OKUL PİYESLERİ
İBRET
4 PERDE
ENDER SÜMER
OKUL PİYESLERİ
İBRET
4 PERDE
ENDER SÜMER
Oyuncular ( 3 Bayan,12 Erkek )
I.PERDE ( Ev dekoru ) :
Anne,baba,1.Çocuk ( Sungur ), II.Çocuk ( Salih )
II.Perde :
I.Sahne ( II.Ev dekoru ) : Tanju,Özgür,Sungur
II.Sahne (I.Ev dekoru) : Anne,Baba,Salih,Mehmet,Sungur
III.Perde ( I.Ev dekoru ) :
Anne,Baba,I.Arap,II.Arap,Salih,Margret,Ayşegül,Abdullah
IV.Perde : ( Hapishane-koğuş dekoru )
Jilet Kazım (azılı katil ),Simon (Yahudi),Memiş (deli ),
Niyazi (piskopat),Bülent (içkici),Temel ( laz ),Gardiyan,
Sungur.
------İBRET-------
(Perde açılır.Sahnede Salih bir masada ders çalışmakta, anne
bir koltukta örgü örmekte,Sungur ise teybi açmış yüksek sesle
disko müziği dinlemekte ve ayağı ile oturduğu yerden tempo
tutmaktadır.Salih bir,iki kez çalıştığı yerden Sungura bakarak
başını kızgınca sallar, üçüncü kez Sungura seslenir. )
Salih :
- Abi be şu meretin sesini biraz kısarmısın
okuduğumu anlayamıyorum.
(Sungur duymazlıktan gelerek ayağa kalkar teybin sesini
biraz daha açarak,bu kez disko oynamaya başlar)
Salih (hiddetle ) :
- Abi, sana şu meretin sesini kıs dedim.Yarın yazılım
var.Gürültüden ders çalışamıyorum.
(Sungur duymazlıktan gelip oynamaya devam edince,
bu kez Salih yerinden kalkarak hiddetle teybi kapatır.Teyp
kapanınca Sungur adeta donar ve bir süre sessizlikten sonra)
Sungur (kızgınlıkla) :
- Ulan benden izinsiz teybi nasıl kapatırsın. Şimdi
seni sinek gibi ezeyim mi? Ha.
Salih (Diklenerek ) :
- Ez de göreyim. Nasıl ezeceksin?
Sungur (Salih’in üzerine yürüyerek)
- Ulan yedim seni...
Anne (aralarına girerek)
-Durun çocuklarım yalvarırım yine başlamayın kavgaya
(Salih’e dönerek) Yavrum sen ağabeyine uyma.
Salih :
-Anne görmüyor musun yaptıklarını? Kaç defa
söyledim ders çalışıyorum,yarınyazılım var, kıs şu
meretin sesini diye. Ama aldırış ettiği yok ki.
Sungur :
- Konuşma lan ben istediğimi yaparım ,sen bana
karışamazsın. Parmak kadar boyunla bana caka mı
satıyorsun lan?
Anne (Salih’e dönerek) :
- Sen abine bakma oğlum. Sakin ol,otur dersine çalış.
(Salih kafa sallayarak yerine oturur.)
Sungur:
- Ha şöyle yürü de ense tıraşını görelim, kitap kurdu sende.Yok yazılısı varmış, yok ödevi varmış, yok efendim gürültüde ders çalışamazmış.Git lan diğer odada çalış benim rahatımı bozmaya ne hakkın var?
Anne :
- Sungur oğlum Salih haklı , çok gürültü ediyorsun , kaç sefer şikayete geldiler. Hem yok mu senin dersin Allah aşkına .
Sungur :
- Eeeee başlama yine dırdıra koca karı. Yine anne oğul bir olup , üstüme geliyorsunuz. Başlarım şimdi komşulara da haa.Ağzımı bozmayın şimdi.Ben bu sürüngen gibi ders mers çalışmam. çalışmam .Bende öyle bir kafa var ki ben sınıfta hocayı bir kere dinledim mi yetiyor.
Salih :
- Tabi aldığın birlerden yettiği belli oluyor.
Sungur (Salih’e dönerek) :
- Konuşma lan ezerim şimdi seni,sana ne benim aldığım notlardan.
Anne :
- Aman oğlum niye öyle diyorsun? Babanız sizi ne zorluklarla okutuyor.
Sungur :
- Üstüme gelmeyin benim, kaç defa söyledim size benim okumakta gözüm yok diye. Anlamıyormusunuz? Ben okumak istemiyorum.Ses sanatçısı olacağım.Bir yıldız olacağım,fiimler de rol alacağım. Beni ne zaman anlayacaksınız?
Anne :
- Sus oğul, tövbe de.Artistik de neymiş . Hiç insan o süprüntülere özenir mi?
Sungur :
- Aman anne yine başlama kafa ütülemeye sen ne anlarsın sanatçıdan, artistten. Sizin kafanız örümceklenmiş , küflenmiş.
Salih :
- Senin kafan da maşallah100 Voltluk ampul gibi parlak . Öyle parlak ki topluma yararlı olma, adam olma yolu olan okumayı terk edip bataklığa doğru gidiyorsun.
Sungur :
- Sen sus kitap kurdu. Senin varsa da yoksa da kitap, ders, ödev .Bu ne lan. bu nasıl yaşantı? hangi müzik? hangi içki? hani kumar? hani kız? Sende bunların hiçbiri yok , Böyle hayat mı olur lan. Sen ölmüşsün , ölmüşsün de haberin yok.
Salih :
- Kimin öldüğünü, kimin yanlış yolda olduğunu zaman gösterecek ağabey.
Sungur :
- Tabi zaman gösterecek, zaman gelecek ki ben para içinde yüzen bir yıldız olacağım, sen ise açlık içinde kıvranan bir memur. (Kahkaha ile gülerek) Ben bir yıldız, sen ise bir memur . ( Gülmeyi keserek , Aynanın karşısına geçerek elleri ile saçlarını düzelterek)Aaa şu yakışıklılığa bakın be , kim bu cazibeye dayanabilir be. Bakın size bir türkü söyleyeyim de görün, sanatçı nasıl olurmuş: ( Tren gelir hoş gelir türküsünü söyler) Türkü bitince nasıl dilin tutuldu değil mi, şu sese bak, şu cazibeye bak. Namussuzum İBO benim yanım da halt etmiştir be.( Kapı çalınır...)
Anne :
- Babanız geldi çocuklar kesin artık münakaşayı.(diyerek kapıya yürür . O sırada Sungur alelacele masaya oturup önüne bir kitap koyup çalışmaya başlar. Baba elinde file olduğu halde içeri girer.)
Baba (içeri girerek) :
- Selam ün aleyküm.
Anne :
- Ve aleyküm selam bey . Hoş geldin, sefa geldin . ( deyip elinden fileyi alarak ) buyur otur bey, yorulmuşsundur.
Baba :
- Yoruldum hatun. Artık eskisi gibi değiliz, şu yokuşu çıkıncaya kadar soluk soluğa kalıyorum. ( deyip koltuğa oturur.)
Salih :
- Hoş geldin babacığım ,nasılsınız?
Baba :
- Allah’ın bu günlerinde şükür iyi diyelim iyi olalım . (bir süre bekledikten sonra ) Sungur (diye seslenir.)
Sungur :
- Buyur babacığım.
Baba :
- Oğlum bir hoş geldin yok mu? Çok dalgınsın yine.
Sungur :
- Özür dilerim babacığım, derse o kadar dalmışım ki hoş geldin demeyi unutuverdim. Hoş geldin babacığım.
Baba :
- Aman oğlum sen ders çalışta, gerisi mühim değil. Yalnız kitabı ters koymuşsun gibi geldi bana. Yoksa tersten mi okumaya başladın. (Salih güler.)
Sungur (Hemen kitabı çevirir.) :
- Hay Allah acele ile ne yaptığımın farkında bile değilim. (deyip çalışmaya başlar.)
Baba :
- Hatun karnım zil çalıyor, şu sofrayı kur da Allah ne verdi ise yiyiverelim.
Anne :
- Çocuklar kitaplarınızı toplar mısınız? ( Diyerek mutfağa geçerler.)
(Çocuklar kitaplarını toplarken , anne de mutfaktan
tabakları getirip sofrayı kurmaya başlar baba da
gazetesini alıp okumaya koyulur. Bir süre sonra )
Anne :
- Buyur bey sofra hazır.
(Baba gazeteyi sehpanın üzerine bırakarak kalkar ve sofraya
oturur.Yemek servisi yapılır.Baba Bismillahirrahmanirrahim
diyerek yemeğe başlar, diğerleri de aynı şekilde
besmele çekerek yemeğe başlarlar.)
Baba :
- Salih oğlum dersler nasıl gidiyor?
Salih :
- Çok iyi babacığım., 9’dan aşağı notum yok. İnşallah bu yıl da takdirname getireceğim
Baba :
- Aferin oğlum Allah razı olsun senden. Sana yaptığım masraflar helal olsun. Benim yüzümü ak ediyorsun. ( Bir süre duraksadıktan sonra Sungur’a dönerek ) Sungur senin derslerin nasıl bakalım.
Sungur :
- Nasıl olsun babacığım. İyi sayılır işte.
Baba :
- İyi sayılır da ne demek yoksa iyi değil mi ?
Sungur :
- Yok babacığım . Kötü değil, iyidir,iyi.
Baba :
- Bak oğlum bu yıl da sınıfta kalırsan seni tamirci Ahmet Ustanın yanına veririm haberin olsun.Aklını başına topla iki yılda bir sınıf geçilmez.Yaşın da geçiyor, bak Salih kardeşin de senin gibi çalışıyor takdirname getiriyor. Benim halim ortada bir memur maaşı ila zaten kıt kanaat geçiniyoruz.
Anne :
- Sungur oğlum sen neden yemek yemiyorsun?
Sungur :
- İştahım yok anne.Sonra bu kuru fasulye yi daha dün
yemedik mi? Her gün kuru fasulye mi yiyeceğiz biz?
Anne :
- Sus oğul o nasıl söz, kuru fasulyeyi bulamayanlar da var.
Baba :
- Annen haklı oğlum. Bu halimize şükredelim.Dünyada
açlıktan ölende de var
Sungur :
- Şükür şükür başka bir şey bilmez misiniz siz.Hep kendimizden alttakilere mi bakacağız? Ya bizim üstümüzdekiler. Onlara bakmayacağız. Onların her şayi var.Peki ya bizim. Hani bizim renkli televizyonumuz, hani videomuz, hani müzik setimiz, hani bulaşık makinemiz,hani arabamız ha,neden bunlar bizde yok?
Baba :
- Oğlum yanlış düşünüyorsun,helal kazançla bütün
bunlar bir anda olmaz.Zamanla çalışarak kazancına
haram karıştırmadan olur.Hırs insana kötü şeyler
yaptırır.Sonra onun telafisi de zor olur.Hem bu
dünya hem de ahi ret hayatı mahvolur.
Sungur (Kaşığı bırakarak kalkar.) :
- Benim karnım tok, yatmaya gidiyorum. İyi geceler.
(deyip odadan çıkar.)
Baba :
- Hanım bu oğlanın aklını çelenler var ya
Allah sonunu hayretsin.(Salih’e dönerek ) Salih
abin hala o zibidilerle arkadaşlık yapıyor mu?
Salih :
- Maalesef baba hemen hemen her gün
onlarla beraber.Onlar sırf olumsuz tutumları
yüzünden geçen yıl okuldan atılmışlardı.
Duyduğuma göre her türlü karanlık işlere
giriyorlarmış.
Baba :
- Duydun mu hanım Salih’ in söylediklerini?
Anne :
- Duydum ya bey..Allah korusun yavrumu, aman bey gözünü seveyim fazla yüklenme Sungura , delikanlılık çağında gelir geçer tüm bunlar
İnşallah.
Baba :
- Sus hanım , hep sen değil misin bu çocuğu bu hallere getiren.Ne yaparsa yapsın hoş görürsün. Yaptıklarını benden gizlersin. Yok delikanlıymış, yok geçermiş,falan.Yok hanım yok ,bu işler senin ana
şefkati ile önlenecek haller değil. Biz de genç olduk. İşte Salih’te genç, onun gibi mi? Efendi çalışkan, büyük sözü dinler, kötü huyu yok.
Anne :
- Haklısın bey Allah Salih’imden razı olsun. Bizi hiç incitmedi.(Ellerini açarak.)Ey güzel Allah’ım şu Sungur’uma da akıl fikir ver.Yavrumu Sırat Müstakime yönelt.Ya rabbi Aklını çelenlere fırsat verme
(Deyip ellerini yüzüne sürer.)
Baba (Saatine bakarak) :
- Salih oğlum saat sekiz olmuş radyoyu açta haberleri dinleyeyim.
Salih :
- Peki baba(diyerek radyoyu açar.)
(Fondan biri mikrofonla bir spiker gibi konuşarak)
- Saat 20, iyi akşamlar sayın dinleyiciler . Haberleri sunuyoruz. Önce özetler.
Filistinlilerin başlattığı intifada hareketi sürüyor. Birleşmiş milletler genel sekreteri Kofi Annan son Bağdat ziyaretin de dönüşte ümitsiz konuştu. Bütün dünyayı her an çıka bilecek savaş ihtimaline karşı uyardı.
ABD Irak operasyonunu bugün başlattı.
Trafik kazaları can almaya devam ediyor. Bu günün Bilançosu 13 ölü.
Kuzey kutbun da buzlar arasında sıkışmış Balina için Amerika ile Rusya işbirliği yapmayı karalaştırdı.
Şimdi Haberler:
Filistin topraklarını işgal eden İsraillilere karşı başlattığı taşlı sopalı intifada hareketine karşı İsrail askerleri yeni bir metot uyguluyor. Kol ve bacak kırma. Evet sayın dinleyiciler yanlış duymadınız. Kol ve bacak kırma. İsrail askerleri kendilerine taş atan Filistinli genç, çocuk ve yaşlıların kollarını ve bacaklarını taş ve sopalarla vura, vura kırıyorlar. Bu canice bütün dünya lanetliyor. Bütün dünya iradesini Yahudilerin eline geçinceye kadar mücadele etmek için kurulmuş olan Siyonizm’in ve Mason liderleri olayın normal olduğunu savunuyorlar.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan’da son bir ümit ile gittiği Bağdat’ta Saddam Hüseyin’le yaptığı görüşmeden umutsuz olduğunu söyledi.ABD Başkanı Corç Bush Irak operosyonunu
3 gün içinde tamamlayarak bir ay içinde geri çekileceklerini söyledi.Operasyonun ilk gününde binlerce sivil Iraklı hayatını kaybetti.
Baba :
- Salih kapat oğlum şu radyoyu . Sinirimden yine tansiyonum çıkacak.(Salih radyoyu kapatır.Ayakta
dolaşarak söylenir.)
Ne günlere kaldık yarabbi. Bir zamanlar dünyanın idaresini ellerin de tutan ecdadımız Osmanlıların himayesinden Ortadoğu söylemiydi?Huzur ve güven içindeydiler . Ama o hain İngilizlerin sinsi planı neticesin de bölündü parçalandı. Küçük küçük devletler haline getirildi. Sonra da Müslümanları birbirlerine düşürüp savaştırdılar. Ortadoğu bir kan gölü halin de inim, inim inliyor. Yazık çok yazık . Eğer biz Amerika ,Rusya,İngiltere Fransa ve İsrail gibi devletlerin oyuna gelmeyip, parçalanmayıp tek yumruk olsaydık O demir yumruğun kafalarını parçalayacaklarını bildikleri için bizi birbirimize düşürüp, bu yumruğu gevşeterek parmakları tek, tek kırmak istiyorlar. Ama yok biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz dünyadaki bütün Türk ve Müslümanlar tek yumruk olup , emperyalist devletlerin kahpe emellerine alet olmayacağız. Böyle olduğumuz takdirde, bu çelik yumruğu kimse gevşetip kıramayacaktır.Şu kahpe Amerika’ya bak .Önce İkiz kule saldırılarını bahane edip Afganistan’a saldırdı ve Rusya, Çin,Hindistan ve Pakistan’ın ortasındaki stratejik konuma sahip bu ülkeye yerleşti. Şimdi de Saddam’ı bahane edip Irak’taki petrol yataklarını kontrol etmeye çalışıyor.Ve biz hala onun oynadığı böl, parçala ve yut politikalarını görmek ,anlamak istemiyoruz.
Salih :
- Peki baba madem öyle neden Rusya ve Amerika kuzey kutbunda buzlar arasında sıkışıp kalmış bir Balinayı kurtarmak için bütün imkanları seferber etmişler.
Baba :
- Oğlum bu tür hareketlerle dünyaya şirin görünmeye
çalışıyorlar.Bir taraftan hayvanlara
acıyor gibi görünürken diğer taraftan Japonya’dan
görüldüğü gibi yüzbinlerce insanı
bir anda öldüren atom bombaları insanların başına
atarlar. İnsanlara vahşice öldüren İsrail’i desteklerler. İnsanları böcek gibi öldüren kimyasal silahlar üretip masum binlerce insanları öldürmeleri için tüm ülkelere satarlar. Bu mu insan hakları , bu mu? İnsan sevgisi... Onlar ancak kendileri gibilerini ve hayvanları severler. Bir müslümanın zerre kadar değeri yoktur gözlerinde. Bunu ne zaman göreceğiz , ne zaman anlayacağız.?
Anne :
- Aman bey hiddetlenme.Yine tansiyonun çıkacak.Hem artık geç oldu sende yorgunsun, yatalım artık.
Baba :
- Haklısın hanım, ama ne yaparsın ki bir Müslüman olarak olanlara ilgisiz kalamıyorum.Neyse yatalım artık.
Salih :
- Babacığım yarın yazılım var.Siz yatın ben biraz daha ders çalışacağım.
Baba :
-Peki oğlum.Hayırlı geceler sana.
Salih :
- Size de hayırlı geceler babacığım.Allah rahatlık versin.
Anne :
- Sana da Allah rahatlık versin oğlum. Salihim
fazla yorma kendini.
Salih :
- Merak etme geç kalmam anneciğim. Biraz daha
çalışıp yatacağım.(Anne ve baba sahneden
çıktıktan sonra Salih bir süre daha ders çalışır.
ve perde kapanır.)
........II.PERDE.....
(Perde açılır.Sahnede Barış teyp çalmakta ve disk müziği
dinlenmektedir.Özgür ise yere uzanmış bira yudumlamaktadır.
bir süre sonra Özgür yerinden kalkar ve bir kutu bira
alarak Barışa uzanıp birlikte disko oynarlar. Bir süre sonra
durup otururlar )
Barış :
- Nerde kaldı bu salak Sungur be.
Özgür :
- Merak etme Barışcığım birazdan gelir , Çünkü balık zokayı yuttu artık.
Barış :
-Ya gelmezse , ya bir şeyden şüphelenirse.
Özgür :
- Yok daha neler, oğlum ona öyle bir kanca attık ki artık o avucumuzun için de sayılır. Haydi sen pirelenmeyi bırakı ta ,git biraları getir. Bizim salak Sungur neredeyse gelir.
Barış :
- Bira mı ?.. ama Özgür biliyorsun Sungur bira
içmiyor. Ya içmem diye tutturursa.
Özgür :
- İçecek oğlum içecek..Hem öyle bir içecek ki bu işler hep böyle başlar zaten. Önce başta nazlanırlar, sonra , bir parça biradan bir şey olmaz derler. Bira sonra şarap, sonra rakı derler şampanya bir de bakmışsın adamı uyuşturucu bile tatmin edemeyecek. İşte o zaman bizim kölemiz olurlar.
Barış :
- Zavallı salaklar zannediyorlar ki Tanju abi kendilerini artist yapacak.
Özgür :
- Bu işler böyledir koçum. Sungur gibi salaklar olmasa Tanju abi gibileri nasıl köşeyi döner. Bizler nasıl otlanırız.
Barış :
- Haklısın (diyerek ikisine de gülüşürler)
Özgür (Gülerek) :
- Artist olacakmış , şöhret olacakmış..geri zekalı bilmiyor ki, Tanju abi Sungur gibi nicelerini bu tezgahtan geçirdi.Artist olma merakı ile evden kaçanları “seni artist yapacağım, seni yıldız yapacağım diye kandırıp, onu içki ve uyuştur uyucuya alıştırdıktan sonra disko ve okul önlerinde gençlere eroin satmak için Piyon olarak kullandı. Başına geleceklerin farkın da değil salak. Zaten farkına vardığı an, ya mezar da , ya tımar hanede , yada hapishande olur.(Kapı çalınır)
Barış :
- İşte geldi. Mutlaka Sungur’dur bu gelen
Özgür :
- Elbette odur, mutlaka gelecektir.Dememiş miydim
sana.? Hadi kapıyı aç.
(Barış kapıyı açar ve bir süre sonra içeri Sungur girer.)
Sungur :
- Selam arkadaşlar.
Özgür :
- Selam Sungurcuğum ..Nerde kaldın bizi bayağı
beklettin.?
Barış :
-Doğru ya . Gelmeyeceksin zannettik.
Sungur :
- Özür dilerim çocuklar . Bizim moruğu artık eskisi gibi atlatamıyorum.Biliyorsunuz sizlerle dolaşmamı istemiyor. O serserilerle dolaştığını bir daha duyarsam sonrasını sen bilirsin diyor. Oku demekten başka bir şey bilmiyor. Yalnız babam mı?Annem ,kardeşim, öğretmenlerim .Hepsi üstüme geliyorlar.Bazen düşünüyorum da yoksa onlarımı haklı diye..
Özgür :
- Düşünme aslanım. Onlar ne anlarmış şöhretten , kürekle para kazanmaktan .
Barış :
- Özgür haklı. Boş ver onları aslanım. Biz bu dünyaya niye geldik ? Ye, iç, gül, oyna .. dahası var mı?
Özgür :
-Öğle değil mi ya. Bunları gençliğimiz de yapmayacağız da ne zaman yapacağız. Bütün ülkenin tanıdığı bir yıldız olmak varken okumak ile neden zaman kaybedelim.?
Sungur :
- Galiba haklısınız arkadaşlar.
Özgür :
- Haklısın.Barışçığım, haydi biraları getir de neşemizi bulalım.
Sungur :
- Ben bira mira içmem.
Özgür :
- Yok daha neler.Yahu Sungurcuğum bu bira içki sayılmaz , arpa suyudur bu adamı sarhoş falan yapmaz.
Sungur :
- Annem bana içki içersen sütümü helal etmem demişti.
Barış (kahkaha ile gülerek) :
- Ne dedi, ne dedi...İçki içersen sütümü helal etmem mi dedi.?
Sungur (Sinirlenerek) :
- Ne gülüyorsun bunda gülecek ne var?
Barış :
- Yahu annen sana ne kadar süt içirmişse hesaplarsın sütün litresi kaç paraysa sen de iki mislisini ödersin olur biter be ya.
Sungur :
- Oğlum sen manyak mısın be , hiç öyle şey olur mu anne sütü inek sütüne benzer mi ?
Özgür :
- Uzatmayın artık çocuklar.Haydi barış sen biralarımızı getir.
Barış :
- Peki Özgürcüğüm hemen buz gibi biralar geliyor.
Sungur :
- Fakat.
Özgür :
- Fakat makat yok oğlum. bize güvenmiyor musun? Biz senin en iyi arkadaşların değil miyiz?
Seni yıldız yapmak, artist yapmak için uğraşan biz değil miyiz?
Sungur :
- Doğru söylüyorsun Özgürcüğüm af edersin.Bir anda geri
kafalığım tuttu.
(Biralar gelir ve içilmeye başlanır.Bir süre sonra disko
müziği ile oynayarak içmeye devam edilir.
Sungur (Sendeleyerek) :
- Bana bir şeyler oluyor çocuklar.Yoksa sarhoş mu oldum ne.
Özgür :
- Yok daha neler?Bira da sarhoş mu yaparmış adamı?
Sungur :
- Nerede kaldı bu Tanju abi. Hani benimle mukavele yapmaya gelecekti.
Barış :
- Ha o mu.Tanju abi bugün senin için gazinocular kralı Sabatay beyle konuşmaya gitti.
Sungur :
- Sahi mi çocuklar?Gerçekten Tanju abi benim için Sabatay’la görüşecek.
Özgür :
- Görüşecek dedik ya aslanım. Sen keyfine bak.
Sungur ( nara atarak ) :
- Heeeyt . Var mı lan bana yan bakan?
Barış :
- Yok abi.Sana kim büyüğüm.Kimmiş İbo? kimmiş Bilo?kimmiş haso lan?(Tren gelir hoş gelir... türküsünü sarhoş sarhoş söylemeye başlar türkü bitince)
Sungur :
- Nasıl ama sesim?
Barış :
- Şahane abi şahane
Özgür :
- Bülbül halt etmiş be namussuzum.( Sungur masaya
tırmanmaya çalışır.)
Özgür ve Barış ( Kolundan tutmaya çalışarak.)
- Ne yapıyorsun Sungur? İn oradan.
Sungur :
- Uçacam lan uçacam.
Özgür :
- Ne uçacak mısın?
Sungur :
- Tabi lan uçacağım. Bırakın lan beni.
Barış :
- Sungurcuğum İnsan öyle uçar mı? Düşüp bir yerini
kıracaksın.
Sungur :
- Kuşlar uçarda ben niye uçmayayım. Bırakın lan beni
uçacağım.(deyip masaya çıkıp , masadan atlar ve yere
düşerek.)
Sungur (feryat ile) :
- Yandım anam (diye bağırır.)
Barış :
- Ne oldu Sungur bir yerin acıdı mı?
Özgür :
- Sana uçamazsın diye söyledik. Olacağı buydu zaten.
(deyip Sungur’un kolların da tutarak sandaliye’ye
oturturlar.Sungur inleyerek baygın bir vaziyette
koltuğa uzanır.)
Barış :
- Eyvah ne yapacağız şimdi?Ya bir şey olduysa
Özgür :
- Panik yok. Olur öyle şeyler. İçki fena çarptı enayiyi.
Zaten bu iş hep böyle başlar.Önce bira, sonra şarap
sonra rakı, derken şampanya ve uyuşturucu.Öyle bir
gün gelecek ki zorla içki içirdiğimiz bu Sungur bize
içki , uyuşturucu vermemizi için yalvaracak ( deyip
devamla) haydi Barış şimdi tam zamanı hemen eroini
şırıngayı getir.
Barış :
- Tamam abi hemen getiriyorum.(deyip şırınga ve
eroini getirip Özgüre verir Özgür eroini
şırıngaya çekerek Sungur’un koluna enjekte eder.)
Özgür :
- İşte oldu. Tanju abinin avucun da sayılır artık enayi.
Barış :
- Doğru mu yaptık dersin abi ?
Özgür :
- Sus lan salak.Tabi ki doğru yaptık bizim işimiz bu. Doğru yoldan saparak artist olacağım diye yolara düşen enayileri Tanju abi gibilerinin avucuna düşer.Salak kendi ayağı ile geldi. Tanju abi onu öyle bir artist yaparım ki sonun da kendi bile şaşar kalır.Bu kuş kafese girdi artık.(Diyerek kahkaha ile gülerken perde kapanır.)
.........III.PERDE........
(Selim ile Mehmet masa da ders çalışmakta, anne örgü
örmekte,baba ise gazete okumaktadır.Bir süre sonra baba
saatine bakarak.)
Baba :
- Hatun saat 10’a geliyor bak hala Sungur bey eve
teşrif etmediler.
Kadın :
- Ya a öyle bey.Hiç böyle geç kalmamıştı.Başına bir iş gelmesin sakın
Baba :
- Yok hanım bir şey olmaz inşallah Allah bilir ya yine o zibidi arkadaşları ile beraberdir.
Kadın :
- Ama bey bana arkadaşına ders çalışmaya gideceğini söylemişti.Alma çocuğun günahını.
Baba :
- Ne dersi hanım.O seni kandırmış.Derse bu kadar düşkün olan adam hiç yazılılardan 1-2 alır mı?Bak Salihe arkadaşı ile saatlerdir ders çalışıyor ve neticede iyi notlar alıyor.
Kadın :
- Ne bileyim bey Allah ıslah etsin.Cenabı Hak tüm kötülüklerden korusun yavrularımı.
Baba :
- Hep senin şu annelik yufka yüreğin yok mu.Çocuğun bu hallere gelmesine biraz da sen sebepsin.
Kadın :
- Aman bey yine başlamıyalım lütfen.
Baba :
- Tabi ki başlayacağım. Bak saat gece yarısı oluyor.Oğlum hala ortalıklarda yok.Ne zaman kızmaya , ne zaman sıkıştırmaya başlasam hemen ne olur kızma bey.Daha çocuktur, diye onu himaye eden sen değil misin?
Kadın :
- Ne yapayım bey , dayanamıyorum.
Baba :
-Yavrularının selameti için gerekirse onları sert de olsa uyarmalıyız. Hiç görmedin mi tavuk gibi civcivleri sağa sola gittiğin de onları hafifçe gagalayıp, kızarak ikaz eder.Bütün hayvanlar öyle. Yavrusuna , dostunu, düşmanını kendisine göre iyiyi kötüyü tanıtıp sonra hayata terk eder.
Anne :
-Haklısın bey
(O sırada kapı çalınır.)
Anne :
- İnşallah Sungurumdur gelen ( diyerek kapıyı açmaya gider.) Bir süre sonra kolu sarılı olduğu halde Sungur içeri girer ve hiç konuşmadan doğru yatak odasına yatmaya gider.)
Baba :
- İşte buyurun.Bey efendi gece yarılarına da geliyor.Ne selam , ne kelam hemen yatağa gidiyor.
Anne :
- Korkuyorum bey .Bu oğlanın tavırları beni ürkütüyor.Kolu da sarılıydı gördün mü?
Mehmet (kitaplarını toparlıyarak):
- Abdullah bey amca ben de izninizi rica edeyim. Vakit bir hayli geç oldu. Sizi de rahatsız ettim.
Baba :
- Ne münasebet oğlum. Ne rahatsızlığı ? Bilakis memnun oluruz. İstediğin zaman Salih ile ders çalışmaya gele bilirsin.
Mehmet :
-Teşekkür ederim Abdullah bey amca hepimize hayırlı geceler dilerim.
Baba :
- Sağ ol Mehmetçiğim sanada hayırlı geceler . İnşallah emeğiniz boşa gitmez de.
Anne :
- Annene selamımı söyle evladım.
Mehmet :
-başüstüne efendim.
Anne :
- Salih yavrum sen de fazla geç yatıp uykusuz kalma.
Salih :
- Peki anneciğim
(Anne ve baba yatak odasına geçerler.Salih bir süre ders
çalıştıktan sonra esneyerek kitaplarını toplar elektriği
söndürerek yatak odasına gider.
Sahne bir süre karanlık kalır sonra horoz sesi ve
akasından ezan sesi duyurulur ve sahneye sabahlıkla
anne girer Işığın yakar. Bir süre sonra masanın üstünde
duran bir zarfı alır ve okumaya başlar.Okuduktan sonra)
Anne (bağırarak) :
. - Sungurum, Oğlum!Yetiş bey yetiş.
Sungurumuz , Yavrumuz gitmiş. Kaçmış evden
Vay başıma gelenler. (Diye dövünürken
sahneye pijamaları ile baba girer.)
Baba :
- Ne oldu hanım sabah, sabah ne bağırırsın?Hırsız
mı var?
Anne :
- Ne hırsızı bey keşke hırsız olsaydı. Bak şu
mektuba Sungurumuz gitmiş yavrumuz evden
kaçmış.
Baba :
- Sen ne saçmalayıp duruyorsun be kadın.Ne
kaçması ne gitmesi. Ver bakayım şu mektubu.
(Diyerek mektubu alır ve titrek ellerle okumaya
başlar.Fondan mikrofonla Sungur’un sesinden mektup
seslendirilir.) Anneme ve babama ;
Uzun uzun düşündüm ve kararımı verdim.Ben bir sanatçı
olmak için evi terk ediyorum. Büyük bir yönetmenden teklif
aldım. İlerde beni filmlerde başrol oyuncusu olarak
seyredersiniz.İsmimi ve resmimi afişlerde ve ne neonlara da
görürsünüz.Artık eve bir şöhret olarak döneceğim.Hepinizi paraya
doyuracağım.Sakın beni aramaya çalışmayın.Geleceğin Yıldızı Sungur.
Anne (ağlayarak):
- Gördün mü bey kandırdılar,
yavrumuzu çaldılar. Gitti ciğer paremiz. Mahvolduk
Allah’ım ne yaparız şimdi biz (diyerek ağlar,
baba şok olmuş bir vaziyette dururken içeri
telaşla Salih girer.)
Sungur :
- Ne oluyor anne ne bağırıyorsun?.
Anne :
- Salih’im ağabeyin Sungur’ um evden kaçmış.
(der ve perde kapanır.)
…. III. PERDE…
(Perde açılır.Sahnede anne ve baba vardır.Anne etrafı
düzeltmekte Baba ise gazete okumaktadır.Bir süre sonra
saatine bakarak)
Baba :
- Hanım neredeyse gelirler.Her şey hazır mı?
Anne :
- Oğlumun, Salihimin İngiltere’den arkadaşları geliyor. Acaba onları memnun bırakabilecek miyiz, onları rahat ettirebilecek miyiz diye çok heyecanlanıyorum. Tabi bir de yabancı memleketten geliyorlar.Nasıl bir şeyler acaba? Yemeklerimizi beğenirler mi?
Baba :
- Aman hanım senin merak ettiğin şeye bak.Onlar domuz eti yiye, yiye içleri geçmiştir. Senin bu meşhur içli köfteni, perde planlı görünce dilleri tutulur gavurların.
Anne :
- Aman bey yine yağ çekmeye başlama.
(O sırada kapı çalınır.)
Baba :
- Geldiler haydi hanım kapıyı aç
(anne kapıyı açmaya gider. Bir süre sonra 2 Arap
sahneye girer)
Arap :
- Es salamı aleyküm rahmatülahi ve be rakatu
(2. Arap ta aynı selamı verir )
Baba :
- Ve aleyküm selam ya hacı. Hoş geldiniz
1.Arap :
- Hoş bulduk ya seydi
Baba (hanımına dönerek) :
- Yahu hanım kim bunlar?
Anne :
- Bilmem.
2.Arap :
- Memleketiniz çok güzel ya seydi.
Baba :
- Elbette güzeldir memleketimiz
1.Arap :
- Vallahil Azim. Cennet gibi bir memleket ya
seydi.
2.Arap :
- Balık var , deniz var, ormanlar var, her şey
ahsen. ya seyit.Yok bizim memlekette bunlar.
Anne :
- Tabi güzeldir memleketimiz.
1.Arap :
- Ya seydi bu kari senin.?
Baba :
- Efendim?
2.Arap :
- Bu karı senin mi ya seydi*
Baba :
- Evet ya hacı o benim hanımım.
2.Arap :
- Diğerleri kaç tane?
Baba :
- Anlamadım ne kaç tane?
2.Arap :
- Kari kaç tane ya seydi?
Baba :
- Kaç tane olacak canım tabi ki bir tane.
2.Arap :
- Ne bir tane mi?
Baba :
- Tabi ya. Ne sandın. Ya sizinki kaç tane?
1.Arap :
- Bir tane olur mu ya seydi?Bu kari eksikmiş.
Bende var 3 kari 9 velet.
2.Arap :
- Bende var 4 kari 11 velet.
Baba :
- Ooo maşallah. Duydun mu hanım 4 karısı
varmış. Biz bir tanesi ile baş edemiyoruz.
Adamlar 3-4 kadınla evleniyorlar.
Anne :
- Haklısın bey
Baba :
- Ya hacı kusura bakmayın ama.Siz buraya niye
geldiğinizi hala söylemediniz.?
I.Arap :
- Yok kusur ya seydi.Biz gitmek emlakçıya. O
göndermek var bizi buraya kiralık ev var diye.
Baba :
- Ne evimizi mi kiralayacaksınız? Yahu hanım
bunlar ne diyor biz oturduğumuz evi nasıl
kiralarız?Bu da nerden çıktı şimdi.?
Anne
- Dur hele bey var bu işte bir yanlışlık ya. Şimdi
öğreniriz.(Araplara dönerek)Ya hacı size buranın
kiralık olduğunu kim söyledi?
1.Arap :
- Yok telaş ya seydi.Biz gitmek emlakçıya. O
göndermek var bizi buraya kiralık ev ver diye.
Baba :
- Hop pala . Bu da nerden çıktı şimdi.?
Anne :
- Bey sakın yukarı kat olmasın? Geçenlerde
boşalmıştı.Camına da kiralıktır diye yazı
asmışlardı.
Baba :
- Tamam şimdi anlaşıldı.Bunlar buraya yanlış
gelmişler. (Araplara dönerek)Ya hacı siz buraya
yanlış geldiniz. Kiralık ev burası değil. Üst
kat.Oraya gideceksiniz.
1.Arap :
- Üst kat mı ya seydi?
2.Arap :
- Biz var o zaman yanlış gelmek,ya seydi sizi
var rahatsız etmek,özür dilemek var.
Baba :
- Bir şey değil ya hacı evi size kaça kiraya
verdiler?
1.Arap :
- Şok ucuz ya seydi , şok ucuz.
Baba :
- Kaça verdiler?
2.Arap :
- 5 milyar.
Baba :
- Nee 5 milyar mu?
I.Arap :
- Evet ya seydi 5 milyar
.
Baba :
- Yahu bunun nesi ucuz yoksa bir seneliğine mi
verdiler?
2.Arap :
- Yo ya seydi biz var 1 aylığına tutmak.
Baba :
- Nee 1 aylığına 5 milyar ha, vay sahtekar adam
vay düpedüz kazıklamış bunları insan turiste
böyle mi yapmalı be.
I. Arap :
- Yok bize kazık ya seydi 5 milyon bize şok
ucuz bizde bol para. Şok ucuz. Şok ucuz.
2.Arap :
- Biz var müsaade istemek üst katta gidip evi
görmek.
Baba :
- İyi ya. Gidin görün.
I.Arap :
- Allah’a ısmarladık ya seydi.
Baba :
- Güle, güle , güle , güle ( Araplar çıkar)
Baba :
- Hatun bizde böyle sahtekarlar da var 3
kuruşluk malı 50 kuruşa verirsek turist bir
daha gelir mi neyse hanım saat 4’e
geliyor.Salih’le misafirleri neredeyse gelir
yemekler hazır mı?
Anne :
- Hazır sayılır bey (Kapı çalınır)
-
Baba :
- İşte geldiler kapıyı aç hatun.
Anne :
- Aman bey çok heyecanlıyım gavuristan dan
gelen çocuk nasıl bir şey acaba nasıl
bulacak rahat ettirebilecek miyiz haydı
hayırlısı ( deyip kapıyı açar) Salih, Abdullah,
Ayşegül, Davit ve Margirit girer.
Salih :
- İşte geldiler baba bu Davıt(Davıt’a dönerek)
This is my father and this is my mother.
Davit :
-Hello mr Öztürk plaset to meet you
Hello Mrs Öztürk plaset to meet you
Salih (Margirite dönerek) :
- Bu da Deyvit’in kız kardeşi Margirit
Margeret :
- Hello mr Öztürk pleaset to meet you hello
Mrs Öztürk Plaesed to meet you
(Diyerek el sıkışırlar)
Baba :
- Oğul ne dediler bunlar?
Salih :
- Baba selamlayarak tanıştıklarına çok memnun
olduklarını söylediler.
Baba :
- Bizim de çok memnun olduğumuzu söyle.
Salih :
- Davit. My mother and my father said they
glad to meet you too.
Davit :
-Thank you.
Baba :
- Hay Allah konuşurken buyur etmeyi unuttuk evlatlarım
ayakta kalmayın şöyle oturun hele hatun sen sofrayı
hazırla hele misafirlerimiz uzun yoldan geldiler
açtırlar.(Selim’e dönerek Ayşegül’ü )göstererek oğlum
Selim bu hanım kızımı tanıştırmadın bu cici kız kim?
Selim :
-Hay Allah dalgınlıkla tanıştırmayı unuttum özür dilerim
bunun adı Ayşegül babacığım, Abdullah’la birlikte aynı
sınıftayız misafirlerimizin geleceğini duyunca o da
gelmek tanışmak istedi.
Baba :
-İyi yapmış hoş geldin kızım.(Davit2e dönerek.) eee
Davut yolculuğunuz nasıl geçti
Selim :
-Davut değil baba Deyvit,Deyvit.
Davit :
-İt was very good ,we came to İstanbul from England by
plane we came to form İstanbul to here by bus it was
comfor table and enjoyable your country is very
beautiful
Margeret :
-Yes it is very good then you told me in your
letter İstanbul is wonderfoul you people and
are very hospitable
Baba :
-Oğlum ne diyorlar bunlar hele tercüme et bakayım.
Selim :
-Baba memleketimizi çok beğendiklerini,insanlarını
cana yakın bulduklarını söylüyorlar.
Ayşegül :
-Margeret, which school do you attend?
Margeret :
-I stardet hing school this year and you?
Ayşegül :
-I attend anatolian high school I am in the and year I’m a succesful student and like English
Abdullah :
-What do you plan to be in the future? Davit
Davit :
-I want to be a historian my sister want to be
a computer engineer.
Abdullah :
-Why do you want to be historian
Davit :
-Because we get our power from history, an
English- boy believes that how much he knows
his history so he can be so powerful.
Abdullah :
-Davit, England is a developend contry.
Davit :
-Yes
Abdullah :
-Well, how did you became a developend
contry?
Davit :
- First of all , woking is the first peason .Other
reasons are to seach, to be a hone stand to giv
e importence to our culturel
Baba :
-Oğul ne konuşuyorsunuz bize de anlat hele
Abdullah :
-Ahmet amca Davit’e ileride ne olmayı düşündüğünü sordum. Tarih araştırmacsı diye cevapladı.Nedenini sorduğumda ise Tarihin bir millet için çok önemli olduğunu tarihin iyi bilmeyen, atalarını yaptığını iyi milletler kendilerine yeterince güvenmediğini anlattı.İngilterede bugün kü gücüne ulaşmasında en önemli faktörler nelerdir. Soruma da; En önemli Faktör çalışmak araştırmak işinde dürüst olmak ve kendi kültürel değerleri geleneklerine bağlı kalmak şeklinde cevaplandırıldı
Baba :
-Çok doğru söyledi . bir millet ilerlemesi için önce kendine güvenmesi ve bu işi yapabileceğine inanması lazım buda ancak tarihi iyi bilmekte olur öyleki tarihte bir çok kereler atalarının bunu yaptıkları atalarının bunu yaptığını ve yapış yollarını bilmesi kendine güven kazandırır daha sonra kendi kültüründen kopmasından azimli, sabırlı çalışmakla bu iş olacaktır. Kalkınmış bütün ülkelerde bunları görmek mümkün Amerika işte Japonya işte İngiltere ve diyerleri
Margeret :
- There are a lot of Türkish scientists in England Ayşegül,if you graduate,You can find a jop in England our gives to moch money to sicentsts and provides all the opportnites.Ayşegül -No, argeret, sory I’m never thought about caming to England, leaving my conttriy Because I’m Türkish, I desine to seve my contry.İf We do so, who is going to work in Turkey, and how Turkey, and how Turkey be able to be developed?
Baba :
-Yahu bunlar bıdı bıdı ne konuşuyorlar oğul.anlat.
Selim :
-Baba Margeret Ayşegül’ü okulu bitirince meslek sahibi
olunca İngiltere’ye yerleş çünkü İngiltere’de çok Türk bilim
adamı var hükümetimiz onlara çok para ve imkan tanıyor dedi.
Baba :
-e e e
Selim :
-e e e si Ayşegül’de imkansızlık içinde de olsa kendi ülkeme kendi insanlarına hizmet etmek benim için şereftir deyip İngiltere’ye yerleşmeyi düşünmediğini söyledi.
Baba :
-Aferin kızım Ayşegül öyle tabi bazı bilim adamları kendilerini okutan, yetiştiren devletine milletine, hizmet edeceği yerde 3 5 kuruş daha fazla paraya tamah ederek yurt dışına gidip orda çalışıyorlar yari beyin göcüne alet oluyorlar tabi bu durumdan kim yaralanıyor yabancı Ülkeler biz verha Üniversiteler açalım bilim adamları yetiştirelim onlarda mezun olunca pır dışarı uçuversir olmaz böyle şey.
Selim :
-Neden böyle oluyor baba
Baba :
-Oğul herhalde biz yeterince tarihimizi öğretim millet ve vatan
aşkını aşılamıyoruz manevi duyguları tam olarak pekiştiremiyoruz, Gençliğe hep en iyi ve lüks yamamının yolları aşılanıp bunun yanında Vatan, millet ve Allah aşkı verilmezse elbette bilim adamı daha iyi imkanlar sağlayan devlete koşup beyin göçüne sebebiyet verecektir.
(Sahneye anne girerek)
Anne :
-Haydi Çocuklar yemek hazır, buyrun
Davit :
-What’s your mother Saying Selim?
Selim :
-She asked
Davit :
-Ooo I’m hangr. (diyerek ayağa kalkarak Davit karnını
ovarak)Türk yemeklerine çok güzel olduğunu duydum.
Margret :
-Yes Davit
( Deyip perde kapanır.)
…4.PERDE…
( Perde açılır, sahne hapishane koğuşu görünümündedir.
Sungur arkası dönük vaziyete, ayakta durmuş, ön planda
kürsüler üzerine oturmuş vaziyete, Jilet Kazım, Niyazi,
Bülent, Simon, durmakta. Memiş koğuşu adımlamakta,
Temel çay tapmakla meşgul, ranzada 2 mahkum yatmakta
ve fondan Hakkı Bulut’un gardiyan adlı parçası
söylemektedir.Türkü bitince)
Kazım (Sungura dönerek ):
-Sungur kardeş o kadar çok düşünme , olan olmuş bir
kez, üzülmekle ele bir şey geçmez gel şöyle aramıza
katıl da gırgırımıza bakalım.
Memiş :
-Bakalım, bakalım
Simon :
-Doğru söylüyor vire jilet Kazım abimiz, Düşünmek
faydasız artık vire böyle bitmez vire bu mapusluk.
Memiş :
-Bitmez vire
Niyazi :
-Sonra sende hafifletici sebeplerde var. Cezan öyle
bizimkiler gibi ağır olmaz.
Memiş :
-Olmaz, olmaz
Niyazi (sözüne devamla):
-8 yıl yatıp çıkarsın.
Memiş :
-Çıkarsın, çıkarsın
Bülent :
-Doğru ya 8 yıl nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar gelir
geçer
Memiş :
-Geçer, geçer
Bülent (sözüne devamla):
-Ben sekiz yıldır içerdeyim. Hala 16 yılım var. Ahh bir af
çıksa diye ümitlenip duruyoruz işte.
(Memiş ve Temel af sözünü duyar duymaz kalkıp, ‘Çıkacak
çıkacak af çıkacak diye oynamaya başlarlar’. Bir süre
oynadıktan sonra)
Kazım :
-Yeter lan yeter, soytarılar, oturun yerinize kırmayayım
şimdi bir tarafınızı.
Bülent :
-Kızma be abi garibanlar af hayali ile yaşıyorlar.
Niyazi :
-Af çıkacak diye diye kafayı yediler enayiler.
(o sırada Sungur kürsüye gelip oturur.)
Kazım :
-Ha şöyle aslanım be, otur, konuş açılırsın.
Memiş :
-Açılırsın, açılırsın
Kazım(Temele dönerek) :
-Ula Timurlenk. Nerde kaldı bizim çaylar?
Temel :
-Uyy kurbanın olayum agapey.Pen saa kaç tefa temedimmu paa Timurlenk temeyesun diye. Kızayrum o atamtan da.
Kazım(sinirle yerinden kalkarak):
-Ulan bacaksız benimle nasıl böyle konuşursun. Yerim ulan şimdi seni ( diyerek Temel’in üstüne doğru yürür.Temel kaçarak masanın altına girer.Diğerleride Kazım’ı tutmaya çalışır.
Niyazi :
-Aman abi sakin ol,bakma sen Temele
Memiş :
-Bakma Teme’le
Kazım :
-Ben dilediğimi dilediğime derim lan.(nara atarak)var mı ulan bana yan bakan?Yerim ben lan adamı.
Memiş :
-Yerim lan
Kazım( bu kez Memişe sinirlenecek):
-Ulan deli.Seni de paralarım şimdi(Diyerek Memişe’de
hamle yapar ancak diğerleri onu tutarlar.)
Bülent :
-Aman abi.Uyma sen onlara.Sen hepimizin abisisin.Sana
kim yan bakabilir.(diyerek sakinleştirip oturttururlar.)
Niyazi :
-Lan Temel çabuk abimize tavşan kanı bir çay
getir.Sinirleri yatışsın.
Temel :
-Getireyrum. Hemen getireyrum.(diyerek masanın altından çıkar ve çayları tepsiye dizerek)geldu temel reusun tavşan kanı çaylariii(çayları verirken)Uyy kurbanin olayım ağabey.Kızma paa da.Özür tilerum.Pilmezmisun peni.Kevezenun piriyumdur da.
Kazım :
-Tamam tamam fazla uzatma
Bülent (Niyazi’ye Dönerek):
-Sahi Niyazi kardeş. Biz hepimiz bu deliğe neden düştüğümüzü anlatmamıza rağmen sen hiç bahsetmedin.
Bülent :
-Boş ver be Niyazi kardeş anlatıp ne yapacağım.?
Simon :
-Merak ediyoruz vire. Sonra sana neden Kibrit Niyazi derler vire.
Memiş :
-Kibrit Niyazi vire.
Niyazi :
-Merak edilecek bir yanı yok bre yahudi Simon.Hepsi bir yorgana gaz döküp yaktığım için buradayım.
Memiş :
-Gaz yaktım bre.
Bülent :
-Ne yani sen şimdi bir yorgana gaz döküp yaktığın içinmi burda olduğunu düşünüyorsun.?
Niyazi :
-Tabi ya ne sandın?
Kazım :
-Yok oğlum,yok hiç öyle olurmu?Yaktığı yorganın içinde 2 arkadaşıda varmış
Memiş :
-Varmış,Varmış
Kazım(sözüne devamla):
-siz öyle saf durduğuna bakmayın köftehorun.İçimi aslan
kesilir.Yok be abi.Biz nerde aslan olmak nerde.Bizi
canavarlaştıran içki denilen illettir.Meret şişede durduğu
gibi durmuyor ki
Memiş :
-Mahveder,mahveder
Bülent :
-Doğru söylersin be Niyazi kardeş.Bende o içki denilen merede alışmasaydım,sarhoş olup,çok sevdiğim arkadaşım Ziya’yı bir hiç yüzünden bıçaklayıp
öldürümüydüm.Pişmanım ama ne fayda.İş işten geçti artık.
Niyazi :
-Of,of efkar bastı yine.Temel reis neşelendir bizi biraz be
Simon :
-Haydi vire reis göster hünerini.
Temel :
-Tamam abiler hemen temel reis emrinizdedur.(deyip,Kemence ile hamsi koydum tavaya,başladı oynamaya diye söyleyip oynamaya başlar.bitince oradakiler alkışlar o da külahını çıkarıp selamlar.)
Niyazi :
-Temel be senin birde güzel şiirin vardı onu da oku. dinleyelim. ,
Memiş :
-Dinleyelim,dinleyelim
Temel :
-Tamam abiler hemen okuyarum.(şiirini okumaya başlar.)
Anne baba sözü dinlemedük
Hep kafamızun dikine gittuk
İyi ,kötü demeyüp yaptuk
Kaderin bunda auçu yok
Biz nefsimizin kurbanı olduk
Helal ,haram demeduk yeduk ,içtuk
Kötü arkadaşlarla yatip kalktuk
Şimdi hep burada toplanduk
Kaderin bunda bir suçu yok
Biz nefsimizin kurbanı olduk
Temel reus derki pişmanum
İş işten geçti artuk ne yapayum
Bizim halimuz gençlere ibret olsun
Kaderin bunda bir suçu yok
Biz nefsimizin kurbanı olduk
(Bunun arkasından fondan Necip Fazıl’ın Zindandan
Mehmedim şiiri okunur.Şiir bittikten sonra bir müddet sonra
içeri gardiyan girer.elinde mektup vardır.)
Simon :
-Yaşasın vire mektuplar gelmistir.
Gardiyan:
-Boşuna sevinme Simon. Sana yine mektup yok.
O sıra gardiyanın önüne Memiş gelir,çıkacak, çıkacak af
çıkacak deyip oynamaya başlar.
Gardiyan:
-Memiş boşuna ümitlenme af maf yok.(sonra elindeki
mektubu kaldırarak )Sungur kardeş mektubun var.
Sungur(şaşkın ve heyecanlı):
-Ne bana mektup mu var?(deyip yerinden kalkar mektubu alır zarfın üstünü okur mektubu bağrına basar)Canım anneciğim,canım babacığım,canım kardeşim... deyip mektubu açar ve okur fondan annesinin sesinden mektup okunur.)
Ciğerparem, sevgili oğlum, Sungurum
Nasılsın yavrum?İnşallah sağlığın yerindedir.Sakın gece
üstünü açıpta üşütmeyesin kendini.Soğuk ve
hastalıktan kendini koru iyi bak canına.Sonra
hastalanırsan sana kim bakar.Yanımda değilsin ki
geceleri üstünü örteyim, başını okşayıp,öpüp
koklayayım.Gece yarıları bazen kalkıp gayri ihtiyari
yatağına bakmaya gidiyorum.Belki Sungurum gelmiştir
diye.Seni göremeyince boğazım düğümleniyor, ağlamak
geliyor içimden ama ağlayamıyorum.Öylece tıkanıp
kalıyorum.Kahrediyorum seni bu yollara düşürenlere,
bela okuyorum gençleri imanından kopararak özgürlük
adı altında içki,fuhuş,kumar ve ahlaksızlık batağında
boğanlara.Ama üzülme Sungurum bugünler de gelir geçer .
Rabbime 5 vakit namazlarımda dua ediyor, gözyaşı
döküyorum.Oğlumun aklını başına getir ,ona doğru yolu
göster.kurtar onu Yarabbi diye.Yavrum ,canım Sungurum
Baban hayatı kendine zehir etti.Sen mahpus olalı hiç
güldüğünü görmedik.Ne zaman senin lafın olsa gözleri
sulanıyor.Sabahlara kadar sigara üstüne sigara içip
duruyor.Allah korusun kanser olur diye korkuyorum.
Kardeşin Salih ise bugün diplomasını aldı.Kaymakam
olup1 yıl sonra İngiltere’ye staja gidecekmiş.
Oda sana çok üzülüyor. Ne yaptın yavrum sen sadece
kendini değil tüm aileyi yıktın.İnşallah aklın başına
gelmiştir.Ağlamaktan mektubu yazamıyorum.Sağlıcakla
kal,Allah’a emanet ol yavrum, seni çok seven ve özleyen
annen.
Sungur( kazağı koklayıp, yüzüne sürüp, kokluyor):
-Canım annem, canım babam, canım kardeşim,
Sizi ne kadar özledim bir bilseniz, sizi üzdüğüme ne kadar
pişmanım bilseniz.Ama Tanju pisliğini ortadan
kaldırdığıma hiç pişman değilim.Zira o benim gibi nice
masum insanı kandırarak bataklığa sürükledi ve
sürükleyecekti de.Ancak bir pisliğin ortadan kaldırılması
ile çöplük temizlenmez.Onun gibileri hala meydanda nice
masum genci kandırmaya devam etmektedir.
(seyircilere doğru seslenerek)
Anneler, Babalar size sesleniyorum,
Biz gençleri anlayın, bizi iyi yetiştirin,tehlikelerden
koruyun,bıkıp usanmadan nasihat edin. Hareketlerinizle bize
örnek olun ki; biz deli deli akan kanlarımızın etkisi ile yanlış
yolara sapmayalım.Devletimiz Tanju gibi pisliklere fırsat
vermesin gençliğine sahip çıksın.Bir hayvan dahi yavrusuna
kendi bildiklerini dostunu,düşmanını öğretir.Sizler de ,biz
gençliğe tehlikeli yolları bilimsel olarak anlatın,değerlerimizi
öğretin, kavratın,yaşatın.Önce siz yaşayın ki biz de
yaşatalım.Bizi bataklıktan, karanlıktan kurtararak ışığa, nura,
kurtuluşa doğru yöneltin.Bizim gibilere bakarak ibret alın. İbret
( diyerek diz üstü çöker ve ağlarken son perde kapanır.)
ÖZGEÇMİŞ
1954 Yılında Malatya’da doğdu.İlk,Orta ve Lise tahsilini
Malatya’da tamamladıktan sonra 1978 yılında Trabzon/Fatih Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler,1988 yılında Lisans tamamlıyarak Tarih bölümünden mezun oldu.Öğretmenliğe 1979 yılında Malatya Fatih Fatih Lisesinde başladı.Tekirdağ/Malkara,Rize/Fındıklı’da öğretmenlik görevlerini yaptıktan sonra,Siirt/Eruh Lisesi Müdürlüğü Siirt/Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı,Siirt/Anadolu Lisesi Müdürlüğü görevlerinde bulundu.1991 yılında istifa ederek
Batman/Özel Basut Koleji Müdürlüğünü yürüttü.Daha sonra dersaneciliğe başlayıp,Batman/Sultan Dersanesi,Şanlıurfa/Akfen Dersanesi,Adana/Büyük Koza ve Sınav Dersaneleri,Osmaniye/Bem Dersanesi,Malatya/Lider İlfen ve Lider Sözfen Dersanelerin de çalıştı.2001 yılında tekrar resmi görevine dönerek Darende/Irmaklı,Orduzu/Elif Şireli okullarında çalıştıktan sonra
Doğanşehir Millieğitim Müdürlüğüne getirildi.Malatya CNM TV.da
‘’İçimizden Biri,Kültürname,Tarih Sohbetleri,Aileler Yarışıyor ve Malatya Belgeseli’’ gibi proramlar yapıp sundu.Malatya/Hekimhan Ekspres ve Sonsöz gazetelerin de ‘’Tarih Sohbetleri Köşesi’’nde haftalık yazılar yazdı.’’1900 Soru-Cevapta Tarih, ÖSS’ye hazırlık Tarih , Tarih Sohbetleri’’ adlı tarih kitapları yazdı’’.İbret,Delinin Aklı,Keloğlan ve Sarıkız ile Çanakkale’yi Unutmayın’’ adlı tiyatro eserleri yazan Ender Sümer evli ve 4 çocuk babasıdır.