli turşusu.
 
                İçli köften oyulur mu Polat’ım.
                Yemesine doyulur mu Polat’ım.
 
     Polat halkı düğün dernek kurunca
     Geyik Ali davuluna vurunca
     Halay başı mendilini sarınca.
 
                Üç Ayağın hoş oluyor Polat’ım..
                Yahni pilav aş oluyor Polat’ım.
 
     Kozluk,Alaçayır,Devrent deresi
     Gükgük ,çavşaklının hoştur yöresi
     Düğünün, nişanın ,sünnet töresi.
 
                İnsanların mutlu olsun Polat’ım.
                Tüm günlerin kutlu olsun Polat’ım.
 
     Depecikle baypınarı arası
     Galamıdır ,sorgunmudur burası
     Çok meşhurdur sarhoşuyun narası.
 
                Unutulmaz sen dildesin Polat’ım.
                Tatlı şirin bir beldesin Polat’ım.
 
     Karahocalının kara taşları
     Garal tepesine konar kuşları
     Cinoğlu yolunun sarp yokuşları.
 
                 İner iner senin yolun Polat’ım.
                Tüm güzelliklerle dolun Polat’ım.
               
        Yolkoru köyümdür elim sorarsan
       Mustafa ÜRKMEZ’im beni ararsan
      Ben bir öğretmenim gönül yorarsan.
 
                Adını düşürmem sözden Polat’ım.
                Seni seviyorum özden, Polat’ım.
 
                                     Mustafa ÜRKMEZ
       
          
             
   
 
 
 
 
 
 
 
 
 
     BENİM GÜZEL KÖYÜM          
           
    Yolkorudur benim köyüm güzeldir
     Havasına ekmeğine doymadım
     Dersinin tepesinin adını
     Şiir yazıp mısra mısra saymadım
 
     Kanlıkolda buğdayını biçtiğim
     Akpınarda soğuk suyun içtiğim
     Yaz gelince Çangayaza göçtüğüm
     Çatdamında darısını soymadım
 
     Annacında türküsünü söyledim
     Hamurkesenine hayran eyledim
     Keşenine davarımı heyledim
     Çiçeğine ağacına kıymadım
 
     Kepirinde oğlağımı güttüğüm
     Toprağını çamurunu dittiğim
     Gezmek için pınargöze gittiğim
     Kütüklüde öküzümü yaymadım
        
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                     Dere tarla söğüt kavak dikili
                     Çangazası bölük bölük sekili
Kilisesi pancar buğday ekili
Su sesini şırıl şırıl duymadım
     Taşoluğun suyu akar durulur
     Kızılokta harmanları durulur
     Kış gelince davul zurna vurulur
     Düğününe derneğine doymadım
    Soğuk pınar testilerle dolunca
     Küpelekte mercimeğin yolunca
     Bahar günü güz ayları gelince
     Sevgin bende ben sevginden caymadım
 Çatalözde tahannebi has bağın
 İlkbaharda çiçek açar has yaprağın
 Kış gelince kar örtülü toprağın
 Üzerine kızağını kaymadım
     Karabacaklının özün överim
     Mercimek özünü çokta severim
     Değirmene gider bulgur döverim
     Seni sevdim sevmeyene uymadım
 Alayılan yeri koru meşedir
 Büyük çayır çimen çimen meşedir
 Bu bendeki sana özlem neşedir
 Ben gönlüme başka sevgi koymadım
     Hasretinle sana varmak isterim
     Şiirimde gönül yormak isterim
     Mustafa der ;seni sarmak isterim
     Taş toprağın insanına doymadım
           
                                 Mustafa ÜRKMEZ
 
              
 
 
 
 
               
 
                    DOĞANŞEHİR-2
                       Doğanşehir Malatya’nın ilçesi
            Her tarafı kaysı elma bahçesi
            Bak kardeşim sözlerimin türkçesi
 
            İlçem için şiir yazdım özümden
         Ben ilçemi sakınırım gözümden
 
            Güz gelince pancarı sökülür
            Fasulyesi ambarlara dökülür
            Tütünü var fitik fitik bükülür
 
            Doyamazsın havasına suyuna
            Gönlünü ver insanının huyuna
 
            Kerpiçtendir evlerinin yapısı
            Nakış nakış süslenmiştir hepsi
            Yeşil bahçe içindedir kapısı
 
            Sular akar şırıl şırıl seslenir
            Balkonları çiçeklerle süslenir
 
            Gar yanında güzel şirin parkı var
            İki keklik öte öte şarkın var
            Her bahçede evin köşkün barkın var
 
            İçli köften oyulur mu ellerde
            Yemesine doyulur mu dillerde
 
            Türlü türlü meyve dalda eğilir
            Kayısısı var tüm dünya da sevilir
           Armudu var nerde olsa övülür
          Söğüt kavak birbirine bitişir
         Dallarında türlü kuşlar ötüşür
 
          Sessiz akar sürgü suyu deresi
            Yeşil cennet sanki kıyı yöresi
            Bir kültürdür düğün dernek töresi
 
         Üç ayağın halay olur oynaşır
            İnsanları sevgi ile kaynaşır
           
            Kış gelince kar üstünde yürünür
            Bahar gelir yeşilliğe bürünür
            Takazı,barajı başka görünür
 
            Her köşesi bin kültüre karışır
            Gençliği var okumakta yarışır
 
            Belediye binasını gezmeli
            Yapılacak hizmetleri sezmeli
            Çay içmeli demliklerden süzmeli
 
            İnsanın hürmetine erelim
            Gönül alıp gönüllere girelim
 
            Hükümetin önü parka girince
            Oturup da tatlı sohbet edince
            Hürmet ile sevgi saygı görünce
 
                Doğanşehir ilçelerin gencisin
                Gönüllerde saklanacak incisin
               Yolkoru köyümdür selamım olsun
           
          Mustafa ÜRKMEZ’im kelamım olsun
            Ben bir öğretmenim kelamım olsun
            Seni yazdım mısralara satırda
            Unutmam ben yaşıyorsun hatırda
                                                  Mustafa ÜRKMEZ
                          
 
 
                                  
                
          
 
                     
                       O BOŞ DÖNMEZ
                                                  
                                                 Aşık Hanifi ÜNVER
 
                       Ecel gelirse eğer,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez
                        Gelmeye görsün bir meğer,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
                        Onun bir adı da ölüm,
                        Ne mazlum kor,ne de zalim,
                        Ne derviş kor,ne de alim,
                        Alır gider o boş dönmez.
 
                        O haktan emir alınca,
                        Ne deve kor ,nede karınca,
                        Bir gün kapını çalınca,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez
 
                        O her zaman,hazır nazır,
                        Sen ona her an hazır ol,
                     Ne sultan kor,ne de vezir,
                     Alır gider o boş dönmez.
 
                       
 
 
                    Pek yakındır sana ırak,
                        Kabristandır en son durak,
                        Ne usta kor,ne de çırak,
                        Alır gider,o boş dönmez.
 
                        Gönül boşa kırma hülya
                        Ölecektir bir gün dünya,
                        Demez enbiya,evliya
                        Alır gide o boş dönmez.                    
                     
                     Ol Resulün huzuruna,
                        Adap ile gelmedi mi?
                        Onu dahi almadı mı?
                        O boş dönmez ,o boş dönmez
 
                        Alırdık ondan feyizi,
                        Gitti,yetim koydu bizi,
                        Hani mürşidin niyazi,
                        Aldı,gitti o boş dönmez.
 
                        O ecel ki ,acısını,
                        Ta iliğinde duyulur,
                        Ruhunu bedenden ayırır
                        Alır gider,o boş dönmez.
 
                        O şerbet gayet çok acı,
                        Bir gün sende içeceksin,
                        Şu dünyadan göçeceksin,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
                       
                    Şöyle bir çevrene bakın,
                        Sana senden daha yakın,
                        Gafil olma bir an sakın,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
                        Sor gidenin birine,
                        Der giden kendi yerine,
                        Ümidin var mı yarına,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
                        Nerde olduğu görünmez,
                        Olduğu yerde gülünmez,
                     Ne zaman gelir bilinmez,
                        O boş dönmez ,o boş dönmez.
           
                    Kimin ham,kimin yetirir,
                    Elli,yüz demez bitirir,
Gelirse,alır götürür,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
Be gafil! Sanma sende güç,
O gücün bir gün olur hiç,
Kimin er alır ,kimin geç,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
Belki bir hekim olursun,
Çok derde derman bulursun,
Sanma ondan kurtulursun,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
Dervişler safına karış,
Zikre,tevhide alış,
Fırsat elde iken çalış,
Alır ,gider,o boş dönmez.
 
Demez bu genç ,bu ihtiyar,
Alır,gider diyar ,diyar,
İmanı olan bahtiyar,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
Kat kat yaparsın yapını,
Sanma ki aldın tapunu,
Çalarsa bir gün kapını,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
Gel güvenme ,ak akçene,
Bakmaz bağına,bahçene,
Ne doldurdun sen bohçana,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
O her sermayeden ettin kar,
Ömründen ettiğin zarar,
Bir top bezden başka nen var,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
O ecelin tuzağına,
Bir gün sende tutulursun,
Varsa iman kurtulursun,
O boş dönmez ,o boş dönmez.
 
Yüce hakkın huzuruna,
Bu yüzle mi gideceksin,
Hanifi sen ne edeceksin,
O boş dönmez ,o boş dönmez
 
                Aşık Hanifi ÜNVER
                       
                    
               
 
 
 
 
 
 
 
 
     SÜRÜNSÜN
 
Bana iftira atıpta
Dostu var diyen sürünsün.
Çalıp saza bakıpta
İçip, yer diyen sürünsün
 
Yaradan almış gözümü
Hakka bağladım özümü
Kader güldürmez yüzümü
Bu deli deyen sürünsün
 
Der hanifi nasıl edem
Başımı alıp nerelere gidem
Kendimi intihar edem
Canıma kıyan sürünsün
          
              Aşık Hanifi ÜNVER
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                        
 
                                               İdris ÇATI
 
1972 yılında Erkenek/Doğanşehirde doğdu.İlk,Orta ve Lise tahsilini Erkenek’te tamamladı.Halen Eskişehir Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümünde öğrenimini sürdürmektedir.Doğanşehir Lisesinde 5 yıl Çalıştıktan sonra Erkenek Mustafa Kemal İlköğretim Okulunda Memurluk görevini sürdürmektedir.Serbest tarzda şiiri tercih eden ÇATI’nın, “2004 Doğanşehir 1.Elma Şenliği Şiir Yarımasında 1. liği” yanında, MEB’ ın çıkardığı Eğitim dergisinde şiirleri yayınlanmaktadır.
İdris Çatı ,evli ve 2 çocuk babasıdır.
 
 
 
                                
 
 
DOĞUYA DOĞAN,ŞEHRİM
 
Bir şehir ,sevdasına yanan ateşler;
Kavrulman evvelki ateşlerin korluğundan
Mahsunluğun ,Yıkımlardan....
Ağlayışım kavuşmakla bulduğumuz aşklardan
Şimdi sende bütün sırlar
Nelere şahit ,seni çevreleyen surlar
Uğruna verilen savaşlar , mücadeleler...
Sana baktığımda bulurum kendimi
Lisanımı hoş gör heyecanımdan olsa gerek
Ben bugün sevmedim ki, evvelden sevdalıydım sana
Miladında gizli ,bütün sırlarlar kabulüm , Zipetra!
Kokuna ekilen umutlar, umudum Gül Şehir
Kokun aynı koku , yüreğin biraz buruk , Subadra !
Viranelerde bülbül olmak yakışmazdı sana
Sen tarihi işledin nakış nakış gelinlik bir kız edası ile
Gözlerin hala gizemli ,bakışların hüzünlü
Doğumunda çekilen sancılar ,benliğine yansımış
Yeni umutlarda ,gecenin şafağında Doğan,şehir
Gizemli Geçmişinde ,zamanın özünde bulmak seni
Sende yaşamak ,sende teneffüs etmek hayatı
Yeşilinde bulmak yaşamı
Pancarından almak tadı...
Kaysın ,elman ,tahılın bütünler tabiatını.
Yollarına sevgi motiflerini işleyerek
Her mozaiği umut umut ektin caddelerine
Beldelerinin hoşluğu damlamış içine.
Motifleri işlenmiş gözyaşlarıyla asırların mendiline
Mayasını tarihten alan ,gönüllerde tutan şehrim.
Doğuya Doğan , şehrim...
                                         
 
 
 
 
 
 
                                     
 
 
        
                 AYRILIK
                           
Zaman sevgidir sende denizler leyladır.
Kulak ver tükenmeyen feryadıma
Ey dikenli yollarımı kendine bağlayan güzel
Hayalimin çevresindeki dilber
Gülümseyince kalbimde gül büyüten mehtap
Sen ki güzel yüzlerin belki en güzelisin
Güneş gibi ufkuma doğupta yanan gözlerin
Islaklığını içip de kandığım gözlerin
Bu çırpınışın neye geceye mi,gurbete mi,hasrete mi
Bilirsin sanadır susuzluğum sönmeyen hararetim
Tam ortasında kalmışım saçlarının darmadağınık
Hayatın sonbaharına bürünmeden rengim
Yitirmeden billur ve yemyeşil enginliğimi
Dizginlemeden yüreğimdeki özlem ırmağını
Beni kollarına al uyut sonsuzluğa değin
Yüzüm de dalgalansın mavi örtün
Göreyim elmas gibi parlayan bakışlarını
Göreyim gönlüme çiçek çiçek ektiğin gülüşlerini
Hayat rüzgarı ayrı ayrı yerlere savurdu bizi sevgilim
Ama menzilim sensin
İşledim kendime nakış nakış her halini
Üzülmemek içten mi ayrılığı düşündüğüm her an
Göğsümden bir parçayı söküp götürüyor
Ve matem,hicran sis misali her yanımı sarıyor
Artık kaküllerin yıldızlar gibi mehtabımı süsler
Kalbimde yeşeren güllerini koklar dururum
Islak sinesine çekilirim iki çift gözün
Tükenir biterim sevda şarkılarıyla
Ellerim duaya kalkar başım sabıra kapanır
Gözlerim yüzüne mapus olur
Her yanım hüzün kuyularında asılı kalır
Toparlayamam şehrin sokaklarına dökülen anılarımı
Kala kalır her şey ümitlerimde ümitsizliklerimde
Zaman zamansız sararır burada her vakit
Ah ayrılık yokmusun sen              
 
 BİRAZ UMUT OL
 
Umudu geceye verme !
Karanlığı bir çıngıyla aydınlatırsın sen
Gücünü yalnızlıktan alma
Acizleri beğenmezdin hani
Yinemi bırakacaksın kendini
Kaybedilmişliğin koynuna
Yine başkamı bakacaksın hayat
Yine solgun bir gül mü olmak istiyorsun
Ayazda don vurmuş
Sen hak etmediğin bir düş mü kurmak istiyorsun
Yorgun biçare bir bitkini mi oynamak istiyorsun
Yaşam tiyatrosunun son perdesi mi olmaya çalışıyorsun
Sen her günün umudu
Kendini böyle bırakırsan
Kim umudu çiçeklere nakşeder
Kim rüyaları hayra yorabilir
Kim hayali güzel kurabilir ki
Nasıl güzel görebilir yaşamın manzaralı kesitlerini
Neden hayat yaşananlara değer neden güzel diyebilir ki
Kalk göster yine kızgınlığın
Hırçın dolu bakışlarla
O meşhur nükteli sözünü söyle
Ve gülümse gözlerinin içinden
Güzel şarkıların yaşam sevincini simgeleyen
Nakaratlarını tekrarla haykırarak
Ne olur yıkık durma
Gücünü güçsüzlerden de alma
Yine kendin yine umut ol
Yine sorun ol insanlara
Yine virgül koy hayata
Hep sevil yüreğinden
Gülümse gözlerinin içinden
 
 
 
 
 
 
ÖKSÜZ BIRAKTIN BENİ
 
Bugün öksüz yakaladın beni
İçimdeki yetim daha büyümedi
Susuyor bak yüreğim
Bugün sağır kulaklarım,görmüyor gözlerim
Bugün dudaklarım kenetli
Bugün beni boğar yalnızlık
Kalemler yazmaz oldu umut bakışlım
Çizemez oldum cennetin resmini tabloma
Bugün bildiğim bütün dualarla
Yüreğimdeki gariplik sana
Mağrur gözlerimdeki yaşlar
Dudaklarımda biriken çaresiz kelimeler
Sanadır umut bakışlım
Bugün ajandama senin adına not düşülen sayfa
Çelimsiz bedenimdeki yorgun uyku sersemliği
Fırtınalı gecenin ortasında kalan sevgim
Gecenin bölünmüşlüğündeki gizemli düşlerim
Sanadır umut bakışlım
Bu gün bir iyilik yap bana
Duanın yüreği ile
Güneş gibi doğarak gel bir sabah ansızın
Yüreğimdeki karanlıkları aydınlat
Bir gece ansızın karanlıkları parçalayarak
Yıldız yağmuruna tut inadına gökyüzünü
Aydınlat aka çalan saçlarımı
Aydınlat ki sevgi sözcükleri dökülsün
Titrek tonlarda dudaklarımdan
Bir umut ,bir sevgi kıvılcımı ile gel ansızın
Yaşadığımı bileyim ,yarını seveyim
Hayat öykülü ezgilerle gel 
Gül yüzünle,gül kokunla gel ansızın
Gülümsemeyle gel ,ben kahrımı çekebileyim
Bir muştu ile gel umut bakışlım
Göz yaşlarım kurumadan gel ansızın
Geldiğinde sevinçle coşku ile ağlayabileyim
Bir dua ile sevginin yüreğinden gel
Coşku ile Tebessümle gel ansızın
Ben umut gülüşlerinden gülümsemeyi öğreneyim...
                                  
                                 GELDİĞİN GÜNDÜ
Ben kirli sakalıyla içinde bir şeyler ölen bir adam
Yaşamın kanattığı kan kaybıydım
Yüreğini don vurmuş
Sıcak bir düşe ,sıcak bakışlara hasret...
Yalnızların hikayesini yazan ıssız umutta
 bulurdum kendimi
Karlı günde içimdeki boşluğa aldırmadan
Dimdik durmaya çalışıyordum.
Bana geldiğin,
Gözlerinde aşkın çehresi belirdiği gündü
Yüreğimdeki titrekliği anlatamam hala...
Sende de vardı bir şeyler sanki
Yüreğinde solmaya yüz tutmuş bir gül
Bir kaçış vardı bir şeylerden
Ama prensipliydi adımlarından belliydi 
Gözlerinde yaşanırdı kadersizliğin resmi
Mevsim kış olsa da ,tanıdık bir mevsimin ilkbaharıydı
Benliğin gölgesinde,mantığın ötesinde bir sevgiydi
Biraz kırılgandık ,salının sendromunda
Çarşamba başkaldırırdı duygular
Sevinci başkaydı,coşkuları farklıydı
Benim şiir denemelerim senin
Senin güzel gözlerin vardı
Yeşili çok sevsem de maviyi de özlerdim
Mavi çok yakışırdı sana saçlarını saklasa da
Akşamları neleri aşar gelirdim
Ten kokulu odana konuk olurdum
Bildik şarkıları söyler kekeme sözcükler kurardık
Cuma günleri sancıları başlardı perşembeden
Beyaz bir minibüs vardı
Sensiz gitmemeye yeminliydi
Saat bilmem kaçı kaç geçe
Ne tuhaf değil mi sana olan sevgim
Beyaz bir minibüs ,uzak bir kent kurbanı oldu
Şimdi düşünüyorum da seninle yaşadığımız aşk
         Uçurtmaların özgürlüğü kadarmış ama ben kabullenemedim...     
                                       
                      
           KARDAN ADAM                      
Adamın hası gerek diyordum
Dizlerimin üstüne oturmuş dua ediyordum.
Güzel görenin değil alanın diyordum
Bir dua sonrasıydı avuçlarım açıktı
Tabiat bembeyazdı ama kardan adam yoktu
Yüzünü sevinçli turnalar getirdi
Kanatlarında usulca bıraktılar göksu’nun kenarına
Kokun yayıldı bahar gibi kırlara
Üşürmüydü saçlarım sıcak ellerinle dokunsaydın
Uzun sürdü bu yakarış ,
Sığmadı meleklerin kanatlarına dualarım
Arta kalanını avuçlarında taşıdılar Allah’a
Anamdan duymuştum
Adamın hası nimeti ikiye bölüp çoğunu sana verendir   derdi
Daha otuz yaşımın akşamıydı
Yeni yolcu etmiştim yağmur sularını yarin gözlerine
Geriye kalandı toprak kokusu ,Senin yokluğun
Çocukluğumun uykusu ve dualarım
Büyüttüklerime tutundum,yüreğimin yeminli her köşesinde
Herkes duydu bir sen sustun
Çünkü yoktun hem de habersizdin
Her yanım sana tutuşurken
Umudu da umutsuzluğu da sana yazdığımı...
                                                  
                 
 
 
 
 
 
 
     SEN AKLIMA GELİRSİN
Ne zaman Seni düşünsem içim ürperir
Geldiğin ilk gün gelir aklıma,
Yıpranmış sesinle ifadesiz kalan
Seninle geçen her saat,her gün gelir
Sen gelirsin, güzel gözlerin gelir
Yeni bir hayat doğar,Umut olur yalnızlığıma
Kalbimde gül büyüten
Gülümsemen gelir aklıma
Beni mutluluk ninnisi ile avutan
Zamanı delip geçen sesin gelir
Beni özgürlüğe uçuran...
O iki beyaz güvercin ellerin gelir
Prensibli adımların gelir ,
Yürüdüğünde yüreğini titreten yolların 
Dolaştığımız patika yollar,dağlar gelir,
Özgürlük ezgilerini söylediğimiz...
Heyecanla adımızı yazdığın o taş gelir
O güzel kardeşler var ya onlar gelir aklıma
Gözlerindeki sevgi ifadeleri ile beni sarar
Konuştuğumuz o nükteli kelimeler gelir
O beyaz minibüs gelir aklıma...
Bir cumartesi sabah saat bilmem kaçı kaç geçe
Kırık bir vazo solgun , bir gül gibi gidişin gelir  
Ne yapsam unutamam yaşadıklarımızı...
Sevgindi sevgilerin en yalansızı...
Şimdi ne zaman beyaz bir gül görsem
Beni uzun uzun süzdüğün gelir aklıma
Ne zaman beyaz bir minibüs görsem
Sensizliğin hüznü dolar yüreğime
Güzel yeşil gözlerin,ipek kokulu saçların gelir
O eşşiz hatıralar bütün gelir aklıma
Tutunduğum güzel kelimelerin
Seni seviyorum dediğin an gelir
Tertemiz kalbinde hala bana duyduğun sevgi gelir aklıma 
Bana geldiğin ilk gün gelir
Unutmadığım O güzel günler bütün gelir aklıma...
 
 
 
 
 
SAATLERDEN BİR SAAT  
Saatlerden bir saatti
Bir gülüşün yakardı beni
Bir de oyalardı duruşun
Yokluğuna bir yokluk eklenirdi
Farkında değildin
Saatlerden bir saatti...
Sigara yaktığım vakitlerde
Seni izlerdim
Öylece beklerdin Üzerinde gezindiğimi bilmeden
Bir sigara dumanı farkedilirdi, bir de güzel gözlerin
Damla damla akardın içime
Seninle çoğalırdım duymazdın
Saatlerden bir saatti
Seni Her görüşümde
Heyecanımı gizleyemezdim taşardı her yanıma
Ama senin telaşlı ve umursamaz tavırların vardı
Halimi sen hiç bilmezdin
Saatlerden bir saatti.
İsmin gelirdi aklıma
Dudaklarım kanardı tekrarlamaktan
Sözlerin gelirdi
Yorulurdum güzel kelimelerine tutunmaktan
Her halin başka yaşanırdı bende
Ama sen hiç görmezdin
Saatlerden bir saatti
Bakışlarındı çarparak bedenimi parçalayan
Bir deniz heybetindeydi gözlerin
Vurulmuşluğumu kurşun gibi delen
Yine de ulaşırım sana kan ter içinde
Gündüzüne gözlerine
Avuçlayacağın bir gül misali
Ama sen solduğumu bilmezdin
Saatlerden bir satti
Sohbetin gelirdi aklıma sevinirdim
Düğümlenirdi kelimeler sana söyleyemezdim
Sevgiye kucak açan varlığınla
Erirdi yüreğim ellerinde
Kalbime yazdığın
O çünkü adındı ,heyecanındı yazdığın
Ama sen hiç okumadın.         
SENİ ANLATMAK
 
Zambağın ten kokusu
İlk defa açmış utangaç tavırlı gül
Duyguların en güzel hitap şekli
Umudun gün doğuşundaki sabah yıldızı
Güzel gözlerin tutsak hali
Yüreğin saflığındaki masum çocuk
Sevgi diyarının küçüğü
Bir şehrin ortasındaki saf yüreği
Karanlık loş sevgi tabelası
Senin utangaç tavırların umut gülüşlüm
Çekimser sevginin adres defteri
Bülbülün gül aşkı 
Seni yazmak yürek ve cesaret ister
Kelimeler aciz kalır diye korkarak
Birazda utanarak...
Tarifin mümkün olsa kolayda
Şimdiki halim lisansız
Hangi dilde yazdığım belirsiz
Keşke farklı ortamın
Farklı yüreği olsan
Sen hep şefkatin yüreğindeki
Engin denizlerde yüz umut gülüşlüm
Sevgi dolu kelimelerle saklambaç oyna
Bir gün sevdanın büyüsünde
En güzel ezgilerini söyle
Sevinç kelimelerine ünlem ol
Yüreğini sıcak duygularla saran
En güzel kelimeler duy umut gülüşlüm
Umut ol gözyaşı sahillerinde
Kirpiklerini ıslatan insanlara
Seni yazmak seni sınırlamak olur
Seni anlatmak seni tarif etmek
Hem de bu lisan bu tarifle
İfadeler titrek tonlarda
Seni anlatmak çok zor umut gülüşlüm...
                      ADAM GİBİ BİR ADAMLA..
           Ağır bir ceviz ağacıydı.
Gölgesinde Oturduğumuz.
Ağır bir adam ,Adam gibi adamla..
Sığmaz bir haldeydi, yüreğine aşkı,
Konumundan olsa gerek,
Taşsa da ,bend kurar, Gem vururdu.
Her halinden belliydi.
Kaleminde biriken güzel kelimeler,
Damlardı beyazlara,
Sevgi sözcükleri,saklambaç oynayarak,
Dökülürdü ,Dudaklarından...
Dere yatağında benliğini bulan,
Suyun çırpınışları arasinda
Kaybolmayan sesiyle,
Nükteli kelimelerle başlardı, sözcük sayımına
Kalbinde biriktirdiği sevgiyi,
Aka çalan saçları ele verirdi...
Hayatın kanattığı ,kan kaybına ektiği,
Umut çiçeklerinin kokusu kalmıştı,
Ellerinde tütem tütem...    
Kuraklıklara adanmış yağmurlar gibiydi.
Yeşilde ,umutta bulurdu kendini.
Fikirleri rengini verirdi ,yeşerttiği güllere
Kırmızı ,sarı,beyaz,pembe...
                      En çok da sevdiği gelincik rengi al’ı....
Ağır taş batman döğer, derdi ninem
                        Ağır bir adamdı ,adam gibi adamdı.
Ufkuna göçerdi bütün kuşlar
Renkli şafakları sever
Demli söylerdi unutulmuş türküleri
Düşüncelerinin içinde barındırdığı
En değerlisi ,en büyüğü fikriydi
En güzel hediye olarak aldığım... 
Düşüncesi, düşüncemdi,
O kadar büyük düşünemesem de....
           Ender bir kalem,Adam gibi adamdı.
          
 
 
 
 
 
 
 
  ŞİİRCE  DOĞANŞEHİR
                                          
Milat’a dayanır tarihi,Romalılar ile güldü talihi.
Bizans verdi adını:Zipatra,daha sonra geçti İslama
 
Danişmend şehre Türk mührü vurdu,
Sonra Selçuklu ele geçirdi bu güzel yurdu.
Alaaddin Keykubat bu güzel beldede doğdu.
Şehzadeyken Hapsoldu ve burada sultan oldu.
 
Selçuklu sultanı hastalandığında hekim dedi şöyle:
Gülşehri al abad eyle.Orada istirahat eyle.
Bir belde-i tayibedir ki ol şehir,
İyileşmezsen ne istersen onu söyle.
 
Gülşehir oldu Osmanlının elinde
Güzelliği padişahların dillerinde
Viranşehir oldu, Timur şehre gelince.
 
Şehir canlandı,Subadra adıyla Besni’ye bağlandı.
1855-1929 yıllarında artık Sürgü’nün bağıydı.
Rus zulmünden kaçan Kars-Artvin halkı
120 hane ile gelip Viranşehir’de kaldı.
 
Akçadağ’a bağlıyken Viranşehir’e geldi İsmet Paşa,
Yakışmaz bu size diye attı ismini ataşe,
Dedi Doğanşehir adı buraya pek yakışa,
1946’da Malatya’ya ilçe oldu tek başına.
 
Esat Doğan ilk başkan,Osman Akçalı ilk Kaymakam,
Hanifi Bayram ve Avni Kula ile sürüyor bu makam.
 
Öbek öbek insan gelip yerleşti şehre,
Baraj suyu ile şehir döndü nehire,
Bet,bereket arttı,depolar doldu zahire,
Ünlendi elma,kaysı,pancar ve fasulye.
 
Muhaciri,Argalısı,Adıyamanlıs ıaşireti,
El ele verip Doğanşehir’i yüceltti.
Birlik ve kardeşlik yel olup her yana esti,
Şimdi daha çok çalışmak, gelişmek vakti.
 
Halk Aşıkları var,Hak için yazıp,söylerler
Kadınları güzel yemekleri ile yolu gözlerler
Gurbete gidenler buraları çok özlerler
Gezenler bu güzellikleri itina ile süzerler
 
Yaz olunca düğünlerle şenlenir,
Ölümlerde herkes acıya sahiplenir.
Böyle belde her yerde söylenir.
Gülşehir adı ile ünlenir.
 
Erkenek’in havası,suyu,bahçeleri boylu boyu
Polat’ın türküleri söylenir asırlar boyu
Sürgü,Takas’ı,Pınarbaşı’sı ile sanki su yolu,
Söğüt,Gövdeli,Kurucaova yeşillikle dopdolu.
 
Yeşillikler beldesidir Doğanşehir
Suları,kanalları sanki nehir
Güzellikleklerini gelip, edin seyir
İnsanları kültürlü,çoktur sanaatcı ve şair
 
Elma,Kayısı, Fasülye,Üzüm,Kiraz,Çilek…
Her şey yatişir, Doğanşehire ne ekersen ek.
Alabalığı,Balı, Mahmut Atabay’ıda ekleyerek
Tarihte;Zipetra ve Gülşehri adları var,daha ne deyek!                                                                                “                                                                     E.S
 
 
 
                                                 Ender SÜMER
 
 
                       
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                          BEN BİR ÖĞRETMENİM
             Ben bir öğretmenim ilk zamandan beri
           Adem’dim insanlığa konuşmayı,ziraatı,ateşi öğreten.
            Sonra İdris oldum insanlığa dikişi belleten.
            Nuh idim ilk gemide tufanda yüzen.   
            Musa idim Tur dağında Mevla ile görüşen.
            Süleyman idim kuşlarla,karıncalarla konuşan.
            Ben bir öğretmenim.
            Firavunlar,Nemrutlar diz çöktü önümde.
            İbrahim’dim ateş gül oldu elimde.
            Bazen İsa oldum görmeyen gözleri açıp,
            Ölüleri dirilttim Rabbimin izniyle.
            Ben bir öğretmenim,
            Hızır oldum gezer dururum gönüllerde.
            Hatem’ül enbiya idim saçtım rahmeti alemlere.
            Şefaatçıyım kıyamettte mü’minlere
            Ben bir öğretmenim,
            Şems’iyim Mevlana’nın ,Taptuk’uyum Yunus’un
            Hoca Ahmet Yesevi’siyim,Hacı Bektaş-ı Velisiyim
             tüm Anadolunun.
            Abdulkadir Ceylani’yim ,İmamı Rabbaniyim
Gönüllere aşkı nakış nakış işleyen.
            Ben bir öğretmenim
Lokman hekim’im,İbni Sina’yım.
İnsanlığın şifa kaynağıyım.
Ben bir öğretmenim,
Akşemsettin’im,Molla Gürani’yim,Molla Hüsrev’im
Çağ açan fatihler yetiştiren.
Ben bir öğretmenim,
Said’im,Süleyman’ım,Mustafayım,Kemal’im,Akifim
Atıf’ım,Necip’im,Ayşe’yim,Rabia’yım
Benim eserimdir tüm güzellikler,
Bazen bir insanın gözünde bir ümit ışığı,
Bazen de bir yavrunun gönlünde bir damla sevgiyim.
Ben bir öğretmenim,
Aydınlatıp dünyayı mum gibi eriyen.
Tüm varlığını insanlığa adayan.          ENDER SÜMER
 
 
 
                                      
    ZULM İLE ABAD EDENİN,SONU BERBET OLUR!
Riyakarlık yapıp el,etek öperdin
Sonra da adamın arkasından söverdin
Tatla yediğinin,acıyla çıkmayacağını mı sandın?
Allah’ı unutup nasıl da şeytana kandın.
 
Müslümanlığı kimseye bırakmaz,takva geçinirdin,
Suyu üfleyerek içer,yiyeceği titizce seçerdin,
Kul hakkını kolayca yiyebileceğini mi sandın?
Ahireti unutup,dünyaya nasıl da kandın.
 
Size göre kul hakkı yense,ne olur!
Ev,araba ,çiflik,itibar bol olur.
Ağlayanın malının gülene hayr edeceğini mi sandın?
Kevser’i bırakıp Gayya deresine nasıl da daldın.
 
Hak yiyerek malını yaptın, deste deste
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste
İslam maskesi ile insanları aldatacağını mı sandın?
Mahşeri unutup,nefsine nasıl da  aldandın.
 
Size göre iman değil,para her şeymiş meğer
Halbuki bu, Allah katında en alçak değer
Kul hakkıyla,ibadetinin kabul edileceğini mi sandın?
Ebedi saadet dururken,dünya malına nasıl da kandın
 
Her an ah ederim,yüreğim yanık,
Tesellim var.Ahirette ben davacı,sizler sanık
Musalla taşında hakkımı helal edeceğimi mi sandın?
Üç kuruşa tamah edip, ateşe nasılda daldın.
 
Bu dünya imtihandır,gelir geçer.
Dinle, bu nasihatıma kulak ver,
Ata  baba eder , evlat öder.Hep böyle olur,
Zulm ile abad edenin,sonu berbat olur.
                                                     Ender SÜMER
 
 
 
 
 
    YAPRAK-TOPRAK
 
Yere düşmüş kuru bir yaprak
Kim bilir neleri gördü yaşayarak
Rüzgar karşısında nazlı nazlı salınarak
Hangi mis kokulu çiçeğe arkadaş oldu
Hangi leziz meyveye gölgelik oldu
Hangi böceğe yuva oldu
Hangi kuşlar kondu
Nice yağmurlarla yundu
Nice fırtınalara karşı koydu
Sonra sararıp soldu
Artık yükseklerdeki saltanatı sondu
Yücelerden düşüp
Ayaklar altına kondu
    
Ey bir avuç toprak
Sen nice bir candın
Aşıklareı ağlatan canandın
Damarlarda akan kandın
Hangi aşklarla yandın
Nice yalan sözlere kandın
Hiç ölmeyeceğini mi sandın
Susmayan dilin konuşmaz olmuş
Mah cemalin çürümüş turap olmuş
 
Ey kuru yaprak!
Ey bir avuç toprak!
Bir zamanlar sizlerde bizler gibi candınız,
Nice aşığı ağlatan canandınız.                                     
                                         Ender SÜMER
                 
                            
                      
 
 
 
 
 
 
                
      FOTOĞRAFLAR
 

 

 
Geçmişin derinliklerine daldım

 

Albümdeki resimlerime baktım
Yıllar öncesi hatıraları andım
Öylece durup bakıyor resimler
 
Şu çocukluğum,şu ise gençliğim
Ne çok değişmiş şimdiki çismim
Sanki O günleri yaşadım
Boşuna ah o günler,deyişim
 
Gözüme takıldı ölmüşler
Ölmüyecek gibi de gülmüşler
Kimi gelinlik,kimi damatlık giymişler
Acaba niye bu dünyaya gelmişler?
 
Sahiden yaşadım mı bu resimliği
Cocukluğu,gençliği,askerliği
Ne güzelmiş eşimin gelinliği
Resimlerde çok donuk geçmişin derinliği
 
Birileri bir gün resmimize bakacak
Onlarda bizi ahla,vahla anacak
Arayacak ama bulamayacak
Belki bizim gibi onlarda aldanacak
 
Ey fotoğraflar,ey hatıralar!
Artık canlanmasanız da olur
Anladın ki siz Hayat rüyasının belgelerisiniz
Biz gitsek bile siz kalanlara bir ibretsiniz.
                                                    Ender SÜMER
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                         DOĞANŞEHİRİMİ GÖRESİN
 
Zipetra’dır hem Viranşehir eski adı,
Özal ile İnönü adını andı.
Hiçbir yerde yoktur havası,tadı
Gelesin de bu diyara gelesin
Gelip güzel Doğanşehrimi göresin.
     
       Geçmiş için bakasın kaleye, sura,
      Doğa güzelliğidir sulu mağara,
       Şifa için maden suyuna uğra!
       Gelesin de bu diyara gelesin,
            Gelip güzel Doğanşehrimi göresin.
 
 Mızgı,Fındık,Elmalı’yı gezesin,
 Takas’a gelip alabalık yiyesin.
 Erkenek’te soğuk sular içesin,
 Gelesin de bu diyara gelesin.
 Gelip güzel Doğanşehrimi göresin  
    
        Kayısı,elma,balı,pancarı var,
        İçli köfte,helle boranısı var,
        Saymakla bitmez daha neleri var,
        Gelesin de bu diyara gelesin,
        Gelip güzel Doğanşehrimi göresin.
 
Polat türkülerini ozanlar söyler,
Altı beldesi var,otuz da köyler,
ŞAKİR memleketini valla çok sever,
Gelesinde bu diyara gelesin,
Gelip güzel Doğanşehrimi göresin    
                                                 
                                        Şakir OLMUŞ  
            
                           
 
 
 
 
 
             
             ŞEHİT ÖĞRETMENİME
 
Çiçek çiçek öğrencidir onun konusu
Hedefi yüceltmek bütün ulusu
Vatanını sevmekmidir tek suçu
Kurşun sıkan el kırılsın şehit öğretmenime
 
Görev verilirse her yere gider
Her gün her ay her yıl fidanlar diker
Yorulmaz bu yolda ömür de biter
Cennette yer olsun şehit öğretmenime.
 
Kurşun sıkılan yer Diyarbakır Beştepe
Mezarın üstüne yağar kar sere serpe
Arkanda bıraktın dul hanım körpe
Rahmetler dilerim şehit öğretmenime
 
Bıraktığın yerden devam ederiz
Gerekirse bu yolda bizde gideriz
Açtık elimizi dua ederiz
Bizden selam olsun şehit öğretmenime
 
Bir harf öğretene köle olunur
İnsan öğretmene düşman mı olur
Şakir derki sizden hesap sorulur
Ahirette hesap ver şehit öğretmenime.
 
                         Şakir OLMUŞ
 
     
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
             ŞEHİT ÖĞRETMENİME
 
Çiçek çiçek öğrencidir onun konusu
Hedefi yüceltmek bütün ulusu
Vatanını sevmekmidir tek suçu
Kurşun sıkan el kırılsın şehit öğretmenime
 
Görev verilirse her yere gider
Her gün her ay her yıl fidanlar diker
Yorulmaz bu yolda ömür de biter
Cennette yer olsun şehit öğretmenime.
 
Kurşun sıkılan yer Diyarbakır Beştepe
Mezarın üstüne yağar kar sere serpe
Arkanda bıraktın dul hanım körpe
Rahmetler dilerim şehit öğretmenime
 
Bıraktığın yerden devam ederiz
Gerekirse bu yolda bizde gideriz
Açtık elimizi dua ederiz
Bizden selam olsun şehit öğretmenime
 
Bir harf öğretene köle olunur
İnsan öğretmene düşman mı olur
Şakir derki sizden hesap sorulur
Ahirette hesap ver şehit öğretmenime.
 
                        Şakir OLMUŞ
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
        PEYGAMBER ÇİCEĞİ
 
Nasıl bakarım bu günahkar gözlerle
Nasıl bir daha el açıp senden sevda dilerim
Ama yine de sana geliyorum,
Bir sarhoşun cesareti bile yok üzerimde…
Elimde günah testim, Ağzına kadar dolu.                                 
Yüreğim buruk,aklım buğulu.
Gözlerimde bitmeyen bir kışın,
bahara duyduğu bir iştiyak
Ayaklarım, çöllerinde gezinen
ayaklar kadar kuru.
Söyleyeceklerim var sana
Yüreğim yıllanmış,Sözlerle dolu…
Affet demeye dilim varmıyor ,nasıl deyebilirim
Nasıl bir daha göz yaşı dökerim,senin için geceleri
Bütün bunlardan ne çıkar?
Ne çıkar
bir günahkarın sebatsızca söylediklerinden
Dünya ateşe yansa ,
deniz mavisini kaybetse ne çıkar
Ben seni kaybettikten sonra…
                                                   İsmet ALAGÖZ
                               
                                       
            
 
 
 
 
 
 
            ÇUHA ÇİÇEĞİ
 
Sen benim dağlarımda yetişmeliydin
Seni ben sarmalıydım.Rüzgar değil
Seni ben korumalıydım yağmurdan yaştan
Güneş değil ben doğmalıydım üstüne
Adını kuşlar uçurmuş gök yüzüne
Ta masallarda duyurulmuş ismin
Kimse tanımaz oysa beni
Bir kenar mahalleliyim
Yeminler senin adına edilirmiş
Ben tövbelerime bile sadık kalamam oysa
Senin ismin çicek ismi
Benimki bir ölüye aitmiş
Türküler senin adına söylenir
Ilgıt ılgıt esen rüzgarda
Benim sıla özlemim dalgalanır dururda
Söyleyemem derdimi
Çünkü laldır dilim seni görünce
Kör duman çingene pembesi olur sen isteyince
Oysa ben,ismini söylemekten bile acizim…
Çuha çiceği
Gelecek senin hayallerinin eseridir
Yalnız sana kiralanmıştır hülyalar
Benim hayallerim bile riyakardır.
Ben hayallerim,başkaları yaşar onları..
Senin ismin cennetle müjdelenir.
Benim ellerim bile sarhoşunmuşcasına titrer
Geceler seni sayıklar.
Yıldızlar bütün gece yalnız sana ışık tutar
Dağ taş senin isminle yankılanır.
Oysa beni bir çiğ tanesi bile tanımaz.
                                               
                                                  İsmet ALAGÖZ
 
 
 
 
 
 
 
 
                                   İHTİYARLADIM
 
Ellerim titriyor,gözlerim görmüyor.
Kollarım tutmuyor,gücüm yetmiyor
Gençliğimde gezdiğim sokakları
Gönlüm arzuluyor,gözüm kesmiyor.
 
Mihenktaşı gibi dizildi yıllar,
Ölümü bekleyen, gönlümde keder.
Kırlarda meleşen koyun kuzular
Bana hüzün verir ,kalbim sızılar.
 
Saçlarım ağarmış,dökülmüş artık,
Dik yürüyen belim,bükülmüş artık,
Şu yalan dünyayı Gezen gözlerim,
Kendi dünyasına çekilmiş artık.
 
Değerim kalmamış artık bu elde,
Sevenim yok ki seveyim bende
Kabüllendim artık ihtiyarlığı,
Gençliğe elveda dediğim günde.
 
Ölümle aramda bir an mesafe
Bir anda, şu canın elveda nerede?
Azrail tepemde döner pervane
Elveda sevgiye elveda feleğe
 
                                                     Sema KAMACI
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                   
                  SEN GÖRDÜN ,SEN İSTEDİN
 
Ağla ey gözlerim,gülme ne olur!
Güneşin doğmasın, hep gecen olsun
Sana acımak mı? ,yalan sözlerim
Gördüm diye sana buğzederim
 
Bakma ey gözlerim,çat kaşlarını
Sızma ey kalbim, taş kesil ne olur.
Uzanma ellerim,onun eline,
İlkbahar geldi derken,kış olur.
 
Titreme ey sesim, sert konuş ona,
Kanarsan ey kalbim, içime kana,
Ağlama gözlerim, dayan ne olur,
Elveda deyeyim de, sonra çağla.
 
Ağlama ey güzel gözler, dursun yaşların,
Gitti diye matemlere başlarım,
Sızlayan kalbimle arkadaşlarım,
Buruk kalbimle güne başlarım.
 
Çökme ey dizlerim,dik dur yerinde,
Dönme ey bedenim,dönme geriye,
Bakma ey gözlerim,O sevgiliye,
Sen sevmiştin önce, şimdi sen ağla.
 
                                      Sema KAMACI
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
             ANNECİĞİM
 
Sıcak kollarında,aciz bedenim.
Bağrına beni de sar, anneciğim.
Yaş görmek istemediğim gül yanağında
Güllerin rengini al, anneciğim.
Cılız bedenimi,titrek gönlümü
Koynuna al beni, sar anneciğim
İzinler yolunda savuran rüzgar,
Beni savurmasın,tut anneciğim.
Aksetmiş, zalimin buğzu gözünde
Kahretme, ağlama gül, annerciğim.
Fetheder beldeleri, senden doğanlar.
Kalbine su serpte gel anneciğim.
Deme ki yavrusun,küçüksün, cocuksun,
Bir çocuk, en büyük lider bilesin.
Fatihte küçüktü, çağlar açtı.
Beni de bir fatih kıl anneciğim
                                   
                              Sema KAMACI
 
 
                               
 
 
 
 
 
                 ŞİMDİ
 
Geçmiş tarihinden şeref duyanlar,
Nefretle gözleri büründü şimdi.
Hayatı durduran Müslüman Türkler
Kendi sevdasına çekildi şimdi.
 
Şen gelen ramazan, güzel bayramlar
Noel ile yerini değişti şimdi.
Güzel vatanına gül diken ana,
Sokak çocukları doğurdu şimdi.
 
Cıhanı kafirden koruyan yiğit,
Kendi sevdasıyla yoruldu şimdi.
Fetih lezzetini tadan dudaklar,
Hürriyet derdi ile yarıldı şimdi.
 
Semaya el açıp af dileyenler,
Zalimlik yoluna dizildi şimdi.
Sonsuzluğa hükmeyleyen şehitler,
Bizim gibilere darıldı şimdi.
 
Dört mevsimin yaşandığı bu yurda,
Düşmanla her yanı sarıldı şimdi.
Sevginin sonucu acı ayrılık,
Kader defterine yazıldı şimdi.
 
Geleceği vadeyleyen umutlar,
Kendi öz davasını kaldırdı şimdi.
Tüm cihana şanın salan bayrağın,
Karanlık yönde savruldu şimdi
       
 
        
                  Sema KAMACI
 
 
 
 
 
 
SEN ÖĞRETMENİM
 
Şarkı söyleyemem,şiir yazamam
İş öğret,emek ver can öğretmenim
Elimde ekmek yok eve gidemem
Çocuğuma kalem ver öğretmenim.
 
Hakkım yokken vitrinlerden kapamam
Doğruluktan açsam bile sapamam
Arjantin’e falan asla bakamam
Kalemle bayrağı çiz öğretmenim.
 
Yurdumda yaşarken başım dik olsun
Vatanımın her yeri huzurla dolsun
Hakkı güçlü değil hak eden alsın
Adaletten şaşma sen öğretmenim.
 
Bana beni anlat kimim ve neyim
Mazimi sorana neler söyleyeyim
Söyle doğruları senden öğreneyim
Aslından utanma bil öğretmenim.
 
Yeniden tutalım mazlum elinden
Kimse incinmesin aman dilinden
Kurtar ezileni zalimin elinden
Berrak yağmur gibi yağ öğretmenim.
 
Zaman seni yazsın çağ seni yazsın
Aşığın sesinde inleyen sazsın
Ya genç delikanlı ya fidan kızsın
Ömrünü vatana ve öğretmenim.
 
Işık ol ufkuna yollar görünsün
Ardından bir değil binler yürüsün
Yeter artık zalim yeise bürünsün
Yaralara merhem sür öğretmenim.
 
Çocuk kimliğini senden öğrensin
Toplum benliğini senden öğrensin
Gençliğimiz terör nedir bilmesin
Krizi umutla çöz öğretmenim.
 
Parayı şöhreti çıkar gözünden
Makam, mevkiyi düşür özünden
Millet ilham alsın senin sözünden
Söz ile savaşı kes öğretmenim.
 
Sevgi bende domur domur gül olsun
Çiçek bende petek petek bal olsun
Yağmur bende damla damla göl olsun
Kalmasın içinde kin öğretmenim.
                           
                                     Dursun ERGEN
 
 
 
                       
                           
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                      
        YAYLALAR
 
Al kınalı koyunları,koçları
Yaylalara doğru gider göçleri
Katar katar olmuş gelin başları
Fındık senin yaylamanın zamanı
 
Soğuk pınarın suları akıyor
Mor menekşe dize çıkmış kokuyor
Gelin kızlar halı dokuyor
Sürgü seni yaylamanın zamanı
 
Bahar gelince çayır olur çimenin
Yavaşca kalkar dağlarındaki dumanın
Ağustosta gelir yayla zamanın
Polat seni yaylamanın zamanı
 
Eser yellerde,dağların serin
Bölük bölük olmuş görünek kar ın
Çiçekler kök salmış,bu senin varın
Söğüt seni yaylamanın zamanı
 
Çıkaydım dağlarının üstüne
Kucak açam yaranıma dostuma
Aşiretler konar göcer üstüne
Boruk seni yaylamanın zamanı
 
Atmacayım birkaç dörtlük yazarım
Şu dağlardan ormanları süzerim
 
Keşke yaylalarda olsa mezarım
Akdağ seni yaylamanın zamanı
                           Hüseyin ATMACA
 
  
   
 
 
 
 
 
 
 
Yeşillikler beldesidir Doğanşehir
Suları,kanalları sanki nehir
Güzellikleklerini gelip, edin seyir
İnsanları kültürlü,çoktur sanaatcı ve şair
 
Elma,Kayısı, Fasülye,Üzüm,Kiraz,Çilek…
Her şey yatişir, Doğanşehire ne ekersen ek.
Alabalığı,Balı, Mahmut Atabay’ıda ekleyerek
Tarihte;Zipetra ve Gülşehri adları var,daha ne deyek!                                                                                “                                                                     E.S
                               
Facebook
 
www.facebook.com/endersumer44
 
Bugün 6 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol