OKUL PİYESLERİ
KELOĞLAN VE SARIKIZ
3 PERDE
ENDER SÜMER
OKUL PİYESLERİ
KELOĞLAN VE SARIKIZ
3 PERDE
ENDER SÜMER
OYUNCULAR : (Toplam :15 erkek,1kız oyuncu)
1.PERDE
1.SAHNE : Keloğlan,Keloğlan’ın Annesi, Profesör,
2.SAHNE : Zeki,Şaban
3.SAHNE : Zeki, Şevket(Zekiye), Şaban
4.SAHNE : Zeki,şevket,Şaban,keloğlan
2.PERDE
1.SAHNE : Nasrettin Hoca,Yahudi,Kadı
2.SAHNE : 1.Adam,2.Adam,3.Adam, Nasrettin Hoca
3.SAHNE : Nasrettin Hoca,Keloğlan
3.PERDE
1.SAHNE : Timur,Nasrettin Hoca,Keloğlan,1.Asker, 2.Asker
2.SAHNE : Keloğlan ,Keloğlan’ın Annesi
1.PERDE-1.Sahne
(Perde açılar, sahnede keloğlanın anası sinirli, sinirli söylenerek dolaşmaktadır. Keloğlan ise köşede uyumaktadır.)
ANA :
––Ey büyük Allah’ım ben bu oğlanın elinden ne yapacağım?Elinden bir iş gelmez, tarlaya gideriz daha yarım saat geçmeden “ uf aney çok yoruldum şuracağıza beş dakikacık oturup dinleneyim “ deyu oturur, ne bir dakikası bir saat, iki saat bekle Keloğlan gelmez, bakarım ki benim keltoş oğlum uyuyakalmış, sayıklayıp durur, uyandırırım. A benim kel oğlum sen hani beş dakikacık dinlenecektin, saatler geçti sen burada pinekleyip durursun.
Gene o peri kızını görüp hayallersin a oğul dediğinde... hem valla hem billa aney yine o peri kızını gördüm, bu sefer onu 7 başlı bir dev kaçırmış, bende dururmuyum ? hemencecik kaptım sihirli sopamı, gidip devin 7 başına tek, tek koparıp gelinini kurtardım, demez mi... a komşular işte halim, bana bu oğlanla can dayanır mı? Ama niye yalan söyleyelim yine de pek severim keltoşu.....
Sabahleyin bizim tek varlığımız, ineğimiz sarıkızı otlatmaya göndermiştim.Aha akşam oldu hala gelmedi, gör ki yine hangi köşede sızmış kalmış, hangi devlerle boğuşup, hangi padişahlarla eğleniyordur.(Elini kulağına koyup bağırmaya başlar.)Keloğlaaan, kel oğluum, keltoş oğlum nerdesin, hangi cehennemdesin?(Keloğlan sahnenin bir, bir köşesinde uzanmış uyumaktadır.Anası keloğlana yürüyüp yaklaşır.)
İşte ben size demedim mi? Benim Keloğlan uyuyakalmıştır diye, peki bizim sarı kız nerede,be hay kel kalası oğul sarı kızı ne ettin?(deyip Keloğlanı tartaklamaya, uyandırmaya başlar.)Hey Keloğlan kalk, uyan nerede bizim sarı kız, ne yaptım sarı kızıma ha söyle(diyerek bağırır)
KELOĞLAN ( gözlerini ovuşturarak kalkar.)
––uyy... kurbanın olam ana, vurma, işte Sarıkız şuracağızda otlanıyor(deyip eliyle işaret ittiği yere baktığında, çok şaşkın vaziyette)
vışş aney ! nereye gitmiş bizim Sarıkız be ana?
ANA ( hiddetle hırpalayarak):
––A benim Kel kalası oğul Sarıkızın nerde olduğunu bana mı sorarsın? Sarıkızı otlatmaya sen götürmedin mi, tabi gene uyuyakaldın.Sen hayallerinle baş başa iken ya sarı kızı kurtlar yedi, ya da hırsızlar kaçırdı.Ah Allah’ım bu Keloğlanın elimden ne yapayım, ne atılır ki atasın, ne satılır ki satasın. A benim keltoş oğlum eğer Sarıkızımı bulmazsan seni eve almam, komam valla, bul Sarıkızımı, bul da öyle gel eve, bulmadan gelem deme sakın.
KELOĞLAN
–– Uyyy... vurma anam, kurbanın olam vurma.Bulacam sarıkızı, bulmadan dönmem anam hem valla hem billa bulucam.
ANA :
–– Hele bir bulma ben sana sorarım. O bizim tek varlığımızdı, o bizim geçim kaynağımızdı.Şimdi o olmazsa ben ne yaparım.Allah’ım sen yardım ette bulalım, şu oğlancağıza da akıl fikir ver Allah’ım.( deyip, söylenerek sahneden çıkar.)
KELOĞLAN :
––Ey büyük Allah’ım ben ne yapacağım şimdi. Sarıkızı nasıl bulurum?Sarıkızı ya 40 haramiler kaçırmışsa; ya tepegöz,7 başlı dev kaçırmışsa ne ederim, o zaman nasıl kurtarırım Sarıkızı onların elinden?.Vay benim kel başıma gelenler.Sarıkız... ( diye bağırır.)Akşam olmak üzere hala sarı kızı bulamadım, Sarıkızı bulamazsam valla anam beni eve komaz. Ben de kurtlara kuşlara yem olurum. Vay aney nedir bu benim kel başıma gelenler( deyip )Sarıkıız nerdesin ? mööö, mööö( diye bağırmaya başlar)Akşam oldu televızvız açıldı. Şimdi zaman tüneli dizisi başlamıştır bile....Sarıkızı kaybetmeseydim şimdi muhtar ağamın evinde televızvız seyreder olacaktım.(Tekrar bağırır.)Sarıkııız, mööö, neredesin?Oyy...amma yoruldum ha. Hele şuracağıza çöküp beş dakika dinleneyim, yine ararım.(Yere uzanır ve az sonra horlamaya başlar.Bu sırada sahneye profesör girer.)
PROFÖSÖR :
—Tamam buldum, nihayet buldum.Üzerinde
tam 25 yıl,8ay,2 hafta,3 gün,20 saat,40 dakika,20saniyeden beri çalıştığım zaman makinasını nihayet tamamladım.Artık istediğim birini istediğim zamana ve yere gönderebilirim. Amaaa kim böyle tehlikeli bir işe razı olabilir. Böylece bir deneye ancak şöyle fazla zeki olmayan, saf biri olmalı.
(Derken Kel oğlan da uyanır, gerinip, gözlerini
ovuşturarak geri, geri etrafına bakınırken) peki öyle
birini nasıl ve nerde bulabilirim(dediği sırada
Keloğlanla çarpışırlar.)
PROFÖSÖR :
—Buldum, buldum(diye bağırır.)
KELOĞLAN :
—Neyi buldun dede, yoksa bizim Sarıkızı
mı buldun ha?,
PROFÖSÖR :
—Ne Sarıkızı be oğul, sarı kız da kim?
KELOĞLAN :
—Vayy dede... sen bizim sarı kızı tanımıyon mu? Sarı kız bizim biricik varlığımız olan ineğimiz.
PROFÖSÖR :
—Eee ne olmuş sizin Sarıkıza.?
KELOĞLAN : (Ağlamaklı)
—Ne olmuşu var mı be dede.Sarıkızı otlatayım diye anam bana verdi.Bende sarı kızı otlatırken uyuyakalmışım, uyandığımda bir de ne göreyim,Sarıkız kaybolmuş.Anam bana “Eğer sen Sarıkızı bulmadan eve gel seni eve komam valla” dedi, sende buldum, buldum diye bağırınca bende Sarıkızı buldun sandım.
PROFÖSÖR : (Seyircilere dönerek)
—İşte aradığımı buldum, olağanüstü deneyimde kullanmam için bana böyle saf biri lazımdı.Ama önce onu kandırmalıyım, ama nasıl?(Düşünür) tamam buldum galiba (deyip Keloğlana döner)Bak Keloğlan senin Sarıkızı bulabilirim.
KELOĞLAN :
— Nee sen bizim sarıkızı bulabilir misin?(Şüpheyle) Yoksa bizim Sarıkızı sen mi çaldın ha...
PROFÖSÖR : (Gülerek)
––Yok be Keloğlan, tabi ki ben çalmadım, hem ben sizin Sarıkızı ne yapayım , ben koca bir profesörüm.
KELOĞLAN :
—Nesin, nesin?
PROFÖSÖR :
—Profesör Keloğlan, profesör.
KELOĞLAN :
—Proförför pıratörtör(deyip söylenir) Protortörmüsün , proporpormüsün neysen, sen bizim Sarıkızı nasıl bulacaksın söyle hele.?
PROFÖSÖR :
—Sen hiç tasalanma Keloğlan, sarı kızı bulmuş bil.
KELOĞLAN :
—Sahi mi be dede, sahiden sen bizim sarı kızı bulabilir misin?
PROFÖSÖR :
––Elbette sahi Kel oğlan, seni bir makinaya bindireceğim,o makine seni sarı kızın yanına götürecek.
KELOĞLAN :
—Deme be dede?...O makine sahiden beni Sarıkıza götürür mü?
PROFÖSÖR :
—Götürür ya keloğlan götürür,gel makinanın yanına gidelim de gör.
KELOĞLAN :
—Peki gidelim senin şu sihirli makinana da görelim.(Giderler)
PROFÖSÖR :
—İşte geldik Keloğlan, bahsettiğim makine bu.Haydi gir içine ve sakın darda kaldığında3 defa “ABRAKADARBRA”demeyi unutma.
KELOĞLAN(hayretle)
__ Ya dede eminmisin?şuncaz makine mı bizim Sarıkızı bulacak?
PROFÖSÖR :
__Elbette bulacak Keloğlan sen hiç merak etme.
KELOĞLAN:
__Pek aklım kesmedi ama neyse.denemeye değer.hadi ya Bismillah(deyip makinenın içine girer)
PROFÖSÖR :
—İşte nihayet yıllardır çalışıp tamamladığım zaman makinasının denemesi şu aptal çocuk üzerinde deneyeceğim.(Kahkaha ile gülerek düğmeye basar)Haydi güle güle Keloğlan ha ha ha...
(perde kapanır)
1.PERDE 2.SAHNE
(Perde açılır, sahnede Karadut Köyü tabelası önünde Şaban araba beklemektedir.)
ŞABAN :
—Off anam off...bu sevda nedir başıma geldi, yemek yiyemem, uyku uyuyamam, her zaman her an aklımda, ahh Zekiye nerden çıktın karşıma...
(Sahneye Zeki girer.)
ZEKİ :
—Selamun aleyküm.
ŞABAN :
—Ve aleyküm selam.
ZEKİ :
—Ne o, hayır mı kardeşim yoksa bir derdin mi var
ki söylenip durursun?
ŞABAN :
––Ahh...ağam hiç sorma gitsin.
ZEKİ :
––Allah Allah bu nasıl bir dertmiş ki seni böyle söylenmelere düşürmüş.Anlat hele, zaten Yavaş Turun gelmesine epey var, zaman geçer.
ŞABAN :
––Seviyorum be ağam...İşte beni söylenmelere düşüren
dert bu.
ZEKİ :
––Ne seviyor musun?
ŞABAN :
––Hem de nasıl be ağam, mecnun gibiyim.
ZEKİ :
––Eyvahh...Senin dert hakikaten büyükmüş be koçum.
ŞABAN :
––Of anam of, ben ölmüşüm de ağlayanım yok.
ZEKİ :
––Adın ne senin be koçum?Kimlerdensin, hangi köydensin?
ŞABAN :
––Adım Şaban ağam, Karadut’danım. Bize Sevdalızade-Alıkoğulları derler.
ZEKİ :
––Ya... demek sen şu bizim Sevdalızade-Alıkoğullarındansın ha?Sen şu Alık Şaban olmayasın?
ŞABAN :
––Ta kendisiyim ağam. Sen beni nereden tanıdın ki ağam, ben seni ilk görüyorum da.
Zeki :
––Sen beni tanımazsın. Çünkü ben Almanya’ya gittiğim zaman sen sümükleri akan küçücük bir çocuktun. Neyse bunları boş ver de madem kızı seviyorsun Allah’ın emriyle istetsene be koçum
ŞABAN :
––İstettim istetmesine ama...
ZEKİ :
––Eee...aması ne ola ki ?
ŞABAN :
––Veririz kızı ama, 10 tek bilezik,2m. altın zincir, kolye, koltuk takımı, çamaşır makinesi, buz dolabı....daha neler, neler istediler, bunlar da yetmiyormuş gibi kızın adına bir de daire istiyorlar.
ZEKİ :
––Vay insafsızlar vay. Yahu bunlar ev mi yapıyorlar yoksa ev mi yıkıyorlar. Tabi senin de bunları alacak gücün yok, bunun için çaresizsin.
ŞABAN :
––İşte halim budur ağam, kimse derdime çare olamaz.
ZEKİ :
––Dur bakalım Şaban, hemen kendini koyuverme her işin çaresi vardır elbet. Madem kızı öyle vermezler, sen de kaçır be Şaban.
ŞABAN :
––Ne...Kaçırayım mı?
ZEKİ :
––Elbette kaçır. Kızını verirken böyle imkansız şartları öne süreninin kızını kaçırmak en iyisi.
ŞABAN :
––Kim ben mi kız kaçıracağım?
ZEKİ :
––Yok baban kaçıracak. Tabi ki sen kaçıracaksın Şaban.
ŞABAN :
––Aman ağam ben nasıl kız kaçırırım, bu imkansız, dünyada beceremem.
ZEKİ :
––Bak Şaban bu işte sana yardım edebilirim. Ama önce bu kız kimdir, hangi köydendir, kimin nesidir onu söyle. Sabahtan beri konuşup dururuz, bunu anlatmadın.
ŞABAN :
––Kız bizim Karadut Köyünden, çeşmede bir kez gördüm vuruldum, mutlaka o da beni görmüş ve vurulmuş ağam.
ZEKİ :
––Nee Karadut’tan mı?Pekala kimlerdenmiş bu kız.
ŞABAN :
––Kızın babası Almanya’da mı nerde çalışıyormuş.
ZEKİ :
––Nee...Babası Almanya’da mı çalışıyormuş, peki adı neymiş çabuk söyle.
ŞABAN :
––Adı Zeki Açıkgöz müymüş neymiş?
ZEKİ :
––Ne dedin, Zeki Açıkgöz müymüş(diyerek Şabana saldırır.)Yerim ulan seni.
ŞABAN :
––Aman ağam ne oldu sana birden, yoksa onu tanıyor veya akraban falan mı oluyor?
ZEKİ :
––(Seyircilere döner)Vay namussuz vay, demek benim kızımı kaçıracak. Vay ırz düşmanı namussuz vay dur ben sana bir oyun oynayayım da gör, bu oyunu 7 ceddine anlatırsın(Yumuşayarak Şabana döner)Yok bir şey Şaban, bunları bırakalım da ben sana kızı nasıl kaçıracağımızı anlatayım.
ŞABAN :
––Sahi mi be ağam? Sahiden kaçırır mıyız?
ZEKİ :
––Tabi kaçırırız Şaban hem öyle bir kaçırırız ki 7 aleme şan olur. Bak şimdi beni iyi dinle Şaban...Sen köyün çıkışında ki dedenin çeşmesinde beklersin, akşam namazından sonra ben kızı kandırıp sana getiririm.
ŞABAN :
––Sahi mi ağam, yapar mısın bunu.
ZEKİ :
––Tamam dedik ya Şaban sen kayıtsız ol, bu işi oldu bil.
ŞABAN :
––Allah senden razı olsun, tuttuğun altın olsun be ağam, dediğin yer ve saatte ordayım.
ZEKİ :
––Şşşşt.. köy dolmuşu geliyor.Susalım bundan kimsenin
haberi olmasın tamam mı?
ŞABAN :
––Tamam ağam senin dediğin gibi olsun(Sahneden
çıkarlar.)
1.PERDE ( 3.SAHNE)
(Sahnede Zeki ile Şevket vardır.)
ZEKİ :
––İyice anladın mı Şevket?
ŞEVKET :
––Anladım abi.
ZEKİ :
––Tekrar edeyim. Feracenin altına girip doğru dedenin çeşmesinin oraya gideceksin, o namussuz orda bekleyecek. O ne derse sen konuşmayacak, durumu belli ettirmeyeceksin,Ondan sonra buzalığın ilerisinde terk edilmiş kulübeye götürecek. Bakalım o zaman kız yerine seni görünce ne yapacak namussuz. Ben de sizi takip edeceğim. O anı kaçırmak istemiyorum, haydi göreyim seni, göster şu ırz düşmanına Zeki Açıkgöz’ ün kızını kaçırmak nasılmış.
ŞEVKET :
––Aman ağam iş anlaşılınca adamcağıza bir şey olmasın.
ZEKİ (kahkaha ile gülerek):
––Bir şey olmaz o namussuza. Haydi zaman geldi, sen şimdi feraceyi giy doğru Şabanın yanına git, bekletme zavallıyı(Şevkete feraceyi giydirir.ışıklar söner )
**** ****
(Işıklar yandığında Sahnede Şaban sinirli sinirli dolaşmaktadır.)
ŞABAN :
––Hey Allah’ım ya bir gören olursa, ya yakalanırsam o zaman halim nice olur, mapus damlarında çürürüm valla. (Sık,sık saate bakarak)Bu zaman oldu hala Zekiye’ m gelmedi. Bir aksilik olmayaydı. Hah işte biri geliyor mutlaka odur(Feraceli Şabanın yanına gelir.)
ZEKİYE :
––İşte geldim sana kaçtım aslan. Şabanım benim.
ŞABAN :
––Oh...Allah’ım sana şükürler olsun nihayet sevdiğime kavuştum, hoş geldin kız Zekiye.
ZEKİYE :
––Hoş bulduk.
ŞABAN :
––Hadi kız kimse görmeden kaçalım.(Zekiye’nin elinden tutar,giderler.)
1.PERDE ( 4.SAHNE)
(Şaban Zekiye’nin elini tutmuş vaziyette Odaya girerler.)
ŞABAN :
––Kız Zekiye...
ZEKİYE :
––Ne var lan Şaban?
ŞABAN :
––Çok heyecanlıyım kız, gel sene yanıma şu gül yüzünü bir göreyim.(Yüzünü açar,görünce)Aman Allah’ım......(der ve düşer.)
ŞEVKET :
––Aman Allah ne oldu Şaban’a be,Şaban, şaban kalk uyan be şaka yaptık kızanım sana(Şaban kalkmaz.)Aman Allah öldü mü ne oldu bu oğlana.(Bu sırada sahneye kahkaha ile gülerek Zeki girer.)
ZEKİ :
–– Nasıl şaşırdı salak daha uzun süre kendine gelemez , bu olayda diğer kızlara ibret olur.
(Bu sırada Sahneye zaman makinasından Keloğlan dönerek girer. Zeki ve Şefket çok korkarlar. Kel oğlanda şaşkın etrafına ve yerde yatan Şabana bakar.)
KELOĞLAN :
––V ı ş anam bu adama ne olmuş böyle. (Şevkete dönerek )ne yaptınız Bu adama böyle?
ŞEVKET (Korkuyla):
––Hiç bir şey ya. Ya. Yapmadık Cin amca ne olusun bizi çarpma Bize bir şey yapma bütün suç işte bunda, beni o işe o zorlad
KELOĞLAN :
–– Ne cin mi?(Seyircilere dönerek)Bu enayiler beni cin zannetti. Dur bunları korkutup meseleyi anlayayım.(Zekiye döner.)Ben cinlerin başı kel cinim, şimdi sizi Eşek haline getirmeden çabuk doğruyu söyleyin bu adama ne yaptınız?
ZEKİYE : (Korkarak)
–– DU . DUR. Biz ettik sen etme cin amca ne olur bize Dokunma anlatacağım. Bu işi ben planladım. Bu Şaban bizim bizim köyden benim ben im kızı sevmiş ve kaçırmak istedi. Biz de ona hem şaka yapalım dedik. Hem de iyi bir ders verelim dedik. Şevketi kızı yerine koyup yolladık. Tabi Şaban kız yerine Şevketi görünce düşüp bayıldı. İşte hepsi bu kel cin amca doğru söylüyorum.
KELOĞLAN:
––Ya... demek öyle... Seven iki genci böyle oyunlar oynayıp onların duyguları ile alay edersiniz ha... Onlara kalaylık göstereceğiniz yerde, yuva kuracak gençlere zorluk çıkarırsınız ha, şimdi çarpayım da görün siz.
ŞEVKET- ZEKİ: (Yalvarırlar)
––Aman cin amca kıyma bize bir cahilliktir ettik, sen ne dersen yaparız yeter ki çarpma bizi .
KELOĞLAN :
–– Ya ne dersem yapacaktınız. Peki o halde iyi dinleyin. Şabana kızını vereceksin. Hem de düğünü kendi elinle yapıp onu iç güveye alacaksın anladın mı Zeki efendi.
ZEKİ :
––Evet ,evet anladım kızımı Şabana verecek onu iç güveye alacağım.
KELOĞLAN :
––Tamam aferin sana . Sana gelince Şevket sen de Şabanın sağdıcı olacaksın, tamam mı?
ŞEVKET :
––Tamam cin amca valla tamam.
KELOĞLAN :
–– Peki madem anlaşıldı o hal de bana müsaade. Ama sözünüzde durmasanız yine gelir, sizi çarparım ha...
ŞEVKET-ZEKİ:
––Tövbe cin amca hiç sözümüzden döner miyiz.
KELOĞLAN :
––Peki o halde kalın sağlıcakla( üç defa abra kadabra diyerek zaman tüneliyle kaybolur. Perde kapanır. Az sonra şen ola düğün şen ola türküsü fon müziği olarak çalmaya başlar.
1.PERDE-V.Sahne
(Perde açılır, sahne’nin ortasında büyük bir kazan ve içinde inek şaban,etrafında da kazanın altını yakmaya çalışan dört yamyam ile kenarda reisleri bulunmaktadır. Yamyamlar kendi saralarında anlamsızca konuşuyorlar.)
İnek Şaban:
_Yav bunlar beni bu kazanın içine niye koydular ki yoksa yıkıyacaklar mı halbuki daha dün banyo yapmıştım.
(O sırada yamyamlar’dan birisi kazanın içine patates ve kuru soğan keserek atar,sonra kepçeyle karıştırarak tadına bakar tadına bakıp reise bir şeyler söylemesi üzerine yamyamlardan biri kazana tuz döker.)
İnek Şaban:
Yav bunlar ne yapıyorlar bu patates ve soğanları niye attılarki yoksa bana yemekmi pişirecekler,hain domdom beni bırakıp gittiler. Neredeler sahi bunlar yahu(diyerek bağırır )domdomcum güdükcüm tulum Hayri neredesiniz yahu ben burada sıkılmaya başladım.Kandaki suda ısınmaya başladı,bu ne iştir yav
(O sırada Keloğlan gelir ,etrafına bakınır gördüğü manzara karşısında şaşırarak.
Keloğlan:
_Vışş anam ben nereye geldim yahu oproförför beni sarıkızın yanına gönderecekti yoksa sarıkız buradamı(diyerek bağırır.)
Sarıııkız,mööö,sarıııkız,mööö görünürde sarıkız yok.
(Keloğlanın gökten indiğini zanneden yamyamlar kendi aralarında heyecanla alamsız şeyler konuşarak mızrak ve kalkanlarını yere bırakıp keloğlana secde ederler.
Keloğlan:
_Ya kardeşim bunlar kim niye yere eyiliyorlar.(diyerek yamyamları kolundan tutup kaldırarak )Hemşerim bizim oralarda secde sadece Allah’a yapılır. Bana niye secde yapıyorsunuz yahu delimisininiz nesiniz(Yamyamların reisi Keloğlanın yanına gelip kendisini işaret ederek gökyüzünü gösterip bir şeyler söyler.)
Keloğlan:(İnek Şabana yaklaşarak)
_Ya abi burası neresi,bunlar kim neden bana havayı göstererek secde ediyorlar,sonra sen niçin bu kazanın içindesin aklım karıştı.
İnek Şaban:
_Söylemesi ayıp bana arkadaşlar İnek Şaban derler bunların kim olduğunu bende bilmiyorum .Buraya hain Domdom,Güdük Necmi, Tulum Hayri,Badi Ekrem ve Hababam sınıfıyla kampa geldik.Ben yolumu kaybettim.Sonra bunlarla karşılaştım Onlar da beni bu kazanın içine koydular,galiba ziyafet verecekler.Bu adamlar senin gökten geldiğini zannederek korkup secde ediyorlar.
Keloğlan:
-Vay sen şu meşhur İnek Şaban mısın?Seni bizim memlekette tanımayan yok abi.Türk sinemasının en ünlü komedyenisiniz (seyircilere dönerek)Vay be!Bu ne şans.Sarı Kızı bulamadım ama İnek Şaban’la tanıştım.Galiba bir film falan çekiyorlar.
İnek Şaban:
-He ya tam üstüne bastın.Ben Şabanoğlu Şaban İnek Şabanım.Peki ya sen kimsin kel kardeş?Böyle havadan düşer gibi nasıl geldin buraya?
Keloğlan:
-Bana adıyla sanıyla keloğlan derler Şaban abi.Anam beni Sarı Kızı otlatmaya gönderdi.Bende uyuya kalmışım. Uyandığımda Sarı Kız kaybolmuştu.Onu ararken bir pirefırfıra rastladım.O da beni Sarı Kızı bulmak üzere bir makinaya bindirdi.Makinada taşım döndü döndü döndü bir de baktım ki buraya gelmişim.
Şaban:
_Sarı Kız, makine, pirefırfır, ana… Of of kafam karıştı ya.Sen ne saçmalıyorsun.Keloğlan Sen yüzlerce yıl önce Anadolu’da yaşamış bir Türk Masal kahramanısın. Nasıl bir makinayla buraya gelebilirsin?
Keloğlan:
_Valla ister inan ister inanma Şaban abi,durum böyle böyle… Bu yamyamlar her halde seni pişirip inek yahnisi yerine yiyecekler.
İnek Şaban:
_Yok canım gerçekten beni bunun için mi kazanın içine koydular.
Keloğlan:
_Durum onu gösteriyor. Ancak şimdi ben seni kurtarırım.Ama sende söz ver bizim sarı kızı beraber arayacağız.
Şaban
_Tamam Keloğlan ne olur kurtar beni bu yamyamların elindenKeloğlan(yamyamlara dönerek)
_Be hey gafiller, sizde hiç arlanma, utanma yok mu?Hiç insan eti yenilirmi hele hele İnek Şaban’ın eti maazallah taş gibi midenize oturur.Siz bu adamı kazandan çıkarıp serbest bırakın. Yoksa size çarparım ha ö ö ö (diyerek yamyamları korkuturYamyamlar korku içinde İnek Şaban’ı kazandan çıkarırlar)
İnek Şaban:
_Ah canım kardeşim gel seni bir öpeyim hayatımı kurtardın. Senin bu kahramanlığını bütün hababam sınıfına anlatacağım. Hadi bana eyvallah.
Keloğlan:
_Güle güle İnek Şaban, hababam sınıfına bolca selam diyerek Şaban’ı yolcu eder.(daha sonra seyircilere dönerek)Pirepı4rfın bana sihirli bir kelime öğretmişti.Onu söyleyeyide buradan kurtulayım.
“Abraka darba abraka darba abraka darba(diyerek sahneden çıkar ve perde k
2.PERDE ( 1.SAHNE)
(Sahnede Nasrettin Hoca namaz kılmaktadır, namazı
bitirip dua ya başlar)
HOCA :
––Ey büyük Allah’ım ey daralanların imdadına yetişen rahmeti bol rahmim. Çok daraldım, her gün alacaklılar kapıyı çalıyor. Ne olur bana 100 altın gönder.(Bu sırada mahallenin yahudisi Mi ş on kapıyı dinler .)
YAHUDİ :
––Hocanın olmak 100 altın ihtiyacı, ben var hocaya bir oyun bir oyun oynamak , ben var eve gitmek 99 altın alıp hocanın bacasından aşağı atmak. Hoca altınları görünce çok sevinmek ama sevinci çok sürmemek. Sabah olunca var evine gidip şaka yaptığını anlatmak ve geri istemek. Görmek ve hocanın yüzünü, sonra var ben çok gülmek.
(Evine gider,99 altını alır ve hocanın damından
aşağı tek tek atar . Hoca altınları görünce çok
sevinir ve dua ederek yatar. Sabah olur. Horozlar
öter ve hoca uyanır.)
HOCA :
––Hanım abdest suyunu getiri.(Hanımı içeri elinden leğen ve ibrikle girer.)
HANIM :
––Sabah şerifleri hayrola hoca efendi.
HOCA :
––Amin hatun, amin cümlemizin ki de hayrola. (Abdest almaya başlar. Bu sırada yahudi sahneye girer.)
YAHUDİ :
–– İşte sabah olmak, ben var hocaya gitmek şakamı anlatıp altıncıklarımı geri almak.(Kapıyı çalar.)
HOCA :
—Allah, Allah hatırdır inşallah, sabah sabah bu gelen kim ola ki.Hanım ele bir bak.(Kadın kapıya doğru gider)Kimdir o?
YAHUDİ :
–– Aç bre kadın benim ben, mahallenin yahudisi Mişon um. Hocayla görüşeceğim.
HANIM :
––Hoca efendinin mahallenin yahudisi gelmiş, seninle görüşmek istiyor.
HOCA :
—Bre bu hınzır sabah, sabah ne istermiş, tövbe, tövbe.(Kapıyı açar).Ne var
Bre Mişon, sabah, sabah ne istersin ki?
YAHUDİ :
––Bre hoca dün gece var sana bir oyun oynamak.
HOCA :
––Ne oyunu bre Yahudi, ne saçmalarsın?
YAHUDİ :
––Hoca, dün gece var sen dua ederken ben duymak ve 99 altın alıp damdan Aşağı ben atmak, şimdi var sen altıncıklarımı geri vermek.
HOCA (hiddetlenerek) :
––Sen neler saçmalarsın bre Yahudi. Ben o altınları Allah’tan İstedim defol buradan...
YAHUDİ :
––Aman hoca efendi kurbanın olam ben ettim sen etme ver 100 altınımı.
HOCA :
–– Defol bre kâfir, defol.(Yahudi’yi kovar.)
YAHUDİ :
––Vay başıma gelenler. Ben var mahvolmak, hoca altınlarımı geri vermemek, Ama ben var kadıya
gitmek hocayı şikayet etmek. O zaman altınlarıma
Kavuşmak.(Kadıya gider durumu anlatır. Kadı da
mahkeme celp kağıdını Yahudi’ye vererek hocayı
mahkemeye çağırır. Yahudi celp kağıdını alıp hocaya
Götürür.)
YAHUDİ :
––İşte celp kağıdı hoca, seni var Kadı efendi mahkemeye çağırmak.
HOCA :
––Mahkemeye gelirim gelmesine ama iki şartım var, onları yaparsan gelirim.
YAHUDİ :
––Nedir şartların hoca?
HOCA :
––Bir kürkle, bir eşek isterim, yayan gitmem.
YAHUDİ :
––Olur, hoca efendi olur.(Gider eşeği ve kürkü getirir, beraberce Kadıya Giderler.)
KADI :
––Bre hoca efendi bu Yahudi neler söyler, doğru mu söyler. Sen bunun 100 Altınını almış ve vermemişsin, bu sana yaraşır mı,İslama sığar mı?
HOCA :
––Aman kadı efendi bu Yahudi çok yalancıdır,iftiracıdır. Ben o altınları Allah’tan İstedim verdi, sonra bu Yahudi gelmiş altınlar benim diyor. Şimdi şu üzerimdeki Kürke benim diyecektir.
YAHUDİ :
––(Atılır)Evet bu kürkte benim.
HOCA :
––Şimdi dışarıda ki binip geldiğim eşeğe de benim diyecek.
YAHUDİ :
––Tabii, o eşekte benim.
HOCA :
––İşte sen de gördün kadı efendi bu Yahudi’nin nasıl yalancı olduğunu.
KADI :
––Defol bre koca yalancı, utanmaz Yahudi. Yalan söyleyip hocaya iftira atar. Hem de Mahkemeyi meşgul edersin, derhal kaybol yoksa iftira ve yalandan kıçına 100 Sopa vurdururum.
HOCA :
––(Yahudi apar topar odayı terk ,ederken, arkasından seslenip, kolundan tutar.) Al Şu kürkünü, al şu eşeğini, al şu 100 altınını ve bir daha sakın kendini Allah Yerine koyayım deme.
YAHUDİ :
––(Sevinerek) Hocam tövbe olsun, tövbe.(çıkar gider.)
2.PERDE ( 2. SAHNE)
(Sahnede hocanın 5 arkadaşı vardır.)
1.adam :
––Arkadaşlar gelin hocaya bir oyun oynayalım.
2.adam :
––Oynayalım oynamasına ama nasıl bir oyun.
3.adam :
––Hepimizin malumudur ki oynadığınız her oyunda hoca efendi bizi yendi.
4.adam :
––Oynayacağımız oyun bu kez şöyle zor bir oyun olmalı ki hoca efendi altından kalkamasın
1.adam :
––Ben bunu düşündüm ağalar.
5.adam :
––Ya peki nasıl bir oyunmuş bu anlat ta dinleyeyim
1. adam :
––Anlatayım da dinleyin ağalar, hocaya diyeceğiz ki ‘’hocam seninle uzun zamandır hamama gitmedik hamama gidip şöyle temiz bir yıkanıp
ne şenelelim.’’ Deyip hamama gideceğiz, sonra
hamamda ‘’hocam gelin bir oyun oynayalım hepimiz
tavuk bağırıp yumurta çıkaralım, eğer kim yumurta
çıkaramazsa hamam paralarını o versin ‘’ diyeceğiz
tabi hoca efendi yumurtlayamayınca yenik düşüp
hamam paralarını verecek.
2.adam :
––Olmaz bu iş ağalar, biz nasıl yumurtlarız ki?
3.adam :
––Eee ağalar işin püf noktası işte burada.Biz hamama girmeden yanımıza yumurtayı gizleyeceğiz.
Adamlar ( hep birden):
––Hey aklınla bin yaşa sen, tamam bu kaz hocayı alt
ettik.Sayılır.(deyip gülüşürler)
4.adam :
––Hey arkadaşlar bakın hoca efendi geliyor..
5.adam :
––Hey hocam biraz gelir misin sana diyeceklerimiz var.
Hoca (yanlarına gelip):
––Selamun aleyküm ağalar.
Adamlar :
––Aleykümselam hocam
Hocam :
––Ne o güne toplanmış ne şeytanlıklar düşünürsünüz.
1.adam :
––Estağfurullah hocam
HOCA :
––Peki deyin bakayım diyeceğinizi.
2.adam :
––Hocam biz arkadaşlarla deriz ki hoca efendi ile ne zamandan beri hamama gitmedik şöyle hamama gidip temiz bir yıkanalım,sen ne dersin hocam.
HOCA :
––İyi olur ağalar hemen de gidebiliriz.
2.adam :
––Haydi gidelim ağalar (deyip yürürler adamlar giderken yumurtaları gizlice seyircilere gösterip gülerler.)
2.PERDE (III.SAHNE)
(Hamam sahnesinde yıkanırlarken)
1.adam :
––Hocam gelin bir oyun oynayalım. Hepimiz sırayla tavuk gibi bağırıp yumurtlayalım eğer ki kim yumurtlayamazsa o hamam paralarını versin.
HOCA :
––Yumurtlamak mı Allah, Allah nasıl olacak bu iş yapın da görelim.(Adamlar Sırayla bağırıp yumurtaları seyirci ve hocaya gösterirler.)
5.adam :
––Eee hocam biz yumurtladık şimdi sıra sende yumurtla da göreyim. Önce düşünceli ve yavaş hareketlerle sahnenin önüne doğru gelir de merakla
etrafını sararlar.)
HOCA :
––Üü..rü üüüüü(diye horoz gibi bağırmaya başlayınca)
Adamlar :
––Aman hocam ne oluyor.
HOCA :
––Eee...Bu kadar tavuk arasına bir de horoz lazım. Der.
Adamlar :
––Tüh be hoca bizi yine alt etti.(Deyim perde kapanır.)
2.PERDE (IV.SAHNE)
(Hoca sahnede yalnız gezinirken sahneye dönerek zaman makinesinden Keloğlan girer.)
HOCA(Korkarak):
––Bismillah, bismillah(okuyup üfürerek)Kışş, kışş (deyip) aman Allah’ım ne günah işledim ki bu cinniyi başıma musallat ettin.
KELOĞLAN :
––Dedeciğim korkma ben cinni falan değilim, hem cinni olsam bile Sabahtan beri okuyup üfürüp duruyorsun. Hiç cinni olsam durur muyum?
HOCA :
––Peki cinni değilsen neyin nesisin nasıl birden bire böyle ortaya çıktın a oğul?
KELOĞLAN :
––Dedeciğim ben ne inim ne de cinim sarıkızı arayan adamın biriyim.
HOCA :
––Sarıkızda kim a oğul
HOCA :
––Ya demek sen bizim sarıkızı tanımazsın ha, dur anlatayım da Duy. Sarıkız bizim biricik varlığımız olan ineğimiz,anam beni Sarıkızı Otlatmaya gönderdi. Ben de uyumuşum, uyandığımda ne göreyim, Sarıkız Kaybolmamış mı tabi anam beni dövdü.’’Keloğlan eğer ineği bulamazsan seni Eve koymam valla dedi. Ben de Sarı kızı ararken bir profesöre rast geldim. O Bana ‘’Keloğlan senin Sarıkızı bulabilirim dedi ve beni bir makineye bindirdi.Makine benim başımı döndürdü, döndürdü bir de baktım ki buradayım.
NASRETTİN HOCA:
––Ne makinesi ne profesörü, ne dönmesi a oğul sen neler Saçmalarsın sen kimsin?
KELOĞLAN :
––Vay dede sen beni tanımaz mısın, dur ben sana kendimi tanıtayım da gör.
(deyip Keloğlan türküsünü söyler. Türkü bittiğinde)
NASRETTİN HOCA :
––Vay sen şu ünlü Türk masallarında ki devlerle boğuşan ünlü
Keloğlan mısın?
KELOĞLAN :
––He ya işte ben o Keloğlanım, peki ya sen kimsin dede.
NASRETTİN HOCA :
––Eeeee şeyy bana da Nasrettin Hoca derler.
KELOĞLAN :
––Ne sen de şu padişahları bile sözleriyle alt
eden milleti güldürürken ünlü Türk büyüğümüzsün.
NASRETTİN HOCA :
––Evet Keloğlan o benim işte.
KELOĞLAN :
––Hey Allah’ım, ne büyüksün, ben kim Nasrettin Hocayla tanışmak kim, (deyip) Hocam ver şu mübarek ellerinden öpeyim.(Deyip ellerine uzanır.)
NASRETTİN HOCA :
––Estağfurullah Keloğlan ben de seninle tanışmaktan memnun Oldum. Keloğlan madem ki biz ikimiz Türk milletinin bağrından çıkan iki faniyiz Bir araya geldik. Gel seyircilerimize bir oyun oynayalım.
KELOĞLAN :
––Oynayalım be Hocam.
NASRETTİN HOCA :
––Bak Keloğlan seninle Aksak Timur’un yani Timurlenk’in yanına gidelim, hem o Sana istediğin bir inek verir.
KELOĞLAN :
–– Timurlenk’de kim be Hocam.?
NASRETTİN HOCA :
––Sen bir muzur de, ben bir cihangir diyeyim. İkisinin arası bir şey.Muzurluğu o ki Doğu’ dan ta, ta Hindistan’a gelip Osmanlı’ya musallat oldu.
Halbuki kendi de büyük bir Türk Sultanıdır. Bizim
Sultan Yıldırım Beyazıt Hana Çatar durur,
Yıldırım han da kendine kötü ve ters cevaplar
verir, ikisinin de Amacı cihana hükmetmekmiş,
anlaşamazlar bu durum ise türkü, Türk’e vurmaktan
Başka bir işe yaramayacak.
KELOĞLAN :
––Peki bu Hakan bana bir inek verir mi dersin be hocam.
NASRETTİN HOCA :
––Verir Keloğlan verir hem de en iyisinden verir.
KELOĞLAN :
––Sahi mi be hocam haydi gidelim o zaman (deyip yürürler)
SATICI :
––Haydi iyi elmalarım var, ayvalarım var, incirlerim varr (diye bağırır.)Hocam
Böyle telaşla nereye gidersin?
NASRETTİN HOCA :
––Aksak Timur’un yanına gidiyoruz.
SATICI :
––Timur’un yanına boş elle gidilir mi be hocam duyduğuma göre Timur ayvayı çok Severmiş, giderken ayva götürsen iyi olur diyorum.
NASRETTİN HOCA :
––Ayvayı boş ver de sen bize bir kaç okka incir tart bakayım.(Satıcı İncirleri tartıp verir ve Hoca ile Keloğlan yola devam ederler.)
2.PERDE ( 5.SAHNE)
(Sahnede Timur, vezir ve askerler vardır.)
TİMUR :
––Ya demek öyle lala, demek Osmanlı sultanı Beyazıt Han isteklerimi kabul etmez Ha...?
LALA :
––Beli sultanım.
TİMUR :
––Bu ne demektir bilir misin bre lala?Osmanlı oğlu Cihan Hükümdarı ile gururu ile ben Timur’u hiçe saymakta. Beyazıt’ ın haddini bildirmek lazım değil midir bre lala?
LALA :
–– Beli sultanım. Ama şu unutulmamalıdır ki Osmanoğulları küffar ehli Avrupa ve Haçlılarla savaşarak Allah’ın adını yaymakta, İslam’ın sancaktarlığını yapmaktadırlar. Şayet Biz onlarla savaşacak, onları yenecek olursak kafir Avrupa’nın ekmeğine yağ sürmüş, Türk tehlikesini unutturmuş olmayacak mıyız?
TİMUR :
––Sen neler söylersin bre lala?Biz dahi Avrupa’ya egemen olamaz mıyız, biz dahi Allah’ın adını dört bir yana yayıp İslam’ın sancaktarlığını yapamaz mıyız?
LALA :
––Beli sultanım. Elbette bütün bunları yapmaya muktedirsiniz ama benim demem o ki Türk’ü
Türk’e vurdurmuyalım.Bu kardeş kavgası olmasın.
TİMUR :
––Bunun vebali Beyazıt hanında lala. Seferin vardır Osmanlı iline. Bütün Osmanlı Vilayetlerini almak, cihana hükmetmekte dileğim. Tez dört bir yana haberci çıkarılsın, Osmanlı ordusunun görmediği fillerim savaşa hazırlansın. Görsün bakalım Osmanoğlu
Beyazıt Han büyük Timur kimmiş,ne yaparmış.
(Nöbetçi içeri girer, selam verir.)
NÖBETÇİ :
––Sultanım emrettiğiniz Nasrettin Hoca gelmiş, huzura kabulünü diler.
TİMUR :
––Nasrettin Hoca mı?Bre daha ne bekletirsin hocayı, tiz huzura alınsın.
NÖBETÇİ :
––Baş üstüne sultanım.(Nöbetçi çıkar ve Nasrettin Hoca içeri girer.)
N. HOCA :
–– Selam ün aleyküm, şevketlüm ( etek öpmeye kalkar)
TİMUR :
–– Aleyküm selam hoca efendi, estağfurullah (elini öptürmez.)Hoş geldin sefalar getirdin. O yanındaki keltoş oğlan da kimdir hocam?
N.HOCA:
–– Hoş bulduk Sultanım. Bu yanımdakine keloğlan derler. İneğini otlatırken kaybetmiş.Ben de
şefkatli sultanıma getirip, Sana yardım eder dedim.
TİMUR :
–– Hem de iyi etmişsin hocam. O elindeki de ne ola ki?
HOCA :
––Şeyy.. Çam sakızı çoban armağanı derler ya öyle bir şey. Sultanıma boş elle Gitmeyelim dedik ve taze incir getirdik.
TİMUR :
–– İyi etmişsin hocam sağol (Elinden alır)Şöyle buyur hocam otur. Senin sohbetin Tatlı olur diye çağırdım.Bir de geçen sefer Nüktelerinle beni alt etmeni
Yediremedim.Bu kez sana altından hiç kalkamayacağın
zor bir şey söyleyeceğim.Eğer Kabul eder ve başarırsan
sana ihsanım bol olur, hem Keloğlana da söyle bir
SarıKız Veririm ki dillere destan olur.
NASRETTİN HOCA:
––Buyruk efendimizindir. Söyle bakayım bu nasıl iştir ki üstesinden Gelmeyecekmişim?
(Bu arada Timur incirleri yiyerek kabukları hocanın
suratına atmaktadır.Hoca da suratına her gelen kabuktan
sonra şükretmektedir.)
TİMUR :
––(Hiddetlenerek) Bre hoca deminden beri yüzüne seni kızdırmak için incir kabuğu atarım, Sense çok şükür deyip durursun. Bunun hikmeti ne olur ki?
NASRETTİN HOCA:
––Aman sultanım ben gelirken Timur ayva seviyor demişlerdi ben incir Getirdim. Eğer ayva getirmiş olsaydım şimdi suratıma inenler hafif incir kabuğu olmayıp Ayva olacaktı da ben ona şükrediyorum.
TİMUR :
––(Kahkahayla gülerek) Hey sen çok yaşayasın hoca, yine güldürdün beni ama bu kez Başaramayacağına eminim.(Elini çırpar nöbetçi girer.) Siz bana karakaçanı getirin.(Karakaçan gelir.)İşte hocam sana zor bir görev.Bu karakaçana 10 gün içinde okuma
öğreteceksin.
NASRETTİN HOCA:
––Okuma mı öğreteceğim. Ama nasıl olur sultanım. Hiç eşekler okur mu?
TİMUR :
––Onu bunu bilmem, orasını sen bul ve öğret. Şayet 10 gün içinde öğretmezsen......
NASRETTİN HOCA:
––Pekala sultanım. Elbet bir çaresini buluruz. (Çıkarlar, Nasrettin hoca ve Keloğlan düşüncelidir.)
KELOĞLAN :
––Aman hocam mahvolduk gitti. Benim kel kafam hiç şu koca kulaklı okuma Öğrenebilir mi?Ben bile bilmiyorum. Bunu nasıl becereceksin hocam?
NASRETTİN HOCA:
––Sus hele Keloğlan düşünüyorum, buluruz bir çaresini elbet, Allah Büyüktür.
KELOĞLAN :
––Nasıl olur Hocam, bu imkansız mahvolduk biz. Timur valla bizim kelleleri uçurur, Gitti bizim kelleler. Ah anacığım Keloğlan ne yapacak şimdi.
NASRETTİN HOCA:
––Dur bakalım Keloğlan galiba buldum, aklıma bir şey geldi.
KELOĞLAN :
––Aman hocam o bulduğun şey bizim kelleleri kurtarır mı dersin
NASRETTİN HOCA:
––Daha fazlası Keloğlan, daha fazlası.
KELOĞLAN :
––Deme be hocam...Nasıl olacak bu iş anlat hele meraktan çatlayacağım.
NASRETTİN HOCA:
––Planım şu Keloğlan. Karakaçana arpayı kitap sayfaları arasında verir, böyle Alıştırırız. Karakaçan arpa tanelerini bulup yiyebilmek için diliyle kitap sayfalarını Karıştırır, en son gün de kitaba arpa tanelerini koymayacağız. Karakaçan arpa tanelerini
Bulamayınca başlayacak bağırmaya ve biz de hemen
bakın Karakaçan okuyor diyeceğiz.
KELOĞLAN :
––Hey sen aklınla bin yaşa be hocam, hemen işe koyulalım.
TİMUR :
––İçimde bir sıkıntı var bre lala, çok hüzünlüyüm. Osmanlıyı vurduğumuza Yıldırım Beyazıt Hanı Ankara savaşında yenerek Anadolu Türk birliğini bozduğuma çok Pişmanım. Senin sözünü dinleyip vurmamalıydım Osmanlıyı, Türk’ü Türk’e Kırdırmamalıydım. Osmanlıyı yendik yenmesine ama ehli küffar Avrupa bayram yapmakta, Kilise çanlarını çaldırmakta, sevinçlerinden. Biz dahi Avrupa’ya Osmanlının verdiği Korkuyu veremez olduk. Asker yine yurda, Hindistan’a geri dönmek ister.
LALA :
––Belli sultanım. Asker dahi bu ellerde durmak istemez oldu. Anadolu Türkü perişan,
Avrupa bayram eder oldu. Bu bize ders olsun
hakanım.
TİMUR :
––Doğru dersin bre lala. Bu bize ders olsun. Bizden sonra gelenlere ibret olsun. Türk’ü
Türk’e kırdırırken parsayı toplayan Avrupa oldu.
Bizden sonrakilere öğüdüm olur ki, tarihin
İyi öğrensinler, bizlerin düştüğü hatalara düşmesinler.
Türkü Türk’e, kardeşi kardeşe Vurdurtmasınlar. Eğer
biz Türkler tek bilek halinde birlik olursak dünya
bize boyun eğer.Yok eğer biz bize düşerse Avrupa’nın
kölesi oluruz. (İçeri nöbetçi girer Nasrettin Hocanın
geldiğini bildirir.)
TİMUR :
––Tez içeri alınsın (Selamlaşırlar.) Ne oldu bre hoca bizim Karakaçana okuma öğrettin mi
Ha?(Kahkahayı basar.)
N. HOCA:
––Evet sultanım senin koca kulak artık okumaya başladı.
TİMUR :
––Nee.... Sahi mi? Sen şimdi bu koca kulağa okuma öğrettin mi hoca?
NASRETTİN HOCA:
––Tabi ya sultanım, yanlış duymadınız sizin koca kulak artık okuyor.
TİMUR :
––Okut da görelim be hocam nasıl oluyor bu iş.?
(Kitabı koyarlar, eşek diliyle kitabı karıştırmaya
başlar ve arpayı bulamıyınca anırır.)
NASRETTİN HOCA:
––İşte gördünüz ya okudu, okudu şimdi okuduğunu anlatıyor.
TİMUR :
––Hem de öyle be hocam, inanılacak şey değil. Hey aklınla bin yaşa sen hocam, durdukça
Adın dillerde dolaşsın. Şimdi dile benden ne dilersen.
NASRETTİN HOCA:
––Estağfurullah sultanım dileğimiz sizin sağlığınız ama Keloğlana bir inek ve
Kızınızı da verir evlendirirseniz iyi olur derim.
Keloğlanın öyle olduğuna bakmayın asıl bu
İşi o başardı çok yiğittir.
TİMUR :
––Ya...demek öyle, peki hocam, kızımı verdim gitti Keloğlana en iyisi birde inek ve
Kızıma çeyiz olarak da bir sandık altın, 40 tane
hizmetkar verdim gitti. Tez düğün
Hazırlıkları başlasın, davullar dövülsün, çengiler
oynasın. Kahraman Keloğlanın
Düğünü var. (davullar,zurnalar çalmaya başlar ve bir süre
sonra perde kapanır.)
3.PERDE
ANA :
––Keloğlan, Keloğlan neredesin ? Ah Allah ben bu oğlanın elinden ne edeyim. Sabahleyin Sarı
Kızı otlamaya göndermiştim. Gelip baktığımda
Keloğlan uyuya kalmış, sarı kız yok
Olmuştu. Ben de Sarı kız kayboldu sanmış Keloğlana
kızmıştım. Bağırmaya koyulmuştum.
Meğer Sarı Kız eve kendiliğinden gitmemiş mi?Sarı
Kız ahırda eşinip duruyor. Keloğlana
Çok bağırdım. Zavallıyı korkuttum. Şimdi acep
nerededir. Yine oturup uyuya kalmış. Ne
Rüyalar görmektedir, boğuşup durmaktadır. (Keloğlanı
görür.) İşte ben size demedim mi
Yine uyuyordur diye, şimdi uyandığında da bize ne
rüyalar anlatacak. (Keloğlanı Tartaklamaya başlar.)Hey
Keloğlan uyan, uyan, kalk. Ben seni Sarıkızı bul
diye kovdum,Sen gelmiş burada uyuya kalmışsın.
KELOĞLAN :
––(Gözlerini ovuşturur. Bir şeyler mırıldanır.)Buldum ana Sarıkızımızı hem de en
İyisinden. Timur verdi. Sana bir de soylu bir gelin
getirdim.
ANASI :
––Sen neler dersin a benim kel oğlum, a benim salak oğlum, Sarıkız evde yatıp
Duruyor, nerede buldun Sarıkızı, gene ne saçmalayıp,
neler anlatacaksın?
KELOĞLAN :
––Valla doğru söylüyorum ana. Hem nikahımızı da Nasrettin Hoca kıydı.
ANASI :
––Ne saçmalıyorsun Keloğlan? Ne Timur’u, ne Sarı kızı, ne gelini hani nerede bunlar?
KELOĞLAN :
––Sahi nerede bunlar be ana, daha demin beraberdik.
ANASI :
––Bizim Keloğlan iyiden iyiye sapıttı, galiba.A benim kel oğlum, keleş oğlum sen yine Rüya gördün herhalde.Burada ne hoca var, ne padişah, ne de kızı.Sen her zaman ki Gibi rüya gördün.Yürü eve yürü kel kalası başımın belası oğul.
(Deyip, Kel oğlunu vurup, ite kalka sahneden çıkarlar.
Fonda “ben bir garip Keloğlanım” türküsü çalınır.
( SON PERDE KAPANIR)
ÖZGEÇMİŞ
1954 Yılında Malatya’da doğdu.İlk,Orta ve Lise tahsilini
Malatya’da tamamladıktan sonra 1978 yılında Trabzon/Fatih Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler,1988 yılında Lisans tamamlıyarak Tarih bölümünden mezun oldu.Öğretmenliğe 1979 yılında Malatya Fatih Fatih Lisesinde başladı.Tekirdağ/Malkara,Rize/Fındıklı’da öğretmenlik görevlerini yaptıktan sonra,Siirt/Eruh Lisesi Müdürlüğü Siirt/Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı,Siirt/Anadolu Lisesi Müdürlüğü görevlerinde bulundu.1991 yılında istifa ederek
Batman/Özel Basut Koleji Müdürlüğünü yürüttü.Daha sonra dersaneciliğe başlayıp,Batman/Sultan Dersanesi,Şanlıurfa/Akfen Dersanesi,Adana/Büyük Koza ve Sınav Dersaneleri,Osmaniye/Bem Dersanesi,Malatya/Lider İlfen ve Lider Sözfen Dersanelerin de çalıştı.2001 yılında tekrar resmi görevine dönerek Darende/Irmaklı,Orduzu/Elif Şireli okullarında çalıştıktan sonra
Doğanşehir Millieğitim Müdürlüğüne getirildi.Malatya CNM TV.da
‘’İçimizden Biri,Kültürname,Tarih Sohbetleri,Aileler Yarışıyor ve Malatya Belgeseli’’ gibi proramlar yapıp sundu.Malatya/Hekimhan Ekspres ve Sonsöz gazetelerin de ‘’Tarih Sohbetleri Köşesi’’nde haftalık yazılar yazdı.’’1900 Soru-Cevapta Tarih, ÖSS’ye hazırlık Tarih , Tarih Sohbetleri’’ adlı tarih kitapları yazdı’’.İbret,Delinin Aklı,Keloğlan ve Sarıkız ile Çanakkale’yi Unutmayın’’ adlı tiyatro eserleri yazan Ender Sümer evli ve 4 çocuk babasıdır
|